Handan İnci, Oğuz Atay’ın süreli yayınlarda kalan yazılarını ve söyleşilerini, yayına hazırladığı Oğuz Atay’a Armağan: Türk Edebiyatının ‘Oyun Bozan’ı adlı kitapta bir araya getirmişti.
Bu toplamda, Atay’ın altı yazısı ile bir anket cevabı ve onunla yapılmış yedi söyleşi yer almaktadır. Anılan yazıların ikisi Kemal Tahir’le, biri de Orhan Veli’yle ilgilidir; diğerleri, yayımlandıkları dönemdeki güncel sorunlarla ilgili derleme metinlerdir. İnci’nin çalışmasından bu yana geçen on sekiz yılda, Atay’ın Teknik Güç (S 9, 1 Ekim 1972) adlı dergide yayımlanan bir söyleşisi bulunmuş ve sanal ortamda dolaşıma sokulmuştur. Hem araştırmalarım sırasında bulduğum ve kişisel arşivimde koruduğum hem de Oğuz Atay üzerine çalıştığımı öğrenen arkadaşlarımın bana ilettiği bazı yazıları ise bugüne kadar edebiyat kurumu ve genel okurla ikinci kez karşılaşma imkânından yoksundu.
Bu yazıyla söz konusu metinlerin birini ve bir karikatürü günışığına çıkararak yoksunluğu gidereceğim, gelecek yazılarda da Atay’ın süreli yayınlarda kalmış diğer metinlerini değerlendireceğim. “Çok Kafalı Çocuk” Oğuz Atay’ın Türk Eğitim Derneği Yenişehir Lisesi 1950-1951 Yıllığı Meşale’de yayımlanan iki karikatürüne Atay’la ilgili çalışmasında yer veren Yıldız Ecevit, bunlardaki dil oyununa dikkat çektikten sonra, “Onun neşeli, eğlenceli, yaşama dönük karakter bileşeninin okul yıllığındaki izdüşümleridir bunlar.” der. Meşale’de yayımlanan ama Ecevit’in çalışmasında görünmeyen başka bir karikatüründe de Atay, yine bir deyimi görselleştirerek mecazı bağlamdan çıkarır, devre dışı bırakır.
Bu parodileştirmede, çalışkan ama yalnız çocuğun oyunu fark edilir. Deyim deformasyonunu ve bunu hazırlayan espriyi, lise yıllarında çokça okuduğu Orhan Veli’nin şiirlerinin hazırladığı söylenebilir. Günlük hayattaki ilişkilerinde dille oynamayı sevdiğini hakkında yazılan tanık metinler denebilecek anı yazılarından çıkarmak mümkün. Kurgusal metinlerinde ise dil oyunlarının sayısız örneğiyle karşılaşılır, hatta Atay’ın anlatım özelliklerinden biri olarak belirir bu dil satrancı. “Çok kafalı çocuk” sözü, muhtemelen, çevresindekilerin onun farklılığıyla dalga geçmek üzere söyledikleri bir sözdür; başka bir deyişle bu cins çocukla başa çıkmanın yollarından biridir. Lise mezuniyet yıllığında onunla ilgili olarak söylenen “Espriye çok meraklıdır. Bazı güzel esprileri olursa da onlar soğuk esprilerinin arasında kaybolup gider.” sözü, bu bağlamda anılabilir. Atay, “Çok kafalı çocuk” sözünün ima ettiği anlamı da muhtemelen esprilerinin soğukluğuyla ilgili sözleri de, bu karikatürüyle söyleyenlere iade eder.
Mizah duygusunun ve dilin imkânlarının hem okuduğu metinlerle hem de kendini fark edişiyle erken yaşta geliştiğini imler bu karikatür. Bitmeyen Bir “Yolculuk”: Oğuz Atay’ın Yayımlanan İlk Yazısı Atay’ın -şimdilik- bilinen yayımlanmış ilk yazısı, “Yolculuk” başlığını taşır. Bu yazı, Türk Eğitim Derneği Yenişehir Lisesi 1950-1951 Yıllığı Meşale’de yayımlanır. Yıldız Ecevit, bu yazıyı, Atay’ın resim ilgisi bağlamında anar4 ve yazıdan birkaç cümle aktarır. Bununla birlikte yazı yayımlandığı zamandan bugüne gelene kadar ne bütün hâlinde görülmüş ne de değerlendirilmiştir. Kısa bir metindir “Yolculuk”. Hem bir izlenim metni hem de Sait Faik duyarlılığını taşıyan kısa bir hikâye olarak okunabilir. Her nasıl okunursa okunsun bu metin, Atay’ın yazı yolculuğunda bir işaret taşı olarak belirir. Bir yandan, onun kurgusal metinlerindeki -özellikle Tutunamayanlar’daki- yolculuk temasını haber verir; diğer yandan, tren göstergesiyle yayımlanan son kurgusal metninin, “Demiryolu Hikâyecileri – Bir Rüya”nın hattını döşer. Ayrıca, Ecevit’in belirttiği gibi, yazarın resim ilgisini de somutlaştırır.
(Mehmet Can Doğan, tdk.gov.tr)
Yazının devamını okumak için tıklayın
Fotoğraf: ozyurtgazetesi.com