Rusya’nın yakın geçmişindeki çok önemli bir olayın yıl dönümü geçen ay neredeyse kimse tarafından fark edilmeden sessiz sedasız geride kaldı.
Bundan 21 yıl önce, tam olarak 23-26 Ekim 2002’de Rusya tarihinin en kanlı ama aynı zamanda en çok soru işareti doğuran terör eylemlerinden biri düzenlendi.
Dubrovka Tiyatrosu’nda “Nord-Ost” Müzikali sahnelenirken tıklım tıklım dolu salon bir anda yaklaşık 40 Çeçen militan tarafından basıldı. Aralarında kadınların da bulunduğu tepeden tırnağa silahlı grubun başında ünlü Çeçen komutan Arbi Barayev’in yeğeni Movsar Barayev vardı. 2. Rus-Çeçen savaşının sürdüğü bir dönemde yapılan eyleme katılanlar Rus birliklerinin bir hafta içinde koşulsuz olarak Çeçenistan’ı terk etmesini istedi, aksi halde rehineleri öldürmeye başlayacakları tehdidinde bulundu. Baskın sırasında Dubrovka’da aralarında çocukların da bulunduğu yaklaşık 850 kişi vardı.
Bir anda tüm dünyanın gözü Moskova’daki tiyatro binasına çevrildi.
Boris Nemtsov, Aslanbek Aslahanov, Ruslan Auşev, Grigoriy Yavlinski ve İrina Hakamada gibi ünlü politikacılarla gazeteci Anna Politkovskaya eylemin kan dökülmeden son bulması için arabuluculuk yapmaya çalıştı. Eylemin başında teröristler bir grup çocuk, hamile ve Müslüman rehineyi serbest bıraktı. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, ABD Başkanı George Bush ve diğer Batılı liderlerle görüşeceği yurt dışı gezisini iptal ederken, yetkililer rehinelerin bırakılması koşuluyla teröristlerin Rusya ve Çeçenistan dışında bir yere gitmesine izin verileceğini açıkladı.
Eylemin dördüncü gününde tiyatronun havalandırmasına o ana kadar bilinmeyen bir gaz verilmesinin ardından özel birlikler operasyona başladı. Ancak “kurtarma operasyonu” bir felakete dönüştü ve aralarında teröristlerin de bulunduğu toplam 170 kişi hayatını kaybetti. Görgü tanıklarına göre bazı sivillerin ölmesinin nedeni havalandırma sistemine verilen gazdı; rehinelere panzehir verilmesi gerekiyordu ama olay yerine gelen doktorların elinde yeterli panzehir yoktu.
Dubrovka baskınıyla ilgili pek çok soru şimdiye kadar yanıtsız kaldı.
Bunların başında Çeçenistan’da savaş devam ettiği için büyük güvenlik önlemlerinin uygulandığı Moskova’ya, yanlarında büyük miktarda patlayıcı da bulunan tepeden tırnağa silahlı 40 kişinin nasıl sızabildiği sorusu geliyor.
Çeçenler o ana kadar Moskova’da hiçbir terör eylemi düzenlememişti. Rus yetkililer, 1999 yılı yaz aylarında Moskova’da bazı apartmanlara yönelik bombalama eylemlerinde 300 kişinin ölmesinden Çeçenleri sorumlu tutmuştu ama hem kanıt gösterememişler hem de Çeçenler suçlamayı hiçbir zaman kabul etmemişti.
Moskova’da, aralarında çocukların da bulunduğu yüzlerce sivili rehin almanın Çeçen direnişine nasıl bir katkısı olacağı da büyük bir soru işaretiydi. Zaten, o ana kadar Çeçenistan’daki direnişe sempatiyle bakan uluslararası kamuoyu tiyatro baskınını en sert şekilde kınadı. Dolayısıyla bu, Çeçen davasına en çok zarar veren eylemlerden biri oldu. En çok zarar veren Çeçen eylemi ise, iki yıl sonra Kafkasya’daki Beslan kasabasında Çeçenlerin bir ilkokulu basarak 800’üne yakını çocuk 1100 kişinin rehin alınmasıydı. O eylemde benzer şekilde başarısız bir operasyonla son buldu ve yaklaşık 340 kişi öldü.
Çeçenler ya çaresizlikten bu saldırıları düzenlemişti ya da kandırılmıştı.
Ama sonuçta iki terör eylemiyle kaybeden Çeçen direnişi, kazanan Rusya oldu.
Dubrovka baskını konusunda ilginç bir detay kamuoyuna ilk kez birkaç yıl önce yansıdı.
Ünlü Rus gazeteci Andrey Kondraşov’un hazırladığı “‘Putin”‘ belgeseline konuşan Rus lideri, Dubrovka’ya operasyon düzenlenmesi için talimatı bizzat kendisinin verdiğini söyledi. Bu elbette zaten bilinen bir gerçekti, bilinmeyen ise, Putin’in çekimden sonra Kondraşov’a anlattıklarıydı. Rus gazeteci, Putin’in o güne ilişkin kamerayla paylaşmadığı anılarını şöyle aktardı:
“Putin rehinelerin kurtarılması operasyonunun başlatılması için talimatı verdikten sonra Kremlin Sarayı’ndaki makamını terk ederek yan binadaki küçük tarihi kiliseye gitti. Kilisede o anda sadece Putin vardı. Belki de hayatında ilk kez ikonalar karşısında diz çöktü…”
Not: Manşet fotoğrafı temsilidir.