Bu yazıda, üzerinde çalıştığım psikoloji ve mimarlık kitabımızla ilgili notlarımı paylaşıyorum…
Psikoloji ve mimarlık kitabımın yazımında son gelişme şu:
13 günde kitap yazımının yaklaşık üçte birini bitirdim. Son tarih olarak 16 Eylül’ü koymuştum, hayli hayli biter gibi görünüyor, bakalım… Umarım başka birçok emek isteyen iş araya girmez.
Bugün biyofilik (doğasever) mimariye odaklanıyorum.
Doğaseverlik hipotezini Erich Fromm ortaya atmış, insanda doğal olana yönelik “doğal” bir sevgi olması anlamında.
Bunu mimarlığa uyarlamışlar.
Görebildiğim kadarıyla, mimarlık psikolojisi alanında en çok bu konuda araştırma yapılmış.
Bu konuda taradığım kaynakların sayısı (200 civarı), kitap için şimdilik kullandığım toplam kaynak sayısıyla neredeyse eşit. Bu nedenle, en dolu dolu bölüm bu olacak.
Arkadaşınız yoğun çalışma, az uyku ve yorgunluk içinde bildirdi:)
**
Psikoloji ve mimarlık kitabımızın yazımını yarıladım sayılır ama duygusal mimari, mimarlıkta yapay zekâ gibi konularda yeni bölümler eklemeyi düşünüyorum. Dolayısıyla, kitap beklediğimden uzun olacak.
Bu kitabı yazarken, dünyanın dört bir yanından mimarlarla ve az sayıda psikologla sohbet eder gibi oldum. Gururla söyleyebilirim ki, Türkiye çok kaliteli, üst düzey, yüksek donanımlı mimarlık araştırmacıları yetiştirmiş. Bazı ülkelerden (özellikle düşük nüfuslu olanlardan) çok az girdi var.
Öte yandan, bu alanı çok az psikolog çalışmış. Psikologların eksikliği hissediliyor.
Gecem gündüzüme karıştı. 24 saat yazdım/yazıyorum. Bugün günlerden ne? Saat kaç? Biraz durup düşünerek yanıtladığım sorular bunlar.
Neyse… Heyecanlıyım… Kitaplar benim çocuklarım. Bu, 118. çocuğum olacak.
Vietnamlı iç mimar Dr. Van da, kitapta meslek deneyimleriyle yer alıyor. Güzel bir eser çıkacak.
Ha gayret, daha da çalışmalıyız.
**
Son gelişmeler:
Mimarlık ve psikoloji kitabında ilerlemeye devam: Bugün ve önümüzdeki günlerde ev psikolojisini yazıyorum. Konumuz, konut tasarımının psikolojik etkileri. Elbette konu, kaçınılmaz olarak karantina ve kapanma günlerine bağlanacak.
Bunun dışında, bir üniversiteye çevrimiçi olarak bir “psikoloji makalesi nasıl yazılır?” dersi vereceğim. 4-5 hafta sürecek, toplam saat olarak tam bir dönemi kapsayacak. Dersleri, herkes faydalansın diye Youtube’a koyacağım. Okulla bu konuyu konuştum, olurlarını aldım. Göreceksiniz, sıfırdan makale nasıl yazılıyor, çok güzel bir biçimde anlatacağım. “Halk için bilim şiarını” uygulamaya devam.
**
Mimarlık ve psikoloji kitabımızdan bir bölüm (Türkçe çevirisi) :
Konuya Marksist bir yaklaşımla yaklaşacak olursak, konutların son kullanıcının ihtiyaçları dikkate alınmadan inşa edilmesi nedeniyle gelecekteki sakinlerin tasarım sürecine katılmamasının yabancılaşmaya yol açtığını söyleyebiliriz. Tasarımcıların fildişi kulelerinde aldıkları tasarım kararlarını kabul etmek zorunda kalıyorlar. Kapitalizmde zengin insanlar tasarımla ilgili karar alma süreçlerinde tercihlerini belirtme ayrıcalığına sahiptir, binaları sipariş ederler.
Ancak sakinlerin çoğunluğu için durum böyle değil. Konut sakinlerinin psikolojisi ile konut mimarisi arasında daha iyi bir ilişki için bu durumun değişmesi gerekiyor. Bu, çok politik bir soruyu beraberinde getiriyor: Meslekten olmayan insanlar nasıl tasarımcılardan daha fazlasını bilebilir? Ancak insanlar hakkında bildiğimiz en iyi şey kendimiz hakkındadır. Beni mutlu edecek ya da mutsuz edecek bir kararda söz sahibi olmam gerekiyor. Bunlar genellikle şirketlerin isteklerine ve mali kısıtlamalara aykırı olabilir, çünkü mutlu tasarımlar daha pahalı olacaktır. İnşaat öncesinde vatandaşlara danışarak, bedavaya insana yakışır konut sağlayacak hayırsever bir devlete ihtiyacımız var.
**
Dün biraz tembellik etmekle birlikte, psikoloji ve mimarlık kitabında çok ilerledim. Sanırım bir-iki hafta içinde kitap uzunluğuna ulaşacağım.
Dün ve bugünün konusu, ofis tasarımı. Açık ofisle kendi odanın olmasının verimlilik üstüne etkisi tartışması var. Yıllarca açık ofislerde çalıştım, her zaman verim almamı engelledi.
Aslında, tüm işler için uygun bir ofis tasarımı yok. Bir de bilişsel karmaşıklığa sahip işler, odaklanma gerektiriyor, işte onlarda açık ofis çok olumsuz sonuçlar doğuruyor. Bir sürü bulgu var bu yönde; buna karşın neden bu açık ofiste ısrar? Çünkü ucuza geliyor. Kapitalizmin çalışana verdiği değer bu kadar. Koyuyor kümes gibi ofislere, çalışın diyor. Nasıl çalışayım? Çalışamamam için bütün koşulları hazırlamışsınız. Sürekli gürültü içinde çalış mümkünse…
Bir de hiyerarşi farkı var: Müdürlerin odası var, çalışanların yok. Çalışanlara oda ver, onlar da senin kadar çalışsın değil mi ama!
Neyse, bu konudaki geçmiş kızgınlıklarım kitaba yansıyacak sanırım.
Bundan sonraki konu ise, okul mimarisinin psikolojik etkileri olacak.
Bakalım…
Görsel: archgyan.com
ulasbasar@gmail.com