Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in ant içerek beşinci dönemine başlamasından sonra üst düzey yetkililer arasında yaptığı değişiklikler içinde en ilginç ve beklenmeyen olanları Nikolay Patruşev’in Güvenlik Konseyi Sekreterliğinden, Sergey Şoygu’nun da Savunma Bakanlığından alınmasıydı.
Patruşev, Putin’in 1999 yılında başbakanlığı üstlenmesinin ardından Rus gizli servisinde (FSB) onun boşalttığı başkanlık koltuğuna oturdu. 2008’e kadar bu görevi sürdürdü, aynı yıl Güvenlik Konseyi’nin Sekreterliğine atandı. Son değişikliğe kadar yani 25 yıl süresince Rusya’nın en güçlü isimlerinin başında yer aldı. Dolayısıyla görevden alınması büyük bir sansasyon yarattı. Benzer şekilde, Şoygu’nun bakanlık koltuğunu kaybetmesi de büyük sürpriz oldu.
California Üniversitesinde misafir akademisyen olarak görev yapan siyaset bilimci İlya Matyevev Moscow Times gazetesinde çıkan “Patruşev’in paranoyası Kremlin’i nasıl tüketti” başlıklı yazısında özetle şunları yazdı:
“Bir zamanlar güvenlik alanında Rusya’nın en güçlü kişisi kabul edilen Patruşev’in başkanlık danışmanlığı gibi yetkileri sınırlı bir göreve getirilmesi nasıl yorumlanmalı?
Rusya’daki siyasi sistemde Putin’in yakın çevresindeki kişiler değişik roller üstleniyor. Bazıları kendi alanlarında çok bilgili teknokrat. Örneğin, Savunma Bakanlığına getirilen Belousov, son derece yetenekli bir ekonomi yöneticisi.
Şoygu gibileri ise Putin’a tamamen sadık olanlar cephesinde. Şoygu siyaseten ağır bir top olduğu için hemen kenara itilemezdi, bu nedenle başka önemli bir göreve getirildi.
Diğerleri ise, Putin’in düşüncesinin ve Kremlin’in propagandasının taslağını hazırlayan ideologlar. Bunlardan biri Putin’in çok eski arkadaşı Yuriy Kovalçuk, diğeri ise Patruşev.
Kırım’ın ilhak edildiği 2014 yılına kadar Patruşev medyada yayınlanan ender açıklamalarında ılımlı konuşuyor, Batı’ya yönelik eleştirilerini NATO’nun yayılmasıyla sınırlı tutuyordu.
Ama 2014’ten sonra hem medyada daha çok görünmeye hem de açıklamalarının tonunu çok sertleştirmeye başladı.
Patruşev Batı’yı Rusya’yı tamamen yok etmeye çalışan bir ebedi düşman olarak göstermeye başladı. Ona göre, küresel terörizmden eski Sovyet cumhuriyetlerindeki halk ayaklanmalarına ve Koronavirüs salgınına hepsi Batı tarafından tezgahlanmıştı.
Patruşev’in komplo teorilerini 2014’ten sonra geliştirmeye başlamış olması zayıf bir ihtimal. Daha çok bu görüşlerini yüksek sesle dile getirmesi için uygun zamanın geldiğini düşünmüş olmalı. Öncesinde de Kremlin’de paranoya kaplı emperyal bir milliyetçi görüş vardı ama hakim değildi ve Putin’i henüz sarmalamamıştı.
Aslında Rus siyasi sisteminde Güvenlik Konseyi önemli ama ayrıcalıklı bir kurum değildi. Ama 2014’ten sonra komplo teorilerine dayanan milliyetçiliğin ağır basmasıyla en etkili siyasi kurumlardan birine dönüştü. Putin de Patruşev’e benzer görüşler dile getirmeye başladı.
Bu pencereden bakınca Patruşev’in rütbesinin indirilmesi Rus siyasetindeki paranoyanın yerini yeni bir olguya bıraktığını mı düşünmemiz gerekiyor?
Bence tam tersi.
Ukrayna’nın işgalinden önce ve sonra Putin Patruşev’in görüşlerini benimsedi. Son konuşmalarındaki “Batı’da yüzlerce yıldır süren Rus düşmanlığı” sözlerini Patruşev’in röportajlarından ayırmak olanaksız. Kısacası, Patruşev’i baş ideolog olarak tutmanın anlamı kalmamıştı çünkü artık o görevi bizzat Putin üstlenmişti.
Putin Patruşev ve Kovalçuk gibilerini hâlâ yakınında tutmak isteyebilir ama Güvenlik Konseyi gibi özel bir kuruma artık ihtiyacı yok.
Her ne kadar “Gemi Yapımından Sorumlu Başkan Danışmanı” gibi komik bir yeni görevi olsa da Putin Patruşev için özel bir rol düşünüyor olabilir. Yeni unvanının ardında Patruşev geçmişte yaptığı gibi Batılı istihbarat örgütleriyle iletişim kurma görevini üstlenebilir. Aynı ideolojiyi paylaştıkları için Putin bu konuda Patruşev’e güvenecektir.”