Kendine rastlar mı insan çocukluk bittikten sonra?
Sahi ne zaman biter ki çocukluk?
Oyuncağı elinden alınınca, zorla alınınca mı, kütüğe yazılınca, okula başlayınca mı?
Hiçbir çocuğun çocukluğu bir başka çocukluğa benzemezken, saptamak olası mı çocukluğun ne zaman bittiği?
Bir yoldur desem insan.
Her bir insan başka biri iken elbette yollar da başka başka olacak, olur.
Çocukluk bitince düşülen yolda kendine rastlar mı insan?
“Dünya İkizleri” diye bir seri, kitap serisi vardı çocukluğumda, Allah gani gani rahmet eylesin Hatice Hanım’ın kütüphanesinde bulup, alıp okumuştum.
Her kitap ile bir başka diyarda kâh Arjantin’de, kâh Kutuplarda bir başka ben olurdum 1 haftalığına.
Top oynarkenki ben ben miydim, resim yaparkenki ben kimdi, gazete mecmua satarken kimdim, Mücahitlik yaparken ben miydim?
Aşık oldum lise sonda ben miydim, üniversitede kimdim?
Nişan oldum, gurbete düştüm nişanlıdan ayrı İstanbul’da Güzel Sanatlar’da kimdim?
Çok ben oldu yetmiş yılda ve şimdi kimdir ben?
Sorun siz de kendinize, kaç sen var kaç siz senliğinizde?
Kapışmalı kişi en çok da kendiyle.
Hep barışık yaşayan insan varsa dünyada kendiyle, olmamıştır benliği derim ben.
Ve eklerim, ben olmadan biz olmak olası değil.
Biz çok ben ile olası ancak. Ben diye biri yoksa içinizde birden çok ve yarın daha başka biz olmak namümkündür.
Kalabalık olarak yaşamak biz demek olsaydı sürüler kendilerini biz diye tanımlardı. Her koyun kendi bacağından asılır ve sürülerin kaçınılmaz kaderidir koyunların birey birey kendi birey bacağından asılması.
Kendimle tartışıyorum her gün ve yarına bir başka ben olarak başlıyorum.
Unutmayın bugün Perşembe ve bu Perşembe kendine özgüdür geçen haftaki perşembe ya da gelecek haftaki değil…