Bağımsız Rus gazeteci Pyotr Kozlov’un Moscow Times gazetesinde yayımlanan “Putin Zelenski ile İstanbul’da görüşmeyi neden reddetti” başlıklı analizin çevirisi:
“Rus hükümetinden ve Dışişleri Bakanlığı’ndan kaynaklar ile Kremlin’e yakın isimlerin The Moscow Times’a verdiği bilgilere göre, Devlet Başkanı Vladimir Putin’in, Ukraynalı mevkidaşı Volodimir Zelenski’nin İstanbul’da birebir görüşme teklifini kabul etme gibi bir niyeti hiç olmadı.
Rusya ile Ukrayna heyetleri arasındaki üç yıllık aranın ardından yapılan ilk doğrudan temas öncesine kadar Kremlin’in Putin’in seyahat planlarını gizli tutması, Moskova’nın bu görüşmelere ne denli isteksiz olduğunu da gözler önüne serdi.
Kaynaklara göre, Putin Zelenski’yi “eşit” olarak görmüyor ve onunla sadece “tam teslimiyet” durumunda görüşmeyi kabul ediyor. Ancak ABD Başkanı Donald Trump’ın kendisine Ukrayna lideriyle görüşmesi yönündeki çağrısı nedeniyle bu teklifi açıkça reddetmeyi de göze alamadı.
Zelenski, Putin’in Batı destekli 30 günlük ateşkes çağrısını görmezden gelmesinden sadece saatler sonra, Rus lideri yeniden doğrudan görüşmelere davet ederek meydan okudu. Görüşmenin İstanbul’da, Perşembe günü yapılması önerildi.
Ancak Çarşamba günü geldiğinde bile Moskova, müzakerelere kimin katılacağını açıklamamıştı. Nihayet Kremlin danışmanı Vladimir Medinski’nin başkanlık edeceği heyet resmi olarak Çarşamba gecesi geç saatlerde duyuruldu.
Bu sessizlik, Kiev ve müttefiklerini tedirgin etmek ve son dakika plan değişikliğine imkan tanımak için kasıtlı bir taktikti. Eski Rus diplomat Boris Bondarev’e göre, bu durum Sovyet döneminden kalma diplomasi alışkanlıklarının sürdüğünü gösteriyor: Her üst düzey görüşme önceden titizlikle hazırlanıyor ve spontane görüşmelere neredeyse hiç izin verilmiyor.
Kremlin’e yakın bir yetkili, “Bizde işler böyle yürümez. Önce atanmış müzakereciler tüm zemini hazırlar, belgeler hazırlanır. Başkan ancak önceden mutabık kalınan şartları görüşmek üzere devreye girer” diyor.
Bir başka eski Kremlin yetkilisi ise, “Liderimiz baskıyı sevmez. Bu bilinen bir gerçek” diye konuşuyor.
Ayrıca Moskova, Zelenski’yi meşru bir muhatap olarak görmüyor. Rus resmi söylemi ve Putin, Zelenski’nin “gayrimeşru” olduğunu savunuyor. Dolayısıyla Moskova, ancak yeni bir Ukrayna lideriyle ya da parlamento yetkilileriyle barış anlaşması imzalayabileceğini söylüyor.
Savaş boyunca gösterdiği direnç nedeniyle Zelenski, Moskova için özel bir “rahatsızlık kaynağı” haline gelmiş durumda. Teknik olarak görev süresi 2024’te sona ermiş olsa da, ülkede yürürlükteki sıkıyönetim nedeniyle seçim yapılamıyor.
Bir Rus diplomatın yorumu oldukça açık: “Zelenski yalnızca teslimiyet belgesi imzalamaya uygundur. Nokta”
Trump Faktörü
Putin’in Zelenski’yi doğrudan reddetmemesinin arkasındaki en önemli nedenin Trump olduğu belirtiliyor. Trump, Moskova’ya ateşkes çağrısı yapmış, hatta Putin İstanbul’a giderse kendisinin de gelebileceğini ima etmişti.
Kremlin bağlantılı bir yetkili, “İstanbul’daki görüşmelere yeniden başlama açıklamamızda başkanımızın katılımından hiç söz edilmedi. Son haftalarda Washington’la yoğun bir iletişim halindeyiz. Özellikle son günlerde temaslar zirve yaptı. Ekibim Trump’ı kırmadan bir uzlaşı yolu bulmaya çalıştı” diyor.
Boris Bondarev ise, “Trump, Putin’i şahsen davet etse işler değişebilirdi. Ama Zelenski onun muadili değil ve Putin onunla yüz yüze görüşmek istemiyor. Zelenski’nin ültimatomları sonrasında görüşmeyi kabul etmesi, geri adım atmak ve prestij kaybı anlamına gelir” değerlendirmesinde bulunuyor.
Sinir ve imaj oyunu
Kremlin, Putin’in görüşmeye katılıp katılmayacağına dair süreci uzatarak çeşitli senaryolar üzerinde çalıştı.
Bunlardan biri, Putin’in Türkiye’ye gitmesi ama Zelenski ile görüşmemesi senaryosuydu. Kremlin’e göre, Putin Zelenski’yi “Amerika’nın kuklası” olarak görüyor ve bu nedenle yalnızca Trump ile kısa bir zirve yapmak istiyordu.
Eski Kremlin danışmanı Aleksey Çesnakov da bu yaklaşımı savunuyor. Ona göre, bu strateji Putin’in kontrolü elinde tuttuğunu ve esneklik gösterebildiğini ispatlıyor:
“Eğer Putin katılsa, bu ABD ile doğrudan diyaloğun güçlü bir sinyali olurdu. Washington’ın Moskova’ya yaklaşma çabaları çerçevesinde önemli bir gelişme sayılır. Trump da programını buna göre ayarlamaya hazırdı. Bu durumda inisiyatif Zelenski’nin elinden alınır. Putin kararlı ve soğukkanlı görünürken, Zelenski ‘histerik’ ve güvenilmez bir görüntü çizerdi. Putin’in katılmaması için yeterince güçlü gerekçeler vardı. Liderler sadece açık bir gündem ve önceden kararlaştırılmış kararlar varsa görüşür.”
Putin ne istiyor?
Carnegie Rusya Avrasya Merkezi Direktörü Alexander Gabuev’e göre, Putin’in asıl amacı Trump’ı Rusya’nın gerçekten barış istediğine ikna etmek. Bu nedenle İstanbul’a heyet göndererek 2022’de yarım kalan görüşmeleri yeniden başlatma önerisi getirdi.
“Kremlin, Trump’tan ya Moskova lehine bir anlaşma çıkarmasını ya da barışın mümkün olmadığına karar verip suçu Kiev ve Avrupalı müttefiklerine atmasını istiyor. Böylece Ukrayna’daki savaş, ABD’nin öncelikleri arasında alt sıralara düşecek” diyor Gabuev.
Ancak Putin, savaşın başından beri sürdürdüğü maksimalist taleplerinden vazgeçmiş değil: İşgal edilen bölgelerin kalıcı olarak Rusya’ya katılması, Kiev’de rejim değişikliği ve Ukrayna ordusunun küçültülmesi.
Bunlar ise hem Washington hem de Trump için kabul edilemez.
Gabuev’in yorumu net:
“Putin’in stratejisi burada çökmeye başlıyor. Trump’tan iç siyasette kullanabileceği kazanımlar elde edemiyor. Diplomasi işe yaramazsa, istediğini savaş alanında almaya çalışacak.”
Eski diplomat Bondarev’e göre, ABD ile Rusya arasında bir yakınlaşmayı imkansız kılacak asıl engel ise çok daha yapısal yani iki ülkenin büyük güçler olarak yaşadığı doğal rekabet:
“Özellikle de Putin rejimi ile Amerikan küresel çıkarları arasındaki kaçınılmaz çatışma. Putin bunun farkında, ABD kamuoyu bunu görmezden gelse de. Bu durumda ne tür bir yakınlaşmadan söz edebiliriz? Putin için kabul edilebilir tek sonuç Trump’ın teslimiyeti ve ABD’nin bölgesel bir güce dönüşmesidir.”
***
Medya Günlüğü sosyal medya hesapları: