Cuma, 27 Haz 2025
  • My Feed
  • My Interests
  • My Saves
  • History
  • Blog
Subscribe
Medya Günlüğü
  • Ana Sayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • 🔥
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Font ResizerAa
Medya GünlüğüMedya Günlüğü
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Ara
  • Anasayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
Bizi takip edin
© 2025 Medya Günlüğü. Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak.
Günlük

O hep muhabirdi…

Medya Günlüğü
Son güncelleme: 18 Ocak 2025 17:13
Medya Günlüğü
Paylaş
Paylaş

Türkiye’de medyanın yaşadığı dönüşüm sonucu gazetecilik sadece bazılarının böbürlenmek için isimlerinin önüne eklediği boş bir ünvana dönüştü.

Mesleğini zor koşullar altında, hakkını vererek yapan bir avuç dışında gerçek gazetecinin kalmadığı bir dönemdeyiz.

Gazeteciliğin temeli muhabirliktir; meslek hayatının en azından bir döneminde sokağa inmemiş, haber yapmanın çilesini çekmemiş bir kişinin kendisine “gazeteci” demeye hakkı yoktur.

17 Ocak, Türk medyasında iz bırakmış bir gazetecinin, Mehmet Ali Birand’ın ölüm yıl dönümü. 2013 yılında hayatını kaybeden Birand arkasında önemli bir miras bıraktı. Kendisini yakından tanıyan gazeteci Cenk Başlamış’ın Birand’ın ölümünün ardından mirasını anlattığı yazıyı yıl dönümü nedeniyle yeniden yayınlıyoruz…

***

Seveni de çoktu, sevmeyeni de, saygı duyanı da çoktu, kızanı da ama tartışma götürmez bir gerçek vardı: O hep muhabirdi, o gerçek bir gazeteciydi.

Hayatını kaybettiği güne kadar işinden ayrılamayacak kadar tutkulu bir insandı Mehmet Ali Birand. O kadar çevik ve hareketliydi ki, 72 yaşında olduğunu kimse tahmin edemezdi. Zaten sigarayı ağzına koymaz, yediğine içtiğine çok dikkat eder, sık sık spor yapmaya çalışırdı.

Yıllarca çalıştığı gazetesi Milliyet’in çok çok eski, belki de 1960’ların sonuna ait bir sayısının ilk sayfasında Yemen’de yapılmış bir röportajın yer aldığını çoğu kişi bilmez. “Kahve Yemen’den gelir…” başlıklı röportaj  Birand imzalıydı çünkü o dış haberlere hep çok ilgi duyuyordu. Hatta öğrenim için gittiği Londra’dan Milliyet’e mektupla haber gönderirdi. 1971 yılında Milliyet’in Brüksel muhabirliğine atandığında aylığı sadece 500 dolardı.

Brüksel’de geçen 20 yıl onu her anlamda geliştirdi, dünyaya bakışı değişti, dar kalıplardan kurtuldu. Meslekteki gelişiminin en önemli kanıtı 1986 yılında Sovyet Dışişleri Bakanlığına akredite ilk Türk gazeteci olmasıydı. O ana kadar kapalı kutu olan Sovyetler Birand’ın Moskova’dan yaptığı röportajlarla Türk kamuoyunda ilk kez gerçek anlamda tanınmaya başlandı. Kızıl Meydan’da yapılan çekimler sırasında hep gülen güzüyle Birand’ın Rus kalpaklı görüntüsü bugün bile pek çok kişinin hafızasında olmalı.

Bir gün Kızıl Meydan’da çekim yapıyorduk, hatırlamadığım bir nedenle morali bozuktu, yüzü asıktı. Fakat kamera çekime başlar başlamaz, nasıl yaptı, nasıl becerdi bilmiyorum, aniden “güler yüzlü Birand”a dönüştü.

Sovyetlerde Gorbaçov’un iş başına gelmesinden yaşanan tarihi değişimin önemini ilk anlayan gazetecilerden biriydi. Artık Moskova’ya o kadar sık gitmeye başladı ki, otellerden kurtulmak için Don Sokağı’nın sadece yabancıların yaşadığı 18/7 numaralı binasının 136 numaralı dairesini tuttu. (Yıldızının hiç barışmadığı gazeteci Emin Çölaşan Birand’ın bu dairede onun KGB ajanlarıyla buluştuğunu iddia etmişti). Moskova’nın merkezi kesimindeki bu tek odalı daire 2000’lere kadar Milliyet’in bürosu olarak kaldı.

1990’ların başında sık geldiği Moskova’da, Türk Büyükelçiliği’nde Saşa adında bir Rus çalışırdı. Saşa’nın tek kelime Türkçe bilmemesine rağmen Birand ondan istediğini sanki karşısında bir Türk varmış gibi tek tek, hece hece anlatırdı. İşin enteresan yanı, gözünü kırpmadan Birand’ı dinleyen Saşa bütün söylenenleri anlardı!.

Kişisel kariyerindeki dönüm noktası 1985 yılında TRT’de 32.Gün’e başlaması oldu ama bu aslında Türkiye için de çığır açan bir programdı. O güne kadar dış olaylara ilgi göstermediği düşünülen Türk kamuoyu ayda bir yayınlanan 32 Gün’ü iple çeker, ekrana yapışır hale geldi.

Peki ama neden?

Çünkü Helmut Kohl, Mihail Gorbaçov, Margaret Thatcher, François Mitterrand ve Saddam Hüseyin gibi ulaşılmaz sanılan yabancı liderler Birand’ın özel röportajları sayesinde evlerin oturma odasına konuk olmaya başlamıştı. Onlarla sadece politika ya da ekonomi konuşmuyor, gündelik yaşamlarına ilişkin az bilinenleri ekrana taşıyor, onların da hepimiz gibi etten kemikten yapılma insanlar olduğunu gösteriyordu.

Abdullah Öcalan’la ilk konuşan Türk gazeteci oydu. Bekaa Vadisi’ndeki söyleşiden sonra heyecan içinde Milliyet Dış Haberler Servisi’ne girmiş, hemen bantların çözümüne başlamıştı. “Galatasaray taraftarıymış, top oynarken resimlerini de çektik…” diye bir solukta anlatıvermişti. İşte o fotoğrafların yer aldığı gazete toplatılmıştı…

Röportaj yapmayı kafasına koyduğu bir politikacının ondan kurtulması olanaksızdı. Çoğu artık büyükelçi olmuş Galatasaray’dan sınıf arkadaşları önemli röportajlara giden yoldaki gizli kozlarından biriydi. Ama asıl başarısını inanılmaz hırsına ve inatçılığına borçluydu.

Gençlerle çalışmasını severdi. Doğrusu, kimi zaman egosu ağır bassa da gençlerin önünü açardı. Onlarla yaşıtlarıymış gibi konuşur, biri çıkıp  “Mehmet Ali abi kusura bakma ama haksızsın…” derse öfkelenmek yerine hata yapıp yapmadığını soğukkanlılıkla değerlendirirdi. Zaten 32. Gün’ün başarısı aynı zamanda gençlerin başarıydı. Can Dündar’dan Mithat Bereket’e, Cüneyt Özdemir’den Ahmet Sever’e, Deniz Arman’dan Çiğdem Anat’a pek çok genç gazeteciyi mesleğe kazandıran oydu. Onun ağzından tatlı sert, “Seni fena döverim bak!” lafını duyduğunuz zaman verdiği görevi onun istediği gibi yapmadığınızı anlardınız. Neyi eksik yaptığını uzun uzun anlatır, eğer içine sinmezse o işi kendisi yapardı.

Sadece Türkiye’de değil, yurt dışında da tanınan bir gazeteciydi ama şöhret onu değiştirmedi. Alçak gönüllülüğünü korur, çevresindeki gülümsemelere aynı şekilde karşılık verir, temizlikçiyle de, çaycıyla da sohbet eder, insanın herkesten bir şeyler öğrenebileceğine inanırdı.

Meslek yaşamında inişler de olduğunda pes etmedi. Türk Silahlı Kuvvetleri hakkında kitap yazan (Emret Komutanım) ilk Türk gazeteci oydu. 1997 yılında ordu tarafından aforoz edilince o sırada çalıştığı Sabah’tan ayrılmak zorunda kaldı, televizyon programı da durduruldu. O günleri daha sonra, “Asker, Kürt sorunuyla ilgili tutumumdan dolayı beni cezalandırmıştı. Hayatımda hiçbir zaman bu kadar acı çekmemiştim”diye anlattı. Hayatında hep önemli yer tutan iş adamı Aydın Doğan, bu olaydan kısa süre sonra ona yine elini uzattı ve CNN Türk’ün kuruluşunda görev verdi.

Onun meslek yaşamındaki en tatsız olaylardan birinin Moskova’da yaşandığını çok az kişi bilir.

1990’ların sonuna doğru, dönemin Rusya Başbakanı Viktor Çernomırdin’le Türkiye ziyareti öncesinde röportaj yapmak için anlaşmıştı. Bir Cumartesi günü, yani görüşmeden iki gün önce hazırlık yapmak için Moskova’ya geldi. Pazartesi sabahı otelden çıkmak üzereydi ki, telaş içinde İstanbul’dan arayan sekreteri Nilgün Hanım büyük bir gazetenin manşetinde Çernomırdin’le yapılmış röportaj olduğunu söyleyince dona kaldı. Aslında ortada röportaj yoktu, Birand’ın Moskova’ya geldiğini duyan o gazetenin muhabiri “haber atlamış durumuna düşmemek için” Çernomırdin’le hayali bir röportaj yapmış, gazetesi de gerçeği bilmesine rağmen asparagası manşete koymuştu!

Kendisini tanımayanlar için “Mehmet Ali Bey”, genç meslektaşları için “Mehmet Ali ağabey”, kimileri için kısaca MAB, onu televizyondan tanıyanlar için de “Birand”dı. O kadar çalışkan ve üretkendi ki, hastalığı ortaya çıkınca işine daha çok sarıldı, zaten o köşesine çekilip ölümü bekleyecek bir insan değildi. Büyük olasılıkla kendi kendine, “Öleceksem de çalışarak öleceğim”diye söz verdi.

Kuşkusuz, her insan gibi hataları, olumsuzlukları vardı ama bir bütün olarak değerlendirildiğinde Mehmet Ali Birand’ı gazetecilik mesleğine katkıları nedeniyle alkışlamamız gerekiyor.

Benzer yazılar:

Dış haberciliğin üstadı
Milliyet’in efsane dış büroları
Bu yazıyı paylaşın
Facebook Email Bağlantıyı Kopyala Print
Önceki Makale Felaket Türk kıyılarına geliyor
Sonraki Makale Rusya’nın kronik sorunu

Medya Günlüğü
bağımsız medya eleştiri ve fikir sitesi!

Medya Günlüğü, Türkiye'nin gündemini dakika dakika izleyen bir haber sitesinden çok medya eleştirisine ve fikir yazılarına öncelik veren bir sitedir.
Medya Günlüğü, bağımsızlığını göstermek amacıyla reklam almama kararını kuruluşundan bu yana ödünsüz uyguluyor.
FacebookBeğen
XTakip et
InstagramTakip et
BlueskyTakip et

Bunları da beğenebilirsiniz...

GünlükManşet

Ermenistan’da “sünnet” tartışması

Medya Günlüğü
27 Haziran 2025
GünlükManşet

10 soruda 38. Kurultay

Medya Günlüğü
27 Haziran 2025
EditörGünlük

Enflasyonun faili emekli!

Medya Günlüğü
27 Haziran 2025
GünlükManşet

Bugünkü köşe yazıları

Medya Günlüğü
27 Haziran 2025
Medya Günlüğü
Facebook X-twitter Instagram Cloud

Hakkımızda

Medya Günlüğü: Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, medyanın ve gazetecilerin sorunlarını ve geleceğini tartışmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Kategoriler
  • MG Özel
  • Günlük
  • Köşe Yazıları
  • Serbest Kürsü
  • Beyaz Önlük
Gerekli Linkler
  • İletişim
  • Hakkımızda
  • Telif Hakkı
  • Gizlilik Sözleşmesi

© 2025 Medya Günlüğü.
Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak

Welcome Back!

Sign in to your account

Username or Email Address
Password

Lost your password?