Hamas’ın “Aksa Tufanı Operasyonu”nun ardından İsrail’in 42 binden fazla insanın ölümüne yol açan saldırıları duracak gibi görünmüyor, üstelik savaşın yayılma tehlikesi her geçen gün büyüyor.
ABD’nin tam desteğini alan İsrail, Hamas ve Hizbullah liderlerine suikastlar düzenlemekle kalmıyor, Lübnan’a ve Suriye’ye de saldırıyor.
Gazeteci Deniz Yaşayan, bölgedeki gelişmeleri yakından izleyen Gazeteci Musa Özuğurlu’yla İsrail’in neyi amaçladığını, uluslararası aktörlerin süreçteki rollerini ve Filistin’in geleceğini konuştu.
İsrail’in öncelikli hedefinin Hamas’ı yok etmek, sonrasında da diğer örgütleri kısmi olarak etkisiz hale getirerek kendisi dışında hiçbir askeri güç kalmamasını sağlamak olduğunu belirten Özuğurlu, “Öncelikle Hamas’ın merkezi olduğunu düşündükleri Gazze’ye saldırdılar. Halka da ‘Gazze’nin güneyine gidin, orası daha güvenli’ dediler. Sonrasında ise Gazze’nin dört bir yanını kuşatmaya çalıştılar. Kenar mahalleleri de ele geçirdiler. Karadan da girmeye çalıştılar ancak başaramadılar çünkü Hamas olası bir savaşa çok iyi hazırlanmış görünüyor” dedi.
İsrail’in “genel” olarak başarılı olduğunun söylenemeyeceğini dile getiren Özuğurlu şu değerlendirmeyi yaptı:
“Gazze’ye girememeleri bir yana diğer şehirlerde de istediklerini yapamadılar ve Hamas’ı bitiremediler. Hamas, Gazze’de ‘bulunamayınca’ başka kentlere yöneldiler. ‘Hamas oradadır’ diye Han Yunus’a saldırdılar ancak oradan da sonuç alamadılar. Han Yunus bizzat ordu tarafından daha önce ‘güvenli alan’ ilan edilmişti. Sonrasında Refah’a yöneldiler. Refah, Mısır’la sınır olduğu için İsrail tarafından çok önemseniyor. Philadelphia Koridoru (Mısır’la Gazze arasındaki 14 kilometrelik şerit) ve Refah Sınır Kapısı stratejik önemde. İsrail bu nedenle son dönemde saldırılarını bu bölgelere yöneltmişti ancak son olarak çatışmaların Batı Şeria tarafına da sıçradığını gördük. Bu çok tehlikeli bir durum. Batı Şeria’nın da çatışmalara katılmasın topyekûn bir savaş tehlikesine neden olabilir.”
“Hamas gelişmelerin buralara kadar varacağını hesaplamış mıydı, onu bilemeyiz. Keza İsrail böyle bir saldırı bekliyor muydu, bunu da bilemeyiz” diyen Özuğurlu şöyle devam etti:
“Kesin olan tek şey var: Hamas çok büyük bir sürpriz yaptı herkese, kendi taraftarlarına da. Bu açıdan baktığımızda bir şeyleri göze almış olması gerekir. Hamas’ın bu saldırı sonrasında İsrail saldırısını beklemesi gayet doğal çünkü bugüne kadar hep böyle oldu. Yani İsrail örgütlerin kendisine yönelik saldırıları sonrasında her zaman hem havadan hem karadan çeşitli şekillerde karşılık verdi. Bu sefer de böyle oldu ama hiç kimse bu kadarını beklemiyordu. Hamas aslında toplu bir feda eylemi yaptı. Kendisi açısından çok şeyi göze aldı, bu kesin. Bu mesele 7 Ekim’de başlayan bir süreç değil aslında. Filistinliler zaten her gün ölüyorlardı, evleri malları ellerinden alınıyordu. Yani kaybedecek bir şeyleri kalmamıştı.”
Özuğurlu, 42 binden fazla kişinin ölmesinin çok büyük bir kayıp olduğunu, diğer yandan Filistin meselesinin yeniden dünya gündemine girdiğini, bu sürecin “Filistin toplumunun bir feda eylemi” olarak anılacağını, yaşananlara basit bir “kelle” hesabıyla bakmamak gerektiğinin altını çizdi. Bununla birlikte “İsrail’de bir fetret devri başladı” demek için erken olduğunu, İsrail denilince ABD, İngiltere ve Almanya gibi ülkelerden de bahsetmek gerektiğini belirtti.
“Mezhep savaşı değil”
Özuğurlu, Lübnan Hizbullahı ve İran’ın bu süreçteki “mezhepsel” tutumuna dair eleştiriler içinse şunları söyledi:
“Sanırım bir tek Türkiye’de bahsediliyor bunun mezhepsel bir savaş olduğu. Oysa Orta Doğu’da, özellikle de Filistin ve Lübnan’da hiç öyle bakılmıyor. Savaş sonuna kadar siyasaldır, varlık savaşıdır. Bu meselede taraf olan herkes de böyle bakıyor artık. Daha önceden mezhepçi reflekslerin olduğu söylenebilir ancak artık bunun tamamen yok olmasa da bir kenara bırakıldığı ve siyasal bilinç temelinde bir yaklaşımın ağır bastığı söylenebilir. Hamas yetkililerinden Hizbullah’ın yeterince katkı sağlamadığı yönünde eleştiriler gelmiş olabilir ancak öldürülen Yahya Sinvar bile İran ve Hizbullah’a övgüler dizmişti. Bu da sanırım Hamas’ın son geldiği noktayı gösteren bir işarettir.”
“Çin akıllı oynuyor”
Sorunun uluslararası boyutuna ilişkin de görüşlerini paylaşan Özuğurlu, geçen dönemde Suudi Arabistan ve İran’ı “barıştıran” Çin’in bu tür krizlere askeri açıdan girmek istemeyeceği, daha çok “yumuşak güç” kullanacağı, Rusya’nın da her iki tarafa stratejik yaklaştığı değerlendirmesinde bulundu:
“Çin çok da askeri açıdan meselelere girmek istemez krizlere, yumuşak güç kullanır ve çok da başarılı olmuştur. Sadece Afrika’da -yedi ülke dışında- bütün ülkelerle ekonomik anlaşma yapmış bir devden bahsediyoruz. Bu meselede de aktif görünmeden politika yürüttü. Ancak son dönemde çok akıllıca iki adım attı: Suudi Arabistan ile İran arasında yeniden ilişki başlattı ve Filistinli örgütleri Pekin’de bir araya getirdi. Yani uzun vadeli ve derin adımlar atıyor. Filistin’in bugününü değil daha sonrasını düşünüyor. Rusya ve İsrail ilişkileri ise her zaman için stratejik. Yani iki tarafın da birbirlerine karşı açıklamaları var tabii ki ama Rusya İsrail’i, İsrail de Rusya’yı hiçbir zaman dışlayamaz. Rusya diğer yandan Çin’e benzer şekilde ‘etrafı çok da rahatsız etmeden’ bir politika kuruyor ve uyguluyor. Bu Filistinli örgütlerle ilişkiler için de geçerli bir durum. Örneğin açıklamalarını Hamas üzerinden değil tüm Filistin üzerinden yapıyor, duruşunu bu şekilde gösteriyor.”
Özuğurlu son olarak “savaşın ne zaman biteceği” sorusunu, “Savaş ne zaman bitecek kestirebilmek imkansız. Aslında ‘Orta Doğu’da savaş bitmez’ demek daha doğru. Geçmişte de defalarca savaşlar yaşandı ve bitti ama sonra tekrar ve tekrar başladı. Bu şekilde devam edecek. Belki ateşkes olacak ama sonsuza dek sürmesi imkansız. Orta Doğu var oldukça savaşları izlemeye devam edeceğiz” diye cevapladı.
Orijinal fotoğraf: doctorswithoutborders.org