Carnegie Uluslararası Barış Vakfı yorumcularından Andrey Pertsev’in kuruluşun sitesinde yayımlanan yazısının geniş özeti:
Ukrayna’daki savaş ve ardından gelen Batı yaptırımları Rusya’daki iktidarın güçlenmesini ya da iş dünyasıyla siyasi grupların birleşmesini sağlayamadı. Devlet Başkanı Vladimir Putin “özel operasyon”u başlatırken umduğu çabuk zaferi elde edebilseydi liderlik konumunu güçlendirecekti. Ama çatışma sürdükçe elit kesim geleceğini ve kendi yerini düşünmeye zorlanıyor.
Görevini bırakma niyeti taşımayan Putin giderek geçmişe sarılıyor. Elit kesim ve muhtemel halefler onun her askeri hamlesini izliyor ama savaş sonrasında yeri olmadığını şimdiden görebiliyor. Onlara göre yeni dönemde Putin’in yegane görevi halefini açıklamak ve sahneden ayrılmak olmalı.
Böylece savaş halefler arasında bir yarışı tetiklemiş oldu. Geçmişte Rusya’da siyasi manevralar gölgelerde yapılırdı. Ama şimdi kamuoyunda görünür olmak ve dikkat çeken açıklamalar yapmak yeniden kurala dönüştü. Sanki bir seçim kampanyası başlamış gibi bürokratlar ve iktidardaki Rusya’nın Birliği Partisi’nin görevlileri ilgi odağı olmak için ellerinden geleni yapıyor, hatta mecazi anlamda birbirlerine saldırıyor. Yakın geçmişe kadar böyle bir şey düşünülemezdi: Kremlin’deki başkanlık yönetimi sessizce çalışır, Birleşik Rusya’nın üst düzey yöneticileri halka sadece sosyal konularda söz vermekle kalırdı.
Özellikle, eski Devlet Başkanı ve Başbakan, günümüzün Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Dmitriy Medvedev durmadan açıklama yapıyor. Dış politikayla ilgili sert yorumları ve Batılı liderlere hakaretler yağdırması komik görünse de oynamaya çalıştığı rol çok bariz: Popülizmle harmanlanmış açıklamalarıyla iç sıkıntıların sorumluluğunu dış düşmanın omuzlarına atıveriyor.
Gürültülü açıklamalar yapanlardan biri de, Ukrayna’dan ayrılan Donbas cumhuriyetlerinin sorumluluğu verilen Kremlin idari yönetiminin “iki numarası” Sergey Kiriyenko.
Geçmişte ilgi odağı olmak için hiçbir çaba harcamamış olsa da şimdilerde öne çıkan politikacılardan biri. Kiriyenko haki kamuflaj kıyafetini giyiyor, faşistler ve Naziler hakkında yüksek perdeden açıklamalar yapıyor ve Rus halkının eşsiz misyonundan söz ediyor, Ukraynalı Anya teyzenin anıtını açıyor; böylece kendisi doğrudan katılmasa da Putin’in savaş gündeminde bir yer kapmayı başarıyor.
Duma (parlamento) Başkanı Vyaçeslav Volodin şahinlerin kavgasında önde koşanlardan biri.
Kremlin’deki görevinden Duma’ya transfer olmasından sonra “sağlam ısırık” olarak algılanması kesin sayısız kışkırtıcı açıklama yaparak kamuoyunda görünürlüğünü artırdı. Şimdi daha ileri gidiyor, mağazalarda yabancı kelimelerin yasaklanması ve Ukrayna’nın doğusundaki ayrılıkçı cumhuriyetlerde idam cezasının uygulanması çağrıları yapıyor.
Diğer etkili bürokratlar ise farklı bir strateji izleyerek görevleri elverdiğince “özel operasyon” konusundan uzak durmaya çalışıyor. Aslında bu sessizlik de siyasi bir anlam taşıyor.
Savaşın başlamasından önce Putin’in olası halefleri arasında gösterilen Başbakan Mihail Mişustin’le Moskova Belediye Başkanı Sergey Sobyanin Ukrayna’daki “özel operasyon” için ağzı sıkı davranıyor.
Sobyanin Mart ayında bir gösteriye katılsa ve Haziran’da ayrılıkçı cumhuriyetlerden birini ziyaret etmiş olsa da henüz ordu üniformasıyla görülmüş ya da Nazilerin ezilmesi çağrısı yaparken duyulmuş değil.
Mişustin ise savaş konusundan tamamen uzak duruyor.
Bu sessizliği mantıklı açıklaması şu: Savaş geçici bir olgudur ve Batı ile hatta Ukrayna ile ilişkilerin bir noktada, bir şekilde düzeltilmesi gerekecektir.
İşte o zaman geldiğinde “düşman ülkelere” hakaret etmeyen ya da savaşa doğrudan katılmayanların şansı yüksek olacaktır.
Elbette sessiz kalmanın da riskleri var. Eğer Putin savaş konusunda tüm bürokratlarından tam bağlılık isterse sessiz kalmaları onların aleyhine olabilir.
Bütün bunlar Putin’in görev süresinin dolduğu ve anayasaya göre bir daha aday olma hakkı bulunmadığı 2007 yılında yaşananlara benziyor.
O zaman halef için iki aday vardı: Başbakan birinci yardımcıları Sergey İvanov ve Medvedev.
İvanov kendisini otoriter bir muhafazakar olarak konumlandırdı, Medvedev ise Batı’ya yönelen modernleşme yanlısı bir liberal. O zaman, “Özgür olmak, özgür olmamaktan iyidir” diyen Medvedev kazanmıştı.
Medvedev görev süresinin sonunda başkanlığını sürdürmekten söz etmeye başlamıştı ama 2012’de Putin’in koltuğuna dönmek istediği anlaşılınca hemen geri adım atmıştı.
Haleflik konusu 2018 seçimlerinin ardından yeniden gündeme geldi ama Putin anayasayı değiştirerek iki dönem daha kalmayı sağladı.
Günümüzde siyasi elit yine bir halef arıyor ama siyasi jestler çağında start tabancasını ateşleyen Putin değil potansiyel adaylar oldu.
Dikkat çekmek ve sessiz kalmak muhtemel haleflerin uyguladığı iki ayrı taktik. Şahinler, yerini alacak kişinin bizzat Putin tarafından seçileceği varsayımından hareket ediyor, onun desteğini almaya çalışıyor, mirasını koruma sözü veriyor. Volodin bir seferinde, “Putin’den sonra da Putin olacak” demişti.
Sessiz kalmayı yeğleyenler ise değişik bir senaryoya güveniyor. Onlar bahislerin podyuma çıkarak kaslarını sıkan en popüler adaya değil, değişik grupların çıkarlarını dikkate alacak bir teknokrata oynanacağını düşünüyor. Yani onlara göre “Yeni bir Putin çağı” servetin ve etkinliğin yeniden dağıtılması anlamına gelir; oysa elit kesim bunu istemiyor.
2022 model “halef yarışı” elbette sanal, belli ki Putin’in ayrılma niyeti yok. Putin, işgalin gerçek sonucu ne olursa olsun, 2024 seçimine Nazizm’i yenen adam olarak girmek istiyor.
Yine de, elit kesimin önde gelen üyelerinin haleflik yarışına gösterdiği ilgi sistemin Putin sonrasını tartışmak ve görmek istediğini kanıtlıyor.
Savaşın olağanüstü koşulları bundan sonrasını düşünmeyi engelliyor sanılabilir ama gelecek neye benzerse benzesin orada Putin’e giderek daha az yer var görünüyor.