Gazeteci Mustafa Mutlu’nun 12 Punto’da yayınlanan “Uğur Dündar’a zamanın tokadı” başlıklı yazısından bölümler:
“Sözcü gazetesi yazarı Uğur Dündar ile CHP eski Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu arasında bir “açık mektup” düellosu başladı.
Evlere şenlik bir kavga…
Önce Uğur Dündar, Sözcü TV’de bir programa katıldı ve geçen yılın 14 Mayıs tarihinde yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday olan Kılıçdaroğlu için, “Tarih sizi affetmeyecek. Eğer Ekrem İmamoğlu ya da Mansur Yavaş ikilisinden biri aday gösterilseydi, o seçim kaybedilmeyecekti! Yaşanan mağlubiyetin tek sorumlusu Kemal Kılıçdaroğlu’dur” eleştirisinde bulundu.
Sen misin eleştiren?
Kılıçdaroğlu uzun bir“açık mektup” yazarak Uğur Dündar’a bir dolu suçlama yöneltti.
Dündar’ın gazetecilik geçmişinin şaibelerle dolu olduğunu içeren imalarda bulundu ve söylenenlerin gerçeği yansıtmadığını belirtti.
Sanırsın, biri siyasetçi, diğeri gazeteci değil de iki ezeli düşman!
O iddiaları sıralamak bana yakışmaz; merak eden Kemal Kılıçdaroğlu’nun mesajını bulup okur.
Uğur Dündar da bu ağır suçlamalara hemen, üstelik tek tek yanıt verdi.
“Hırsınız size yalan söyletiyor!” bile dedi.
Sonra aynen şu cümleyi kurdu:
“Size karşı hiçbir kötü düşünce ve davranışta bulunmadığım gibi Sayın Ekmeleddin İhsanoğlu’nu Cumhurbaşkanı adayı gösterme gafletinizde bile, AKP’ye karşı sizi destekledim.”
İşte; bu cümle benim bu yazıyı yazma nedenimdir.
Takvimler 2014’ün Ağustos ayını gösteriyordu. Kemal Kılıçdaroğlu-Devlet Bahçeli ikilisi, bütün CHP’lileri ters köşeye yatırarak, boğazına kadar dinci Ekmeleddin İhsanoğlu’nu cumhurbaşkanı adayı olarak gösterdi.
Bu dinci aday, hiçbir gerçek yurtseverin ve Atatürk sevdalısının içine sinmemişti.
Sonuçta hatırlarsınız, Kemal Kılıçdaroğlu tarihe kara harflerle kazınan o açıklamayı yaptı:
“Sandığa tıpış tıpış gidip oy vereceksiniz!”
İşin ilginci ne biliyor musunuz?
Bugün aynı Kılıçdaroğlu’yla kavgaya girişen Uğur Dündar, resmen Ekmeleddin İhsanoğlu’nun pazarlama elemanı gibi çalışmaya başladı.
Aydın Kent Konseyi’nin toplantısına katıldı ve “Sandığa gitmeyen Atatürk’ün adını bir daha ağzına almasın” diyerek Kemal Bey’e en büyük desteği verdi.
Ben de çalıştığım gazetede, 7 Ağustos 2014 günü şöyle bir yazı kaleme aldım:
“Ah be canım abim, güzel abim; bu sözler yakıştı mı sana?
Ne hikmetse, varınla yoğunla Ekmeleddinci kesildin…
Dön de bir bak arkana; ne Kemal Kılıçdaroğlu ne de Devlet Bahçeli senin kadar propagandasını yapıyor Ekmeleddin Bey’in!
Biraz yavaş git be Uğur Abi…
Ustamsın, benden daha iyi bilirsin:
Gazeteci, hiçbir siyasetçiye ‘pazarlamacılık’ yapmaz; varsa yanlışlarını gösterir o kadar!
Ama sen yıllar önce bunu Recep Tayyip’e yaptın; şimdi Kemal Bey’in ve Ekmeleddin Bey’in yanındasın… Gerçek gazetecilik yapıyormuş gibi her ikisini de bir güzel karşına alıyorsun ama… Vatandaşın yanıtını beklediği soruları asla sormuyorsun.
Kemal Bey’e, ‘Nereden çıktı bu Ekmeleddin Bey? Bu tür tercihlerle CHP’nin gerçek tabanının tepkisini çektiğinizin farkında değil misiniz? Yerel seçimlerden önce ABD Büyükelçisiyle iki kez buluştunuz, ne konuştunuz?’ diyemiyorsun…
Bunca zamandır Atatürkçüsün…
Hele bir söyle de öğrenelim, ‘Ilımlı İslam’ Atatürkçülüğün neresinde var?
Ya da şeriatçı Suudi Arabistan Kralı’nın örgütünden maaş alan bir adamın cumhurbaşkanlığına karşı çıkmak, neden Atatürkçülük’ten çıkarsın ki insanı?
Sen Ekmeleddin Bey’i istediğin gibi destekleyebilirsin… Alt tarafı ömrün izin verirse bir beş-on yıl sonra da onun için ‘Yanılmışım, ben onu demokrat sanmıştım’ dersin; olur biter!
Ama sen sen ol, kimseye çamur atma…”
*
İşte; Uğur Dündar, Kemal Bey’e yanıt verirken tam da dediğimi yaptı ve on yıl sonra Ekmeleddin İhsanoğlu’nun cumhurbaşkanı adayı gösterilmesini “gaflet” olarak nitelendirdi.
Kısacası…
Zamanın tokatıdır bu!
Bir özür borçludur.
Not: Bu özürün, açık mektupla olması tercih edilir!”
Yazının tamamını okumak için tıklayın
Fotoğraf: Medyaradar