16.9 C
İstanbul
5 Mayıs 24, Pazar
spot_img

Mutlu ve umutlu

“İlk defa mutlu ve umutlu seyrediyorum sonuçları…”

31 Mart gecesi bir dostumdan gelen bir mesajdı bu. Dostum eklemişti ayrıca, “22 yıldır unutmuşum bu duyguları.” Bu duygularında yalnız değildi 31 Mart gecesi ve 1 Nisan sabahı uyandığında. Yurttaşlarımızın önemli bir kesimi da aynı duygular içindeydi. Mutlu ve umutluydular. Yenilmezliğine inanılan 22 yıllık AKP iktidarı seçmenden önemli bir uyarı almış, “sarı kart” görmüştü.

Geçen yılki genel seçimler ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri sonucu içine girdikleri umutsuzluk duyguları dağılmış ülkeye bahar gelmişti, uzun kara kışın ardından. Gerçekte geçen yılki seçimler baharın habercisiydi, kimselerin o günlerde farketmediği. Seçimler başa baş geçmişti, medyanın %90’ının ve kamu kurumlarının AKP’ye desteğine karşın. Seçmenlerin yarıya yakını ucube tek adam  düzenine “hayır” demişti. Geçen yılki seçimlerde devrilmeyen AKP  31 Mart yerel seçimlerinde CHP’nin gerisinde kaldı, tarihi bir yenilgi yaşadı. Adeta AKP’nin sonunun başlangıç noktasıydı yerel seçimler. Yeniden Refah Partisi geleceğe yönelik hayaller kurmaya başlamıştı.

İktidar mücadelesi, hak ve özgürlükler mücadelesi gibi uzun soluklu bir mücadele. 22 yıllık AKP iktidarına karşı yürütülen mücadele de uzun soluklu bir mücadele. Bu mücadelede başta Ankara, İstanbul, İzmir büyükşehirler öncü rolü üstlendiler. Milli gelirde ve devlete ödenen vergilerde en büyük paya sahip, eğitim düzeyi yüksek, dış dünyaya açık büyükşehirleri diğer şehirler izledi. CHP oy patlaması yaptı. Bu uzun soluklu mücadelenin kararlılıkla sürdürülmesi halinde önümüzdeki süreçte AKP’nin klasik destekçilerinin  de tutumlarını gözden geçirmeleri beklenmeli. CHP’nin bu tarihi başarısının önümüzdeki dönemde cumhurbaşkanlığı ve genel seçimler konusunda da mesajlar veriyor. Bu mesajların ilki  Erdoğan ve AKP’nin sandıkta yenilmez olmadığı.

Bu mücadeleyi kösteklemek, AKP’nin daha da erimesini engellemek için yeni stratejiler belirleme yoluna gidiliyor. Yerel seçimlerdeki yenilginin nedenlerini AKP’nin masaya yatırdığı görülüyor. AKP kurmaylarının kapalı kapılar ardında bu nedenleri ne denli sağlıklı, kapsamlı, cesaretle değerlendirdiklerini bilemiyorum.

Örneğin, atamayla gelen bakanların siyasete bu şekilde bulaştırılmaları konusu masada tartışıldı mı? Seçimler öncesi sosyal medyada şöyle bir paylaşımda bulunmuştum:

“Siyaset mühendisi olduğu söylenen Erdoğan stratejik bir hata yaptı. Bakanlarıyla  birlikte İmamoğlu’nun karşısına çıkmak büyük bir hataydı. Esasen etkisiz bir aday olan Kurum daha etkisiz hale getirildi. Adeta figüran durumuna düşürüldü.İmamoğlu yüceltildi.”

Bu konu masada gündeme gelmiş midir? Erdoğan bu tutumu ile önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı seçiminde bir şekilde tekrar aday olması halinde muhtemel rakibini de belirlemiş oldu.

AKP’nin yenilgisinde ekonomik krizin ve hayat pahalılığının en önemli etken olduğu anlaşılıyor. Ekonomik krizin nedenlerinin AKP içinde ne ölçüde sağlıklı değerlendirildiğini de bilmiyorum. Örneğin, “ekonomist” olduğunu söyleyen Erdoğan’ın talimatıyla son yıllarda izlenen ekonomi politikaları AKP içinde eleştiri konusu oluyor mu? AKP kurmayları halkın ekonomik sıkıntılarının nedenlerini Erdoğan’a ne ölçüde anlatabiliyorlar? “AKP adayına oy vermezseniz merkezi hükümetin desteğinden mahrum kalırsınız” türü söylemlerin seçmende uyarabileceği tepkiler Erdoğan’a ne ölçüde arz ediliyor?

AKP’nin erimesinin başka etkenleri de var. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin zafiyetleri, parlamentonun etkisizleştirilmesi, yargının siyasallaşması, İktidarın kayırmacılığa devam etmesi, Suriyelilere kendi vatandaşlarından daha fazla olanak sunması, yandaş şirketlerin kollanması, israf, ötekileştirme, haksızlık, hukuksuzluk, yolsuzluk gibi pek çok neden seçmenin AKP’den uzaklaşmasında etken….

AKP’nin seçim sürecindeki stratejik hatalarını seçimlerden sonra da sürdürdüğü görülüyor. Van’da seçimi %55 ile açık farkla kazanan DEM Partili Abdullah Zeydan’ın seçilme hakkının Adalet Bakanlığı’nın itirazı üzerine geri alınması ve yerine %27 oy alan AKP adayının belediye başkanı ilan edilmesi DEM Parti’nin yanı sıra CHP ve TİP tarafından da tepkiyle karşılandı. (*) Bölgede kaygı verici olaylar yaşanıyor.. Milli iradeye saygı sözünü dillerinden düşürmeyenlerin  bu tutumu, işine gelmediği zaman seçmenin iradesini hiçe sayılabildiğine bir örnek. Zeydan PKK destekçisi ise YSK’nin aday gösterilmesine neden izin verdiği de bu çerçevede sorgulanıyor. Bölgede çeşitli yerlere seçimlerin sonuçlarını etkilemek amacıyla AKP tarafından dışarıdan seçmen kaydırıldığı da dile getiriliyor.

İnsanların mutlu ve umutlu olduğu bir dönemde bu umudun ve mutluluğun sürdürülebilmesi için CHP’ye önemli sorumluluklar düşüyor. CHP elde ettiği tarihi başarıyı iyi yönetmeli, rehavete kapılmamalı. CHP’li belediyeler de halkın beklentilerini karşılamalı. halktan yana uygulamaları hayata geçirmeli. Ötekileştirmeden herkesi kucaklamalı. CHP bölünmeden bütünlüğünü korumalı.

Bu süreçte Parti Başkanı Özgür Özel, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş uyum içinde çalışmalı. Partiyi iktidara taşımak, Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanmak için el ele vermeliler.

(*) Akşam saatlerinde YSK DEM Parti’nin itirazını kabul ederek Abdullah Zeydan’a başkanlığının iadesine karar verdi.

Fotoğraf: chp.org.tr

Gürsel Demirok

Emekli diplomat. 1945 yılında doğdu. Darüşşafaka Lisesi'ni 1964 yılında bitirdi. 1968 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü'nden mezun oldu. 1969'da Dışişleri Bakanlığı'na girdi. Türkiye Daimi Temsilciliğinde görevli olduğu yıllarda (1974-1977) BM Genel Kurulu 4, Komite (Decolonisation Committee) Raportörlüğüne seçildi. Kuveyt”in, Irak tarafından işgal edildiği tarihlerde, Kuveyt Büyükelçiliğimiz Müsteşarı idi. 1993-1997 yılları arasında Mainz Başkonsolosu olarak görev yaptı. Bu görevde iken girişimlerde bulunarak Mustafa Kemal Atatürk’ün 1917’de Veliaht Vahdettin ile birlikte Almanya’ya yaptığı ziyaret anısına Türk heyetinin kaldığı görev bölgesindeki Bad Kreuznach Park Hotel‘de 23 Nisan 1997 de Atatürk Salonu açılmasını ve ziyaret anısına otelin girişine bir yazıt konulmasını sağladı. Açılış görkemli bir törenle gerçekleştirildi. Otel bugün Türklerin etkinlikler düzenledikleri bir mekâna dönüştü. 1997 yılında Dışişleri Bakanlığı müşaviri olarak atandı. Bakanlık müşaviri iken, Başbakanlık İnsan Hakları Koordinatör Üst Kurulu Sekreterya Başkanı oldu. 57. Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti döneminde hazırladığı ilerici insan hakları raporu AB Kopenhag Kriterlerinin karşılanmasına yönelik çalışmalar da referans belgesi olarak kullanıldı ve “Demirok Raporu “olarak anıldı. 2000-2004 yılları arasında Zürih Başkonsolosu olarak görev yaptı. Zürih Başkonsolosluğu binasında Park Hotel’deki Atatürk Salonuna benzer bir Atatürk Salonu açtı. Salonda Kurtuluş savaşı ve Cumhuriyetin kuruluş yıllarına ilişkin belge ve fotoğraflar yer almakta. Bu salonda da Türkleri buluşturan etkinlikler düzenlenmekte. Mainz ve Zürih‘te Başkonsolos iken vatandaşlarımızla birlikte olmaya, derneklerinin düzenledikleri etkinliklere katılmaya, çocuklarımızı okullarında ziyaret etmeğe, gençlerin sportif müsabakalarına katılmaya büyük önem verdi. 2004 yılında Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri Yiğit Alpogan'ın başdanışmanı oldu, 2005 yılında MGK Araştırma ve Değerlendirme Dairesi Başkanı olarak atandı ve bu görevindeyken 2010 yılında yaş haddinden emekliye ayrıldı. MGK Araştırma ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı'na atanmış ilk sivil görevlidir. Atatürk’ün Almanya gezisi ve Avrupa’daki Türkler üzerine kitapları var. Emekli olduktan sonra medyada köşe yazıları kaleme almaya başladı .

Gürsel Demirokhttp://medyagunlugu.com
Emekli diplomat. 1945 yılında doğdu. Darüşşafaka Lisesi'ni 1964 yılında bitirdi. 1968 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü'nden mezun oldu. 1969'da Dışişleri Bakanlığı'na girdi. Türkiye Daimi Temsilciliğinde görevli olduğu yıllarda (1974-1977) BM Genel Kurulu 4, Komite (Decolonisation Committee) Raportörlüğüne seçildi. Kuveyt”in, Irak tarafından işgal edildiği tarihlerde, Kuveyt Büyükelçiliğimiz Müsteşarı idi. 1993-1997 yılları arasında Mainz Başkonsolosu olarak görev yaptı. Bu görevde iken girişimlerde bulunarak Mustafa Kemal Atatürk’ün 1917’de Veliaht Vahdettin ile birlikte Almanya’ya yaptığı ziyaret anısına Türk heyetinin kaldığı görev bölgesindeki Bad Kreuznach Park Hotel‘de 23 Nisan 1997 de Atatürk Salonu açılmasını ve ziyaret anısına otelin girişine bir yazıt konulmasını sağladı. Açılış görkemli bir törenle gerçekleştirildi. Otel bugün Türklerin etkinlikler düzenledikleri bir mekâna dönüştü. 1997 yılında Dışişleri Bakanlığı müşaviri olarak atandı. Bakanlık müşaviri iken, Başbakanlık İnsan Hakları Koordinatör Üst Kurulu Sekreterya Başkanı oldu. 57. Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti döneminde hazırladığı ilerici insan hakları raporu AB Kopenhag Kriterlerinin karşılanmasına yönelik çalışmalar da referans belgesi olarak kullanıldı ve “Demirok Raporu “olarak anıldı. 2000-2004 yılları arasında Zürih Başkonsolosu olarak görev yaptı. Zürih Başkonsolosluğu binasında Park Hotel’deki Atatürk Salonuna benzer bir Atatürk Salonu açtı. Salonda Kurtuluş savaşı ve Cumhuriyetin kuruluş yıllarına ilişkin belge ve fotoğraflar yer almakta. Bu salonda da Türkleri buluşturan etkinlikler düzenlenmekte. Mainz ve Zürih‘te Başkonsolos iken vatandaşlarımızla birlikte olmaya, derneklerinin düzenledikleri etkinliklere katılmaya, çocuklarımızı okullarında ziyaret etmeğe, gençlerin sportif müsabakalarına katılmaya büyük önem verdi. 2004 yılında Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri Yiğit Alpogan'ın başdanışmanı oldu, 2005 yılında MGK Araştırma ve Değerlendirme Dairesi Başkanı olarak atandı ve bu görevindeyken 2010 yılında yaş haddinden emekliye ayrıldı. MGK Araştırma ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı'na atanmış ilk sivil görevlidir. Atatürk’ün Almanya gezisi ve Avrupa’daki Türkler üzerine kitapları var. Emekli olduktan sonra medyada köşe yazıları kaleme almaya başladı .

İlginizi Çekebilir

4,757BeğenenlerBeğen
666TakipçilerTakip Et
11,281TakipçilerTakip Et

Popüler İçerikler