Sağlık sorunları yaşadığım, anjiyolardan MR beğendiğim bugünlerde, ilginçtir, en çok desteği yine öğretmenlerimden ve öğrencilerimden görüyorum.
Öğrencilerim de öğretmenlerim sayılmalı. Onlardan neler neler öğreniyorum. Ama kusura bakmayın öğrencilerim, öğretmenlerimin yeri başka… Sizde yerimin bir gün böyle bir biçimde başka olmasını gönülden dilerim.
İlk öğretmenim annem ve babamdı. İkisi de öğretmendi. Babam teknik öğretmendi. 5 yaşında bir trafik kazasında kaybettik. Kim bilir daha neler öğretecekti. Bana kütüphanesini bıraktı. Cilt cilt Bilim Teknik’lerle büyüdüm sayesinde. Gitse de geride bıraktıklarıyla bana rehber oldu. Bilim ve okuma sevgim böyle gelişti. Annem, ana okulu öğretmeniydi. Bu sayede 6 yıl ana okulunda okudum. Annem bir doğum günü kutlamamda şöyle yazmış:
“Uli bugün doğum günün. Akşam 6,7 arası doğacaksın. Koskocaman adam oldun. Alibeyköy’de doktor yoktu, Sağlık Ocağı’nın doktoru da. Seni ebe evde doğurtmuştu. Ha o üçe ayırdığım piyango parası vardı ya. İşte o parayla ister inan ister inanma zekanı geliştirecek oyuncaklar almaya seninle oyuncak pazarına her gün veya gün aşırı giderdik, okuldaki oyuncakların farklısından alırdık. Alırken de hep “sen bir dahi olacaksın” derdim. Yaaa şimdi ben de “ben sana şunu yaptım bunu yaptım” diye hava atıyorum. Neyse doğum günün kutlu olsunnnnnnnnn. Cici oğlum benim. Sevgiler” – 25.05.2008
Sonra Neriman Özyasan ve Zehra Ayan, Üsküdar’da öğretmenlerim oldular. Bana okumayı yazmayı öğreten öğretmenimin ellerinden öperim. Neriman öğretmenim hiçbir karşılık beklemeden bana okul sonrasında evinde ders verdi, yedirdi, içirdi. Beni en iyi şekilde yetiştirdi. Hakkını ödeyemem. Şimdi düşünüyorum da, ne şanslıymışım. Daha o zamanlarda bile bana hafıza teknikleri öğrettiğini çok iyi anımsıyorum.
Sonra Darüşşafaka yılları… Öğretmenlerimin isimlerini tek tek ansam, anmadıklarım kırılır şimdi. O nedenle isim veremeyeceğim.
Darüşşafaka’da öğretmenlerim bana okuma sevgisi aşıladılar. Derin ve eleştirel düşünmeyi öğrettiler. Çok yönlü olarak gelişmemi sağladılar. Edebiyatı, felsefeyi, sosyal bilimi, sanatı onlarla keşfettim. Yazdığım şiir ve şarkıları topladığım bir defterim vardı. Bir öğretmenim, hepsini okuyup seçmeleri okul dergisinde yayınladı. Böylece ilk kez bir şiirim bir dergide yayınlanıyordu. Heyecan vericiydi.
Ortaokulda fenciyken, lisede sözelci oldum. Kimyanın ucundan döndüm. Beni sıranın altında Çin tarihi okurken yakalayan kimyacı “Japon tarihi okusaydın bu soruyu yapardın” demişti, unutamadım. Din öğretmenimiz çok iyi bir insandı. Hep anarız. Bizi ikna etmek için bol bol Nietzsche anlatırdı. Yine sıranın altında Bilim Teknik okuduğum bir ders…
Lise 1’de bir felsefeci belletmenimiz oldu. İlk Albert Camus’yü onun elinden çekip alıp okudum. Sonra şakacı bir hocamız geldi, konservatuvar mezunu. Hep yüzümüzü güldüren bu hocamızla anılarımızı anlatmayayım, fazla özel… Çok severdik kendisini…
Darüşşafaka bana İngilizce öğretti. Yıllar içinde, temel düzeyden Steinbeck’i İngilizce olarak okuyacak düzeye geldik. Yaşamdaki sonraki ilerlemeleri dil öğrenmiş olmama borçluyum. Teşekkür ederim öğretmenlerim. İyi ki varsınız.
Anlat anlat bitmez anılar. Sözü fazla uzatmak istemiyorum. Ve evet bugüne geliyoruz; hastane günlerinde en çok öğretmenlerim beni arıyor.
Sevgili öğretmenlerim, öğretmenim olan sevgili öğrencilerim, Öğretmenler Gününüz kutlu olsun!
Size saygı ve sevginin bir gün değil tüm günlerde gösterilmesi dileğimle sözlerime son veriyorum.
ulasbasar@gmail.com