Topluma ve dünyaya olan yaklaşımımızla ile ilgili disiplin kurallarını içeren “Yama”lardan dördüncüsü, hakikat olana yönelik bir hareket anlamına gelen “Brahmacarya” ilkesidir.
Antik ve Orta Çağ Hint metinlerinde “Brahmacarya” terimi, kutsal bilgi ve ruhsal kurtuluş arayışına yönelik, bireyin yaşam tarzını nasıl yönetmesi gerektiğini gösteren ama daha karmaşık anlamı olan bir kavramdır.
Konu çoğunlukla cinsel ilişki açısından perhiz gibi ele alınsa da daha spesifik anlamda, kişinin daha yüksek hakikat anlayışına ulaşabilmesi adına, arzularını kontrol edebilmeyi ve enerjisini doğru kullanabilmeyi pratik etmesidir.
“Brahmacarya” ilkesi, kişinin çevresi ile olan ilişkilerinde bu yüksek hakikat anlayışını besleyecek bir bilinçle eylemlerde bulunmasını önerir.
Bu etiğin öğretisini tüm yaşam evrelerine yayabilmek için, Hint geleneklerinde yaşam döngüsü dört aşamaya ayrılır. Birinci aşama; çocuğun gelişim, büyüme aşamasıdır. İkinci aşama; bireyin daha bilinçli olarak hakikati anlaması ve onu arayışı yolunda ki çabasıdır. Üçüncü aşama; bireyin bir aile kurup onu inşa etme, büyütme aşamasıdır. Dördüncü aşama ise bireyin ailesine karşı tüm sorumluluklarını yerine getirdikten sonra içinde bulunduğu esaretten özgürleştirip, nihai hakikati bulmak için kendini “hak yoluna” adanmasıdır.
Bu dört aşamada da, her türlü aşırılıktan uzaklaşma çabası ve enerjinin boşa harcanmaması için “Brahmacarya” önemli bir araçtır.
Enerjimizin dikkatini dağıtabilecek binlerce sebep olduğunu hepimiz günlük yaşamımızda deneyimliyoruzdur.
İhtiyacımız olmadığı halde, çok havalı bulduğumuz beşinci kırmızı ayakkabıyı almak için duyduğumuz arzu ya da mini etek giydiği için karşı cinse duyduğumuz arzu ve hatta her iki durumda da onu elde etme çabası ve elde ettikten sonra gelen “haz”ın yarattığı boşluk…
Ne zaman canlı ya da cansız bir nesne görsek, bilincimiz bu yönde hareket eder. Zihin bu yöne hareket ettiğinde, enerji de onu takip eder. Yaşam enerjimizin gücü, yukarıdaki örneklerde olduğu gibi gün içerisinde oradan oraya çekilir ve boşa harcanır.
Günümüzde, sosyal medya da enerjimizin dikkatini dağıtan güçlü bir etkendir. Bir şeye hayran olduğumuzda veya bir şeye aşırı ilgi duyduğunuzda, bazen kendimiz olmaktan uzaklaşabiliriz.
Nesneler zihnimize girdiklerinde, belli bir manaya girerler ve her birimiz kendi zihin yapımızdan dünyayı algılarız. Bir çeşit okuma yaparız. Her nesne kendi şarkısını çalar, biz de müziği dinleriz ama anlamın yorumlanması kişiden kişiye değişir.
Peki, neden sürekli arzu ve haz peşindeyiz?
Her şeyin ardındaki “İlahi Doğa”nın bilincinde yaşamak için yaratılmış varoluşumuz, doğadan uzaklaştığımız için stres ve gerginlik içerisindedir.
Bugün doğadan kopmuş halimiz, kendimizi sürgüne gönderilmiş veya istenmeyen çocuk gibi algılamamıza sebep olabiliyor. Bu algı, sebebini bile algılamakta güçlük çektiğimiz çoğu stres ve gerginlik durumunu tetikleyebiliyor.
İçsel arzumuz, eninde sonunda güven ve kabul ile kendimizi annemiz olan doğayla birleştirmektir. Stres ve gerginlikten kurtulmak için aradığımız sığınak, sonuçta ayrıldığımız ya da izole edildiğimiz annelerimiz ve babalarımızla yeniden bir araya gelme arzusundan başka bir şey değildir.
Sözde arzular ise kişinin stres ve gerginlikten kurtulması için kişiliğinin dışsal ifadesidir.
Herkes kendi geriliminden kurtulmaya çalışır. Ama çoğu zaman, bu durum cehalete ve yanlış yöne gitmemize yol açabiliyor.
Bu durumu “Patanjali”, “Yoga Sutraları” ndan birinde; “bir şeylere duyularla dokunarak arzuların neden olduğu gerginlikleri gidermek mümkün değildir, çünkü arzular duyuların temassızlığıyla ortadan kaldırılabilir. Bütün gerçek bu, her ne kadar duyular bizi gerilimimizin bu dünyadaki çeşitli şeylere dokunarak çözüleceğine inandırmak istiyor gibi görünse de…” diye açıklar.
“Brahmacarya”da amaç enerjiyi korumaktır ve kişinin bilincini tamamen büyük hedefe-evrensel bilinçliliğe–hizalamasıdır.
Bu sadece “tanrıya yakınlaşmak” amacı taşımak için değil, kendi yaşantımız ile ilgili ihtiyacımız olan her durumda enerjimizi bilinçli korumak ile ilgilidir.
“Brahmacarya” tüm davranışlarımızda ölçülülük geliştirebilmemiz için bize yardımcı olan, bize yol gösteren, büyük yasanın (Dharma) yoluna çekilmemizi sağlayacak olan davranış kalıplarından biridir.
Kendimizi, insanın bakış açısından değil, doğanın bilgeliğinden görebilmemiz dileğiyle.
Namaste…