Sanırım artık çoğumuzun bildiği bir gerçek var: 2. Dünya Savaşı’nda 6 milyon Yahudi’yi (ki bunların önemli bir kısmı kadın ve çocuktu) öldürenler barmen, doktor, marangoz, mühendis, garson, tesisatçı gibi sıradan insanlardı hatta büyük çoğunluğu Nazi ideolojisine bağlı bile değildi.
Ayrıca Yahudileri öldürmeyen Alman asker ve polisine bilinenin aksine ölüm cezası verilmiyordu, çoğu daha basit görevlere atanıyordu. Yani bu korkunç cinayetleri işleyen adamların aslında seçme hakkı vardı ama öldürmeyi seçtiler; hatta bir polis birliğinin komutanı, “Bu olaya katılmak istemezseniz sizi anlayışla karşılarım” der ve “Ben katılmak istemiyorum” diyen ilk kişi zarar görmez ama ona rağmen 500 kişiden sadece 12 kişi katılmayı reddeder.
Bu olayı araştıran sosyal psikologlar katliama katılan insanların en büyük motivasyonunun sosyal izolasyon ve dışlanmadan korkmak olduğunu söylüyor. Yani katliama katılmazlarsa toplumun onları “ötekileştireceğinden” endişe etmişler ve sırf bu korku sıradan insanları yeni doğmuş bebeklerin kafasını ağaçlara vurarak parçalayacak kadar vahşi katillere dönüştürmüş.
Bu olayı inceleyen sosyal psikologların tespiti şu: Bazı şartlar altında her insanın bir canavara dönüşme kapasitesi vardır.
Şimdi ülkemize dönelim…
Fenerbahçe ve Galatasaray’ın artık sadece farklı renklere gönül vermiş benzer insanlardan öteye geçtiğini ve sosyolojik olarak farklı tabanlara hitap eden kulüpler olduğunu daha önce yazmıştım.
Ayrıca devlet katına kadar yükselen bir ayrımcılık da artık herkesin gözünün önünde oluyor.
Buna laik-muhafazakâr, Türk-Kürt, Alevi-Sünni, milliyetçi-göçmen kutuplaşmalarını eklerseniz ülkemizin sosyolojik olarak çok hassas bir noktada bulunduğu kendiliğinden ortaya çıkıyor. Hâl böyle olunca nefretin çok alıcısı oluyor ve bu nefret de en çok futbol üzerinden topluma yayılıyor.
GD, HY, LT, SR, KÇ ve İS gibi kutuplaştırıcı yorumlar yapan ve bunu yaparken nefret dili kullanan insanlar belki farkında değiller ve para kazandıkları için devam ettiriyorlar ama bunun çok ciddi sonuçları olabilir.
Başta yazılanlarla ülkemizdeki kutuplaşmayı yan yana koyup bir de nefret satan insanları bir araya koyarsanız, çok tehlikeli ve ilk kıvılcımda patlayıp insanların canına mal olacak bir bomba yaratıldığını görürsünüz.
İsim yazmak hiç adetim değildir, bu yüzden sadece isimleriyle soy isimlerinin baş harflerini koydum. Ama açık söyleyeyim, bu insanların çok ciddi olaylara yol açmasından endişe ediyorum.
Duygularım fanatik olmaktan değil, kullanılan nefret, aşağılayıcı dil ve tavırdan kaynaklanıyor.
Barış Erten, Güntekin Onay, Murat Kosova, Nebil Evren, Cem Dizdar, Metin Tekin, Feyyaz Uçar, Tolga Zengin, Ali Gültiken ve Tugay Kerimoğlu… Bu insanlar da rakip takımları tutuyor ve yorumlarından hoşlanmadığım zamanlar oluyor ama nefret dili kullandıklarını hiç düşünmedim ve hepsine saygı duyuyorum.
Sonuç olarak; dijital medyayı kulüp çıkarları için kullanan futbol yöneticileri ve bunu fırsata çeviren nefret tüccarları ülkeyi geri dönülemez şekilde acıya ve üzüntüye boğabilir. Devlet buna engel olmalı, bu nefret tüccarları hangi takımlı olursa olsun fark etmez; Fenerbahçe, Beşiktaş, Galatasaray, Trabzonspor fark etmez. Bu insanların bunu yapmasına engel olunmalı.
Ben Fenerbahçeliyim, belki Galatasaraylı, Beşiktaşlı, Trabzonsporlu futbolseverler arasında da benzer düşünceler sahip insanlar vardır, onlar da bu insanlardan şikayetçi olsunlar.
Hemen “Ahmet Ercanlar” diyecekler çıkacaktır, evet Ahmet Ercanlar fanatik ama hiç “Tadiç sokağa çıkamaz” türü bir nefret dili kullandığını görmedim.
Tedbir alınmazsa Kayseri (43 kişi öldü), Kırıkkalespor-Tarsus İdman Yurdu (4 kişi öldü), Zamalek faciası gibi olaylar yaşayacağız.
* https://tr.wikipedia.org/wiki/Kategori:Stadyum_facialar%C4%B1