Pazartesi, 22 Eyl 2025
  • My Feed
  • My Interests
  • My Saves
  • History
  • Blog
Subscribe
Medya Günlüğü
  • Ana Sayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • 🔥
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Font ResizerAa
Medya GünlüğüMedya Günlüğü
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Ara
  • Anasayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
Bizi takip edin
© 2025 Medya Günlüğü. Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak.
Serbest Kürsü

Pentagon’un yeni “gözetleme hattı”

Metin Duyar
Son güncelleme: 13 Ağustos 2025 07:12
Metin Duyar
Paylaş
Paylaş

“Zengezur Koridoru” üzerine imzalanan son anlaşma, yüzeyde bir diplomatik başarı hikâyesi olarak sunuluyor.

ABD Başkanı Donald Trump’ın arabuluculuğunda, Azerbaycan ve Ermenistan arasında Beyaz Saray’da imzalanan “Uluslararası Barış ve Refah için Trump Yolu” (Trump Route for International Peace and Prosperity-TRIPP) çerçevesi, Batı medyasında “Kafkasya’ya barış getiren vizyoner adım” etiketiyle yer aldı. Ancak diplomatik şovun ardına biraz daha yakından bakıldığında, bölge jeopolitiğini uzun vadeli etkileyecek çok daha derin bir hamle görülüyor. Kanımca bu, oldukça zekice bir hamle.

Washington bu adımla yalnızca iki ülke arasında bir anlaşma sağlamakla kalmadı; Güney Kafkasya’nın kalbine, Rusya ve İran sınırlarının hemen yanı başına, 99 yıllık işletme hakkına sahip stratejik bir transit ve gözlem hattı kurdu. Bu koridorun sunduğu lojistik olanaklar -demiryolu, kara yolu, enerji iletim hatları ve fiber optik altyapı- görünürde ekonomik kalkınma amacı taşısa da, Pentagon açısından çok daha değerli bir işlev barındırıyor: bölge üzerinde kalıcı bir gözetim ve istihbarat kapasitesi.

Kısacası, Washington yalnızca ekonomi değil, güvenlik satrancında da hamle yapıyor.

Amerikan askeri-stratejik planlamasında, Zengezur gibi coğrafi düğüm noktaları yalnızca geçiş yolları değil, aynı zamanda veri toplama merkezleri, elektronik izleme noktaları ve gerektiğinde güç projeksiyonu için ileri karakollar anlamına gelir. Bu hamle, ABD’nin son on yılda Orta Doğu’da kaybettiği bazı taktik mevzileri telafi eden, aynı zamanda Rusya-İran eksenini kuşatan bir stratejik zincirin yeni halkasıdır.

Soru şu: Moskova bu tabloya ne kadar sessiz kalabilir?

Rusya bu gelişmeyi elbette fark etti. Moskova, kamuya açık beyanlarında anlaşmayı “olumlu” olarak nitelese de, sürecin “bölge ülkelerinin öncülüğünde” yürütülmesi gerektiği vurgusu, Washington’un artan nüfuzuna yönelik bir uyarı niteliğindeydi. İran ise çok daha sert bir tepki verdi; dini liderin danışmanı Ali Ekber Velayeti, koridoru “paralı askerler için bir mezarlık” olarak tanımlayarak hem ekonomik hem de güvenlik temelli kaygılarını açıkça dile getirdi.

Bu yazı, ABD’nin “Zengezur Koridoru” hamlesini bir diplomasi başarısından ziyade, başarılı bir taktik operasyon olarak ele alacak. Dış basında yer alan analizler ve köşe yazıları üzerinden, Pentagon’un bu projeyle nasıl kalıcı bir gözlem-izleme hattı elde ettiğini, Rusya ve İran’ın bu durumu nasıl okuduğunu ve Batı medyasının bunu hangi anlatı kalıplarıyla paketlediğini inceleyeceğiz. Amaç, “barış projesi” etiketi altında gerçekleşen güç kaymalarının, bölgenin geleceğinde nasıl kırılma noktaları yaratabileceğini ortaya koymak.

Koridor Anlaşmasının İçeriği ve ABD’ye Sağladıkları

“Zengezur Koridoru” anlaşması, dışarıdan bakıldığında klasik bir altyapı ve transit geçiş mutabakatı gibi görünebilir. Ancak detaylara inildiğinde, Washington’un sadece bölgesel ticaret ve ulaşım ağını geliştirmekle kalmadığı, aynı zamanda Güney Kafkasya’nın jeopolitik mimarisinde yeni bir sabit unsur oluşturduğu anlaşılır.

TRIPP projesi adı verilen bu girişim, ABD arabuluculuğunda Azerbaycan ile Ermenistan arasında imzalanan kapsamlı bir çerçeve anlaşmanın ürünüdür. Anlaşmaya göre, “Zengezur Koridoru”nun inşası, bakımı ve işletmesi 99 yıllığına ABD merkezli bir konsorsiyuma verilmiştir. Bu süre, yalnızca ekonomik bir yatırımın geri dönüşünü güvence altına almak için değil, aynı zamanda bölgedeki Amerikan varlığını bir yüzyıla yakın süreyle kurumsallaştırmak için de kritik önemdedir.

Koridorun planlanan altyapısı çok boyutludur:

  • Demiryolu ve kara yolu hatları, Azerbaycan’ın batı bölgelerini Nahçıvan üzerinden Türkiye’ye, oradan da Avrupa’ya bağlayacak şekilde tasarlanmıştır.
  • Enerji iletim hatları, Hazar havzasından çıkarılan petrol ve doğal gazın hızlı ve güvenli şekilde dünya pazarlarına taşınmasını sağlayacak şekilde entegre edilecektir.
  • Fiber optik ve iletişim altyapısı, yalnızca bölgesel internet ve telekomünikasyon kapasitesini artırmakla kalmayacak, aynı zamanda Pentagon’un uydu ve veri toplama ağlarıyla entegre çalışabilecek bir dijital omurga işlevi görecektir.

ABD açısından bu proje, üç kritik stratejik kazanım sağlamaktadır:

  1. Coğrafi Sabitlik–”Zengezur Koridoru”, Rusya, İran ve Türkiye’nin kesişiminde, Orta Asya’ya açılan kapının tam eşiğinde yer alır. ABD’nin bu bölgedeki varlığı, yalnızca Azerbaycan veya Ermenistan üzerinden değil, tüm Avrasya transit ağlarına erişim imkânı anlamına gelir.
  2. Ekonomik ve Lojistik Avantaj–Koridor, ABD’ye hem doğrudan yatırım gelirleri hem de enerji ve ticaret akışının kontrolünde dolaylı bir kaldıraç sağlar. Bu, Washington’un bölgesel pazarlarda ekonomik etki yaratmasına zemin hazırlar.
  3. Askerî ve İstihbarat Altyapısı-En önemlisi, koridor boyunca kurulacak güvenlik, iletişim ve izleme sistemleri Pentagon’a eşsiz bir gözlem kapasitesi sunar. Radar istasyonları, elektronik sinyal istihbaratı (SIGINT) tesisleri ve uydu bağlantılı veri merkezleri, sivil altyapı adı altında inşa edilebilir. Bu da Washington’a hem bölgesel askeri hareketliliği hem de enerji ve lojistik hatlarını sürekli izleme imkânı tanır.

Dış basındaki birçok yorumda, özellikle Financial Times ve Foreign Policy, ABD’nin bu hamlesinin “yeni bir İpek Yolu kontrol noktası” yarattığı vurgulanıyor. Bu değerlendirme, projenin yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda jeopolitik bir “sabitleme operasyonu” olduğunun altını çiziyor.

Batı medyası anlaşmayı çoğunlukla “barış ile kalkınma projesi” olarak sunarken, satır aralarında bu anlaşmanın aslında Washington’un bölgedeki güç projeksiyonunu 21. yüzyılın geri kalanına taşımak için tasarlandığı görülüyor. ABD’nin yüzyıla yakın süreli hak elde etmesi, kısa vadeli siyasi başarıların ötesinde, kalıcı bir jeostratejik kazanç anlamına geliyor.

Harita: BBC Türkçe

Pentagon’un Kazanımı: Stratejik İstihbarat ve Gözlem

“Zengezur Koridoru”’na dair en çok gözden kaçan, fakat belki de en kritik boyut, bu hattın Amerikan savunma ve istihbarat topluluğuna sağlayacağı kalıcı gözetim kapasitesi. Coğrafi olarak Güney Kafkasya’nın dar boğazlarından birine yerleşen koridor, üç temel cepheye birden bakıyor: Kuzeyde Rusya’nın Güney Askerî Bölgesi, güneyde İran’ın kuzeybatı eyaletleri ve batıda Türkiye’nin doğu sınırı. Bu konum, klasik jeopolitik literatürde “üst üste gelen çıkar hatları” olarak tanımlanan nadir bir konfigürasyona karşılık geliyor.

Pentagon’un bölgeye ilgisi yeni değil. Ancak kalıcı işletme ayrıcalığı ve TRIPP projesi sayesinde Washington, ilk kez Güney Kafkasya’da uzun vadeli fiziksel ve dijital altyapı tesis etme imkânına kavuşuyor. Bu altyapının içerdiği unsurlar, dış basındaki bazı analistlerin de dikkat çektiği gibi, sadece ticaret ve ulaşım amacı taşımıyor:

  • Sinyal İstihbaratı (SIGINT) Tesisleri

Koridor hattına yerleştirilebilecek radarlar, dinleme istasyonları ve elektronik sinyal yakalama sistemleri, hem Rusya hem de İran sınır bölgelerindeki askeri iletişimi izleyebilir. Modern sistemler, hava sahasındaki hareketliliği, kara birliklerinin konumlarını ve hatta elektronik harp faaliyetlerini gerçek zamanlı olarak takip edebilir.

  • Uydu Yer İstasyonları ve Fiber Optik Entegrasyonu

Proje kapsamında döşenecek fiber optik ağ, Pentagon’un küresel uydu gözetim sistemleriyle entegre çalışabilir. Bu entegrasyon, bölgede toplanan verinin anlık olarak ABD’deki analiz merkezlerine aktarılmasını mümkün kılar. Özellikle Washington Post analizlerinde, bu tür altyapıların sivil görünüm altında ne kadar kolay entegre edilebileceği vurgulanıyor.

  • Lojistik ve Hızlı Müdahale Potansiyeli

Her ne kadar anlaşma “sivil” altyapı olarak sunulsa da, çift kullanım (dual-use) mantığı devreye girebilir. Demiryolu ve karayolu hatları, kriz anlarında askeri sevkiyat veya insani yardım operasyonları için kullanılabilir. Bu, ABD’nin bölgede hızlı konuşlanma kapasitesini artırır.

  • Elektronik Gözetim Alanı (E-Surveillance Zone)

Koridor boyunca kurulacak iletişim kuleleri ve veri toplama merkezleri, bölge halkının ve ticari trafiğin dijital izlerini de kapsayan geniş bir gözetim alanı yaratabilir. Foreign Policy’de yer alan bazı yorumlar, bu tür bölgelerin “21. yüzyılın radar üsleri” olarak işlev gördüğünü belirtiyor.

ABD’nin bu kazanımı, klasik askeri üs mantığından farklı. Burada hedef, doğrudan bir garnizon kurmak değil; bölgenin sinir sistemine entegre olmak. Böylece Washington, hem Rusya’nın hem de İran’ın sınır hattındaki hareketliliği kesintisiz izleyebilir, aynı zamanda bölgesel krizlerde anlık bilgi üstünlüğü elde edebilir.

Pentagon’un geçmiş tecrübeleri, bu tür gözlem hatlarının uzun vadeli etkilerini ortaya koyuyor. Kosova’dan Kırgızistan’a kadar pek çok bölgede, lojistik koridorlar ve “sivil” altyapı projeleri üzerinden yerleşen ABD, yalnızca o bölgenin değil, çevresindeki ülkelerin güvenlik dinamiklerini de doğrudan etkileyebilmişti. Zengezur Koridoru da benzer bir mantıkla, Kafkasya’yı Avrasya güvenlik mimarisine bağlayan bir istihbarat köprüsü haline gelebilir.

Bu tablo, Rusya açısından “sessiz ama kalıcı” bir tehdit algısı yaratırken, İran için doğrudan bir kuşatma hissi uyandıracaktır. Nitekim her iki ülkenin de ilk tepkilerinin, koridorun ekonomik boyutundan çok güvenlik boyutuna odaklanması, bunun erken işaretidir.

Rusya ve İran’ın Tepkileri: Jeostratejik Endişeler

Tahran’ın sert tavrı, aslında bölgede yeni bir güç düellosunun habercisi.

“Zengezur Koridoru”nun imzalanması, ABD ve Batı medyasında “diplomatik zafer” etiketiyle pazarlanırken Moskova ve Tahran cephesinde bambaşka çağrışımlar doğurdu. Rusya, kamu diplomasisinde dikkatle seçilmiş cümlelerle anlaşmayı “olumlu” karşıladığını açıkladı ama “uzun vadeli çözümün öncelikle bölge ülkelerinin öncülüğünde yürütülmesi gerektiği” vurgusunu eklemeyi de ihmal etmedi. Bu, Kremlin’in hem sahayı tümden ABD’ye bırakmadığını ilan eden hem de Kafkasya’nın “yakın çevre” doktrinine içkin hassasiyetini koruyan bir formül. Rusya Dışişleri’nin “yabancı müdahalelere” dair hatırlatması, Washington’un kalıcı lojistik/dijital altyapıyla sahaya yerleşmesinin Orta Doğu’daki örneklerine gönderme yapıyor ve dolaylı bir ihtar niteliği taşıyor.  

Tahran ise daha çıplak ve daha sert konuştu. Dini lider Ali Hamaney’in kıdemli danışmanı Ali Ekber Velayeti, “99 yıllığına kiralanacak bir emlak değil burası” diyerek hem ABD’nin rolünü gayrimeşru bir “elde etme” pratiğiyle eşleştirdi hem de koridoru “Trump’ın paralı askerleri için mezarlık”a dönüşecek bir hat olarak niteledi. İran’ın resmi ve yarı-resmi kanallarında yinelenen bu söylem üç mesaj veriyor:

(i) koridor, İran’ın kuzey sınırı boyunca bir jeopolitik sıkıştırma etkisi yaratır;

(ii) Tahran’ın transit rolünü ve gümrük gelirlerini aşındırır;

(iii) “çift kullanımlı” (dual-use) iletişim ve güvenlik altyapısı, İran’ın askeri ve ekonomik trafiğine dair sürekli bir veri toplama tehdidi üretir.

Bu değerlendirmeler yalnızca retorik değil; Tahran, gerekirse askerî caydırıcılık gösterileriyle hattı bloke etme niyetini de kamuya açık biçimde işaret etti.  

Rusya’nın temkinli olumlaması ile İran’ın açık reddi arasında taktik bir fark var: Moskova, “kontrolü kaybetmeden oyunda kalma” hesabı yapıyor; Tahran ise “oyunun kurallarını” reddediyor. Moskova, Ukrayna savaşıyla meşgul olduğu bir dönemde Kafkasya dosyasını tamamen Washington’a kaptırmak istemiyor; o nedenle “bölgesel sahiplik” ilkesini öne sürerek ABD nüfuzunu çevrelemeye çalışıyor. Tahran ise İran’ın stratejik derinliğini zayıflatabilecek her girişime refleksif tepki veriyor; çünkü güneyden Basra, batıdan Irak-Suriye hattı, kuzeyden Kafkasya yönlü bir üçlü kuşatmayı stratejik risk olarak okuyor. Reuters’ın yansıttığı Kremlin söylemi ile İran basınındaki uyarıların ton farkı, aynı fotoğrafın iki farklı okuması aslında: “ABD sahaya indi” gerçeği.  

İşin kritik yanı şu: Zengezur, yalnızca Azerbaycan’ı Nahçıvan’a bağlayan bir hat değil; Türkiye’ye, oradan Avrupa’ya uzanan entegre bir transit/iletişim hattı. Bu hat çalışırsa, Kafkasya’daki ekonomik çekim merkezleri Türkiye üzerinden Avrupa’ya bağlanır; bu da İran’ın kuzey yönlü transit alternatiflerine kıyasla göreli payını düşürebilir. Dolayısıyla İran için mesele yalnız jeopolitik değil, jeoekonomik. Nitekim Tahran’daki yorumlarda, hattın “Ermenistan’ı böleceği” ve “İran’ın ticaret kapılarını değersizleştireceği” yönündeki suçlamalar, ekonomik/toplumsal güvenliğe dair kaygılarla iç içe geçiyor.  

Rusya’nın muhtemel karşı hamleleri ne olabilir? Birincisi, Orta Koridor ve Kuzey-Güney gibi alternatif lojistik şebekeleri hızlandırarak ABD’nin kurduğu hat üzerinde bağımlılık oluşmasını sınırlamak. İkincisi, Ermenistan içi siyaset ve bürokraside “bölgesel sahiplik” fikrini güçlendirecek araçlarla Washington’un imtiyaz alanlarını daraltmak. Üçüncüsü, Güney Kafkasya’da enerji akışlarını yeniden dengeleyecek ikili anlaşmalar (Gazprom hattı, elektrik paylaşımı vb.) aracılığıyla “ABD koridoru”nun marjinal faydasını azaltmak. Bu üç başlığın her biri, Kremlin’in tanıdık enstrüman setine ait ve sahada somut işaretleri görülürse sürpriz olmaz.

İran’ın repertuvarı daha keskin: sınırda gösteri tatbikatları, koridor güzergâhına ilişkin hukukî itirazlar, Erivan’la yapılabilecek ikili güvenlik mutabakatları ve gerekirse protesto diplomasisi. Tahran’ın özellikle “99 yıllık hak” söylemine asılması boşuna değil; İran, bu çerçeveyi “ABD’nin kalıcı ileri karakolu” olarak kodluyor ve “yarın öbür gün radar/istihbarat düğümü olur” kaygısını açıkça dile getiriyor.  

ABD’nin Taktik Kazancı: Lojistikten Daha Fazlası 

Washington’un hamlesi iki katmanlı okunmalı. İlk katman görünür olan: ticaret, enerji, demiryolu, fiber… Yani “bölgesel refah vaadi”. İkinci katman ise görünmez olan: veri üstünlüğü. Zengezur hattına eşlik edecek fiber altyapı, sivil şirketler ve yerel kurumlar eliyle döşense bile, “yasal dinleme” rejimleri, trafik verisi, meta-veri ve açık kaynak istihbarat (OSINT) ile birleştiğinde Pentagon ve istihbarat topluluğuna hatırı sayılır bir farkındalık alanı açar. Bu farkındalık, şunları mümkün kılar:

  • Sinyal farkındalığı (SIGINT): Sınır ötesi askeri haberleşme, radar/karıştırma işaretleri, rutin lojistik konvoylarının radyo-sessiz paternleri…
  • Hareket paternlerinin modellenmesi: Tren/konvoy sıklığı, yük tiplerinin mevsimselliği, hat üzerindeki “olağan dışı yoğunluk” noktaları.
  • Enerji/altyapı gözetimi: Boru hattı basınçlarında anomaliler, elektrik yük dağılımındaki ani kaymalar, arıza/arıza simülasyonu yoluyla stratejik kırılganlık haritaları.

Bu ikinci katmanın politik getirisi “krizde hız”dır. Yani ABD, bir gerginlik ânında durumu herkesten önce görme, değerlendirmeyi daha hızlı yapma ve tepkisini daha planlı verme avantajını elde eder. Kafkasya gibi hatların kesiştiği bir coğrafyada bu avantaj, sert güç kullanımına gerek kalmadan stratejik baskı üretmeye yeter. Dış basının bir bölümünde “ABD barış mimarı” söylemi, tam da bu görünür katmanı öne çıkarıyor; ama satır aralarında jeopolitik sabitleme niyeti seziliyor: Beyaz Saray’ın himayesinde atılan imzalar, sahada 99 yıllık bir varlık rejimi doğuruyor.  

Politico ve Washington Post’un haber/analiz hattı, anlaşmanın “Beyaz Saray vitrini” boyutunu güçlü şekilde gösteriyor: Trump, “barış yapıcı” rolünü sahiplenirken bu dosya üzerinden Rusya’yı gölgelemiş durumda. Ankara’nın anlaşmayı hızlı biçimde memnuniyetle karşıladığını bildiren Reuters akışı ise koridorun Türkiye’ye bağlanacak ticaret/enerji hatları sayesinde Anadolu omurgası üzerinden Avrupa’ya uzanma potansiyelini işaretliyor. Bu zincirde ABD’nin oynadığı kurucu rol, NATO’nun güneydoğu kanadı boyunca lojistik/iletişim eşgüdümü sağlaması açısından da kritik.  

Bir taktik hamlenin başarı ölçütü, sahada ikincil aktörleri peşinden sürükleyebilmesidir. Bu çerçevede Ermenistan’ın ABD şemsiyesi altında attığı imza, Bakü’nün Washington’la çalışmaya stratejik gerekçe bulması ve Ankara’nın Avrupa bağını güçlendirme hevesi, ABD merkezli bir koordinat etrafında hizalanmanın işaretleri. Moskova’nın “yabancı müdahale” uyarısı ise tam bu hizalanmayı seyreltmeye dönük bir siyasi fren.  

Medya Anlatıları: “Barış ve Refah” Etiketinin Altındaki Güç Kaydırması

Batı medyasında hâkim paket şu: “On yıllardır süren düşmanlık bitiyor, koridor bölgeyi ticaret ve barışla dönüştürecek.” Time, Washington Post, Politico hattındaki manşet ve fotoğraflar; Trump’ın iki liderle el sıkıştığı kareler; “tarihi gün” metaforu… Tüm bunlar, kamuoyuna bir normalleşme hikâyesi sunuyor. Ama aynı metinlerde kilit cümleler dikkat çekiyor: “ABD’nin erişim hakkı”, “stratejik transit”, “Trump Route/TRIPP” adlandırması, “özel/ayrıcalıklı geliştirme hakkı”… Bu kilit ifadeler, “barış” çerçevesiyle örtülmüş bir stratejik sabitleme operasyonuna işaret ediyor.  

Diğer yanda, Rus ve İran çevrelerinin yanında Hindistan merkezli ve Orta Doğu odaklı yayınlar “yeni koridorun” güvenlik risklerini öne çıkarıyor: İran’ın “mezarlık” benzetmesi, yalnızca sert bir slogan değil; caydırıcılık niyetinin doğrudan ilanı. Al Jazeera ve bölgesel ajansların bir bölümü, hattın Ermenistan iç siyasetine etkilerini (toplumsal meşruiyet, toprak bütünlüğü kaygısı) ve İran’ın “Ermenistan’ın yanında” konumlanan argümanlarını görünür kılıyor. Bu yayınların ortak noktası, ABD etkisinin kalıcılığına dair kuşku ve tedirginlik.  

Medya dili, bu tür dosyalarda yalnızca olguları taşımakla kalmıyor; kamu algısını inşa eden bir mimari de kuruyor. “TRIPP” gibi bir adlandırma, pazarlama zekâsının siyasetle birleştiği bir anda marka-ülke ilişkisinin nasıl kurulabildiğini gösteriyor: yolun isminin siyasal liderle özdeşleşmesi, hem iç kamuoyunda hem de sahada “bu mimari kimin” sorusunu görünmez biçimde cevaplıyor. Bu, pazarlama/iletişim teorisinin “isimlendirme gücü” dediği şeye tekabül ediyor ve sahadaki meşruiyet oyununu etkiliyor. (Reuters akışlarında “Trump Route” ismi ve ABD’nin geliştirme hakları vurgusunun bizzat bilgi metnine girdiğini not edelim.)  

Son bir nüans: Batı medyasındaki “barış mimarı ABD” anlatısı, Biden döneminde başlayan temasların “Trump tarafından bitirildiği” alt cümlesini de sık kullanıyor. Bu sayede Beyaz Saray, hem kurumsal süreklilik iddiasını koruyor hem de siyasi krediyi şimdiki yönetime yazıyor. Politico’nun çizdiği çerçeve, tam da bu “tamamlayıcı rol” vurgusunu öne çıkarıyor.  

Türkiye Açısından Resim: Fırsat, Risk ve İnce Ayar

Ankara’nın ilk refleksi beklenildiği gibi “memnuniyet” oldu. Zira hat, Nahçıvan–Türkiye bağlantısını güçlendiriyor; Trans-Anadolu omurgasına oturacak her yeni akım (enerji/ticaret/veri), Türkiye’yi hem jeoekonomik hem de jeopolitik olarak kilit bir ara yüzden geçiriyor. Reuters’ın haberleştirdiği bu olumlu yaklaşım, bir yandan da Türkiye’nin “bölgesel barış mimarisi” iddiasıyla uyumlu. Fakat aynı anda iki dikkat noktası var:

  1. İran’la dengeleme: Ankara, Tahran’ın sert itirazlarını görmezden gelemez. Zira Suriye-Irak dosyaları, enerji bağımlılığı, sınır ticareti gibi başlıklarda Ankara–Tahran iş birliği/rekabet dengesi hassas. Koridorun “ABD markalı” algısı, bu fay hattında kırılganlık üretebilir.
  2. Moskova ile koordinasyon: Rusya’nın “yabancı müdahaleye karşı uyarısı” ve “bölgesel sahiplik” vurgusu, Ankara’nın çoklu kanallı diplomasisini test edecek. Türkiye, bir yandan Bakü ile işleyen ortak vizyonunu korurken diğer yandan Moskova’yla enerji/lojistik senkronunu zedelemeyecek bir dil tutturmak zorunda.  

Tahran’ın sert tavrı, aslında bölgede yeni bir güç düellosunun habercisi.

Bu denge, Ankara’ya arabulucu/kolaylaştırıcı bir ara rol de yazabilir: İran’ın güvenlik kaygılarını yatıştıracak teknik güvenceler (ör. “askerî amaçlarla kullanılmayacak” iletişim protokolleri, şeffaflık mekanizmaları), Rusya’nın “bölgesel sahiplik” söylemini içeriden güçlendirecek üçlü/çoklu masa formülleri… Böylece Türkiye, hattın “ABD’ye bağlı” bir imtiyaz rejimi olmaktan ziyade, çok-taraflı bir işletme ve denetim modeline evrilmesini teşvik edebilir.

Sonuç: Başarılı Bir Taktik Hamle ve Uzun Oyunun Başlangıcı

Dış basındaki veriler ve aktörlerin tepkileri, “Zengezur Koridoru” dosyasında ABD’nin başarılı bir taktik hamle gerçekleştirdiğini gösteriyor. Washington, yalnızca bir imza töreni yönetmedi; kalıcı altyapı ile kalıcı erişim arasında bir köprü kurdu. 99 yıllık geliştirme/işletme hakları, “istikrar ve büyüme” anlatısının ötesinde bir jeostratejik sabitleme anlamına geliyor. Bu sabitleme, Pentagon’un veri üstünlüğü ve gözetim kapasitesiyle birleştiğinde kriz anlarında hız avantajı üretecek bir çerçeve oluşturuyor.  

Moskova bu tabloyu görmezden gelemez; o yüzden “yabancı müdahale” uyarısıyla siyasi fren yapıyor ve hattı “bölgesel sahiplik” eksenine çekmeye çalışıyor. Tahran ise oyunun kurallarını reddediyor; çünkü bu hat, İran’ın kuzey kuşağını jeopolitik olarak daraltma ve jeoekonomik olarak ikincilleştirme riski taşıyor. Her iki aktörün de orta vadede telafi edici adımlara yönelmesi beklenebilir.  

Türkiye için resim karmaşık ama potansiyeli yüksek: hat, Anadolu üzerinden Avrupa’ya uzanan büyük saçaklanmalar yaratabilir; fakat aynı anda İran ve Rusya ile dengeyi gözeten ince ayar diplomasi gerektirir. Ankara bu dengeyi kurabildiği ölçüde, Zengezur’u yalnızca transit bir “hat” değil, bölgesel uzlaşma mimarisinin parçası hâline getirebilir.

Soruyu açık bırakarak bitirelim: Zengezur, uzun vadede barış ve iş birliği ekseni mi olacak, yoksa veri üstünlüğü üzerinden kurulan yeni bir rekabet hattı mı? ABD’nin attığı imzanın niteliğine bakılırsa -en azından bugün- ikinci ihtimal daha baskın. Ama bölge siyasetini bilenler için bir gerçek daha var: Kafkasya’da taktik zaferler, stratejik oyunun yalnızca başlangıcıdır.

Kaynak Notu: Bu yazı hazırlanırken 8–10 Ağustos 2025 tarihleri arasında yayımlanan Washington Post, Financial Times, The Guardian, Politico, Foreign Policy, Reuters ve Al Jazeera haberleri ile köşe yazılarından yararlanılmıştır.

Manşet fotoğrafı: 1news.az

İlgili yazılar:

Yeni satranç tahtasında Türkiye’nin kaçan veziri…
Rusya Bakü’nün tuzağına düştü
Zengezur: Güney Kafkasya’da bir ulaşım hattından fazlası

***

Medya Günlüğü sosyal medya hesapları:

X

Bluesky

Facebook

Instagram

EtiketlendiDiplomasiJeopolitikKafkasyaRusya
Bu yazıyı paylaşın
Facebook Email Bağlantıyı Kopyala Print
YazanMetin Duyar
Takip et:
Orta Doğu siyaseti, insan hakları ve ekonomi-politik alanlarında çalışan akademik bir yazar olarak, toplumsal eşitsizliklerin yapısal nedenlerini irdeleyen metinler kaleme almaktadır. Yazılarında yalnızca güncel gelişmeleri değil, bu gelişmelerin tarihsel ve kuramsal arka planını da analiz eder. Devlet, yurttaşlık ve adalet kavramlarını ele alırken; baskı rejimlerinin ideolojik işleyişini ve insan haklarının nasıl ihlal edildiğini sorgulayan eleştirel bir bakış açısı sunar. Medya Günlüğü’ndeki yazılarında, okuyucuyu gündemin ötesine taşıyan bir düşünsel derinlik ve tutarlı bir perspektif hedeflenmektedir.
Önceki Makale Efes-Lokomotiv iş birliği
Sonraki Makale Bugünkü köşe yazıları

Medya Günlüğü
bağımsız medya eleştiri ve fikir sitesi!

Medya Günlüğü, Türkiye'nin gündemini dakika dakika izleyen bir haber sitesinden çok medya eleştirisine ve fikir yazılarına öncelik veren bir sitedir.
Medya Günlüğü, bağımsızlığını göstermek amacıyla reklam almama kararını kuruluşundan bu yana ödünsüz uyguluyor.
FacebookBeğen
XTakip et
InstagramTakip et
BlueskyTakip et

Bunları da beğenebilirsiniz...

ManşetSerbest Kürsü

İsrail solunun Gazze çıkmazı

Metin Duyar
22 Eylül 2025
ManşetSerbest Kürsü

Türkiye’nin kayıt dışı gerçeği

Yıldırım Aktuğan
22 Eylül 2025
EditörSerbest Kürsü

Aziz Nesin gerçekten mizah ustası mıydı?

Alper Eliçin
21 Eylül 2025
Serbest Kürsü

Gelecekte bireysel saygınlık karneniz olacak

Adil Gürkan
21 Eylül 2025
Medya Günlüğü
Facebook X-twitter Instagram Cloud

Hakkımızda

Medya Günlüğü: Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, medyanın ve gazetecilerin sorunlarını ve geleceğini tartışmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Kategoriler
  • MG Özel
  • Günlük
  • Köşe Yazıları
  • Serbest Kürsü
  • Beyaz Önlük
Gerekli Linkler
  • İletişim
  • Hakkımızda
  • Telif Hakkı
  • Gizlilik Sözleşmesi

© 2025 Medya Günlüğü.
Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak

Welcome Back!

Sign in to your account

Username or Email Address
Password

Lost your password?