İnsanlık ve dünyamız için yıkıcı sonuçlar yaratabilecek yeni küresel savaşın, kazanan tarafın da kaybedeceği, derin izler bırakacak bir “Pirus Zaferi” olma ihtimali çok yüksek görünmektedir.
***
“Soğuk savaş”, bölgesel sıcak savaşlarla birlikte renk değiştirmiştir, gidişat iyiye mi kötüye mi, önümüzdeki günlerin gelişmeleri bunu gösterecektir.
Cepheleri giderek keskinleşen uluslararası yeni saldırgan rekabet ve restleşmede son demler yaşanırken, bölgesel vekalet savaşları yer küremizi ısıttıkça ısıtmakta.
Ukrayna Savaşı, uluslararası ilişkilerin kronik seyrini değiştirirken, küresel kutuplaşmaya ivme kazandıran bir etki yaratmıştır. Hamas saldırısı ile tetiklenip Orta Doğu’yu ateş topuna çevirmeye başlayan ezeli İsrail-Filistin çatışması ile her an kırılmaya hazır ABD-Çin Pasifik gerilimi küresel savaş endişesini arttırmıyor değil.
Uluslararası toplum, neredeyse koşar adım küresel cepheleşmedeki safını tutmakta.
Halihazır sinyallerden, üçüncü bir büyük savaşın ihtimal dışı olmadığı ve yeni savaşın zorlama bir medeniyetler çatışması zeminine oturtulacağı anlaşılmakta.
“Demir Perde”nin yıkılışından hemen sonra Batılı fütüristlerin Huntington’ın ‘’Medeniyetler Çatışması’’ kavramına dört elle sarıldığı söylenebilir. 30 yıldır sürdürülen, esasen “kültürler çatışması’” şeklinde adlandırılsaydı daha isabetli olabilecek sözde “Medeniyetler Çatışması” kurgusunu bugün Çin Denizi’nde ve Gazze’de öne sürme gayretleri gözden kaçmamaktadır.
Batılı ittifaklar karşılarında kendilerine tehdit oluşturabilecek bir güç olduğunda ancak birleşip cepheyi tahkim edebilmektedir. Bu bağlamda “Medeniyetler Çatışması” söylemi imdada yetişebilmektedir.
ABD, Çin’i kuşatma girişimlerinde Batıyı yanına alabilmek için adımlarını Doğu-Batı çatışmasına dayandırmış, Gazze çaresizliğini, Batı desteğindeki İsrail’in Doğulularla mücadelesi şeklinde adlandırmıştır.
İki savaş
İnsanlık küresel çapta iki büyük tahripkar savaş yaşamıştır.
İçinden geçmekte olduğumuz “Soğuk Savaş gerilimi” ve bölgesel planda uç veren sıcak savaşlar yeniden bir büyük savaş endişesi yaratmıştır.
İkinci Dünya Savaşı’ndan bir 10 yıl sonra, 1950’lerde, son savaşın cepheleri yeniden toparlanırken, uzun sürecek bir “Soğuk Savaş” döneminin ilk işaretlerini vermeye başlamıştı.
Ümit veren kısa “barışımsı” dönemleri saymazsak, zaman zaman uluslararası topluma soğuk terler döktüren küresel rekabet 70 yıldır sürmektedir.
Bugün günümüzün sarsıntılı “Soğuk Savaş” oyunlarının daha ne kadar süreceği, yeni bir küresel savaşa mı evrileceği zihinleri meşgul etmekte.
Üçüncü Dünya Savaşı’na giden yol aralanıyor gibi görünse de cayi sual, hegemonların yeni bir küresel savaş isteyip istemediğidir.
Üçüncü savaş
Günümüz koşulları bir açıdan 2. Dünya Savaşı’na uzanan dönemle de benzerlikler taşımaktadır.
Gidişata bakıldığında görünen;
*Uluslararası siyasi kaos,
*Derin kutuplaşma, etnik kıyım ve yok etme hırsı, sosyal ve siyasi restleşme,
*Bölgesel vekalet savaşları,
*Medeniyetler çatışması tehdidi,
*Dikta yönetimlerinin küresel çapta öne çıkması,
*Kitlelerin milliyetçilik ve inanç hassasiyetlerinden beslenen otoriterleşme.
Burada genel nedenlere ilave, yeni unsur medeniyetler çatışması tehdidi.
Özetle, büyük aktörler arasındaki ekonomik, siyasi, askeri ve ideolojik menfaat çatışması tetikleyici olsa da nihayette medeniyetler çatışması algısının öne çıkarılması mümkündür.
“Soğuk Savaş”a kısa bir mola verildiği dönemde teorisi oluşturulan “Medeniyetler Çatışması” Batı için artık yegane birleşme umududur.
Bloklaşma
Olası Üçüncü Dünya Savaşı’na giden yolda, Batı Cephesi G7, NATO, AB ve Asya Pasifik’teki AUKUS, Beşgöz ve Quad gibi bölgesel ittifaklarla siperlerini tahkim ederken, Doğu cephesi eski Varşova Paktı ve COMECON’u çağrıştıran Şanghay İşbirliği ve BRICS yapılanmaları ile meydanı boş bırakmama niyetindedir.
“Demir Perde” paktlarının kendisini lağvettiği ortamda, Batılı ittifakların varlığını inatla sürdürmesi yeni bloklaşmaya ivme kazandırmıştır.
BRICS girişimi, Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika’yı bir araya getirmiştir.
Coğrafyasını genişletme, kapılarını Batılı ittifakların dışladığı diğer ülkelere de açma hazırlığındadır. 19 ülkenin üyelik için başvuruda bulunduğu BRICS’e Suudi Arabistan, Arjantin, Birleşik Arap Emirlikleri, İran, Mısır ve Etiyopya’ya üyelik onayı verilmiştir.
Şanghay Beşlisi Ortaklığı da keza üye sayısını giderek artırarak yeni bir güç odağı haline gelmiştir. BRICS’de olduğu gibi Çin ve Rusya’yı bir araya getirmenin yanı sıra Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Özbekistan, Hindistan, Pakistan ve İran ile genişlerken, gözlemci ve diyalog ortağı statüsündeki üyelerle birlikte 20’den fazla ülkeyle irtibata geçmiştir.
Türkiye de eksen kayması tartışmaları gölgesinde Şanghay ile diyalog kurmuştur.
Pirus Zaferi
Bugün, Ukrayna ve Gazze’de süren vekalet savaşlarına ilaveten Asya Pasifik, Suriye, Kuzey Kore, İran ve Balkanlar bir anlamda yeni küresel savaşı tetikleyebilecek çekişmeli coğrafyalar arasındadır.
Her ne kadar teorisyenleri, medeniyetler arası bir karşılaşma üzerine kurgulasa da Üçüncü Dünya Savaşı, ölümcül nükleer, biyolojik, kimyasal silahların yanı sıra siber saldırı, terörizm, enformasyon ve “dark web” benzeri karşı tarafı külliyen yok etmeyi hedefleyen savaş türlerinin var gücüyle devrede olacağı bir savaş olabilecektir.
İnsanlık ve dünyamız için yıkıcı sonuçlar yaratabilecek yeni küresel savaşın kazanan tarafın da kaybedeceği, derin izler bırakacak bir “Pirus Zaferi” olma ihtimali çok yüksek görünmektedir.
asanlar@hotmail.com
Görsel: thegaze.media