Pazartesi, 13 Eki 2025
  • My Feed
  • My Interests
  • My Saves
  • History
  • Blog
Subscribe
Medya Günlüğü
  • Ana Sayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • 🔥
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Font ResizerAa
Medya GünlüğüMedya Günlüğü
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Ara
  • Anasayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
Bizi takip edin
© 2025 Medya Günlüğü. Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak.
Serbest Kürsü

Oval Ofis “mizanseni”

Metin Duyar
Son güncelleme: 23 Ağustos 2025 17:58
Metin Duyar
Paylaş
Paylaş

Oval Ofis’te çekilen bir kare, günümüz dünyasının işleyişini anlamak için fazlasıyla yeterli.

Masanın etrafına dizilmiş liderler, dikkatle birini dinliyor ya da söylenecekleri bekliyor. Kimi ciddi, kimi gergin, kimi de yalnızca sembolik bir rol üstlenmiş gibi görünüyor. Karede ABD Başkanı görünmese de, mekânın düzeni ve oturanların konumlanışı otoritenin kimde olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Bu görüntü, 21. yüzyıl kolonyalizminin (sömürgecilik) en yalın, ama aynı zamanda en ironik anlatımıdır. Çünkü emperyalizm artık işgal sahnelerinden çok, böyle diplomatik mizansenler üzerinden okunuyor.

Emperyalizm, tarih boyunca kendini masallarla süsleyerek meşrulaştırdı. Geçmişte bu masallar “medeniyet götürmek”, “barış sağlamak” ya da “vahşilere düzen getirmek” biçiminde dile getirilirdi. Günümüzdeyse daha modern kavramlar tercih ediliyor: demokrasi, insan hakları, yeşil dönüşüm, dijital vatandaşlık. Sömürü ve tahakküm hiç değişmedi, yalnızca ambalaj yenilendi. Basına servis edilen fotoğraflar, diplomasi toplantıları ve özgürlük söylemleri, eski düzeni gizlemek için kullanılan maskelerden ibaret. Oval Ofis’te çekilen kare de bu maskenin güncel bir örneği: eşitler arası bir dayanışma gibi sunulsa da, aslında hiyerarşinin yeniden sahnelenmesinden başka bir şey değil.

ABD emperyalizminin doğrudan ve dolaylı zararlarını görmek için yakın tarihe bakmak yeterli. Irak işgali bunun en çarpıcı örneklerinden biridir. Demokrasi ve özgürlük söylemleriyle başlatılan müdahale, ülkeyi onlarca yıl sürecek çatışmalara, ekonomik yıkıma ve mezhep savaşlarına sürükledi. Bir toplumun altyapısı yok edildi, eğitim sistemi aksadı, sağlık hizmetleri çöktü. Bugün Irak’ta doğan çocukların çoğu, krizlerle şekillenmiş bir hayatın içine gözlerini açıyor. Bu yalnızca “geçici bir kaos” değil; halkın geleceğinin ipotek altına alınması demektir.

Afganistan benzer bir hikâyeye sahiptir. Kadın hakları ve özgürlük adına başlatılan operasyonlar, milyonları yoksulluk ve göçle karşı karşıya bıraktı. Yirmi yıl süren müdahalelerin ardından geriye çökmüş bir ekonomi, parçalanmış bir toplum ve derin bir belirsizlik kaldı. Afganistan’ın gençleri, gelecek kurmak yerine geçmişin enkazıyla uğraşmak zorunda bırakıldı. Bu, emperyalizmin en ağır sonucunu ortaya koyuyor: yalnızca bugünü değil, halkların yarınını da çalmak.

Latin Amerika, ABD emperyalizminin dolaylı ama kalıcı etkilerinin bir laboratuvarı gibidir. 20. yüzyıl boyunca “komünizm tehlikesi” masalıyla sayısız darbeye destek verildi, seçimler manipüle edildi, halkların iradesi gasp edildi. Şili’de 1973’te Allende hükümetinin devrilmesi yalnızca bir siyasi kriz değil, ülkenin onlarca yıl boyunca otoriter rejim, neoliberal politikalar ve toplumsal yarılmalarla yaşamak zorunda bırakılması anlamına geldi. Guatemala’dan Arjantin’e, Nikaragua’dan Brezilya’ya kadar birçok ülke, benzer senaryoların tekrarlandığı sahnelere dönüştü. Bugün dahi bu toplumlar, darbelerin yarattığı travmaların gölgesinde yaşıyor.

Afrika kıtası ise emperyalizmin ekonomik ve yapısal sömürüsünün en çıplak biçimde yaşandığı coğrafyadır. Kalkınma kredileri ve uluslararası finans kuruluşlarının “yardım” adı altında verdiği borçlar, kıtayı sürekli bir borç döngüsüne mahkûm etti. Zengin madenler, petrol ve doğal gaz rezervleri çok uluslu şirketlerce çıkarılırken, halklar sefalet içinde bırakıldı. Nijerya’dan Demokratik Kongo Cumhuriyeti’ne, Sudan’dan Mozambik’e kadar birçok ülke, doğal kaynaklarının bolluğuyla değil, krizleri ve yoksulluğuyla anılır hale geldi. Bu tablo, emperyalizmin temel mantığını gözler önüne seriyor: sömürü yalnızca kaynakların gaspı değil, aynı zamanda halkların zamanının dondurulmasıdır. Çünkü bu toplumlar geleceğe yönelik plan yapamaz, sürekli krizlerle yaşamaya zorlanır.

Emperyalizmin en sinsi yanı, sömürülen ülkelerin yalnızca bugünkü kaynaklarını değil, aynı zamanda geleceklerini de kaybetmesidir. Eğitim kuşaklar boyunca aksar, sağlık sistemleri çöker, altyapılar tekrar tekrar yıkılıp yapılır. Halkların enerjisi, yeni bir gelecek kurmak yerine hayatta kalmaya yönlendirilir. Bu yüzden emperyalizm yalnızca serveti değil, zamanı da gasp eder. Yılları, on yılları, hatta nesilleri karanlıkta bırakır. En ağır sonucu da budur: yoksulluk ya da işgal değil, gelecek tahayyülünün yok edilmesi.

Oval Ofis’te çekilen kare bu sürekliliği simgeler. Bir zamanlar sömürge valileri imparatorların huzurunda hizaya girerdi; bugün devlet başkanları Oval Ofis masasında aynı rolü oynuyor. Dekor değişmiş, gerekçeler modernleşmiş ama düzen aynı kalmış. Ciddi yüz ifadeleriyle süslenen bu sahne aslında komik bir yan taşır: halkları karanlığa mahkûm eden düzen hâlâ demokrasi ve özgürlük masallarıyla pazarlanıyor. Bu ironik durum, emperyalizmin kendi komedisidir. Ancak bu komedi, sömürülen halklar için trajediden başka bir şey değildir.

Medya bu düzenin yalnızca tamamlayıcı unsurudur. Olayları anlık “insani dramlar” olarak gösterir, sonra hızla unutturur. On yıllara yayılan sömürü ve karanlık görünmez hale gelir. Oval Ofis mizanseni “tarihi an” diye servis edilir, ama aslında tarihin tekerrürünü ve tahakkümün sürekliliğini gösterir.

ABD emperyalizmi, kaba işgallerin değil, incelikle tasarlanmış görüntülerin çağında yaşıyor olabilir. Ama sonuç değişmedi: halkların kaynakları sömürülüyor, hayatları karartılıyor ve toplumlar on yıllarca sürecek krizlere mahkûm ediliyor. Oval Ofis’teki masa, bütün bir dünya düzeninin simgesidir. O masada oturanlar eşit değildir; biri masanın sahibidir, diğerleri figüran. Ve orada alınan kararlar, milyonların hayatını ve geleceğini belirler.

21.yüzyıl kolonyalizmi işte böyle bir düzen kuruyor. Halkların zamanı donduruluyor, gelecekleri çalınıyor, hayatları karartılıyor. Tüm bunlar hâlâ masallar eşliğinde meşrulaştırılıyor. Oval Ofis mizanseni, emperyalizmin güncel yüzünü ortaya koyuyor: ciddiyet maskesi altında trajediyi komediye dönüştüren bir tahakküm düzeni. Ancak maskenin ardındaki çıplak gerçeği görmek zor değil: emperyalizm, bugün de halkların karanlığa mahkûm edilmesinden besleniyor.

Fotoğraf: Beyaz Saray X hesabı

***

Medya Günlüğü sosyal medya hesapları:

X

Bluesky

Facebook

Instagram

EtiketlendiJeopolitik
Bu yazıyı paylaşın
Facebook Email Bağlantıyı Kopyala Print
YazanMetin Duyar
Takip et:
Orta Doğu siyaseti, insan hakları ve ekonomi-politik alanlarında çalışan akademik bir yazar olarak, toplumsal eşitsizliklerin yapısal nedenlerini irdeleyen metinler kaleme almaktadır. Yazılarında yalnızca güncel gelişmeleri değil, bu gelişmelerin tarihsel ve kuramsal arka planını da analiz eder. Devlet, yurttaşlık ve adalet kavramlarını ele alırken; baskı rejimlerinin ideolojik işleyişini ve insan haklarının nasıl ihlal edildiğini sorgulayan eleştirel bir bakış açısı sunar. Medya Günlüğü’ndeki yazılarında, okuyucuyu gündemin ötesine taşıyan bir düşünsel derinlik ve tutarlı bir perspektif hedeflenmektedir.
Önceki Makale Unutulan Namık Sevik
Sonraki Makale Bugünkü köşe yazıları

Medya Günlüğü
bağımsız medya eleştiri ve fikir sitesi!

Medya Günlüğü, Türkiye'nin gündemini dakika dakika izleyen bir haber sitesinden çok medya eleştirisine ve fikir yazılarına öncelik veren bir sitedir.
Medya Günlüğü, bağımsızlığını göstermek amacıyla reklam almama kararını kuruluşundan bu yana ödünsüz uyguluyor.
FacebookBeğen
XTakip et
InstagramTakip et
BlueskyTakip et

Bunları da beğenebilirsiniz...

ManşetSerbest Kürsü

Gıda güvenliğimiz tehlikede mi?

Yıldırım Aktuğan
13 Ekim 2025
*Serbest Kürsü

İki sessizlik arasında Orta Doğu

Metin Duyar
13 Ekim 2025
EditörSerbest Kürsü

İnsan adaleti mi doğa adaleti mi?

Tijen Zeybek
12 Ekim 2025
Serbest Kürsü

Erdem, cehalet ve ihtiras

Melek Ay
12 Ekim 2025
Medya Günlüğü
Facebook X-twitter Instagram Cloud

Hakkımızda

Medya Günlüğü: Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, medyanın ve gazetecilerin sorunlarını ve geleceğini tartışmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Kategoriler
  • MG Özel
  • Günlük
  • Köşe Yazıları
  • Serbest Kürsü
  • Beyaz Önlük
Gerekli Linkler
  • İletişim
  • Hakkımızda
  • Telif Hakkı
  • Gizlilik Sözleşmesi

© 2025 Medya Günlüğü.
Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak

Welcome Back!

Sign in to your account

Username or Email Address
Password

Lost your password?