Batı Dünyası içerisinde Rusya-Ukrayna Savaşı’yla ilgili son dönemde en çok tartışılan hususların başında, Ukrayna’nın Rusya topraklarına saldırı düzenleyip düzenlenmeyeceği yer almaktadır.
Diğer önemli tartışmalar ise şunlardır: Ukrayna’nın Batılı ülkelere ait silahları Rusya’ya karşı kullanıp kullanamayacağı ve Ukrayna Ordusu askerlerine Rusya’ya karşı savaş eğitimleri vermek üzere Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) üyesi ülkelerden eğitmenlerin Ukrayna’ya gönderilmesi.
28 Mayıs 2024 tarihinde Meseberg’de düzenlenen Fransız-Alman Savunma ve Güvenlik Konseyi’nde Ukrayna’ya ortak desteklerini göstermek için bir araya gelen Almanya Başbakanı Olaf Scholz ve Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Ukrayna’nın Rusya içindeki askeri bölgeleri vurabileceğini söylemişlerdir.
Hatırlatmak gerekirse Scholz, uzun zamandır Ukrayna’nın Rus topraklarına saldırmasına izin verme konusunda isteksiz davranmaktaydı. Scholz’un buradaki temel endişesi, bu saldırıların nükleer silahlı bir Rusya’yla doğrudan bir çatışmaya yol açma ihtimaliydi.
Benzer kaygıları taşıyan Amerika Birleşik Devletleri (ABD), uzunca bir süre hem Ukrayna’nın Rus topraklarına saldırmasına hem de bu saldırılarda Amerikan silahlarını kullanmasına karşı çıkmıştır. Ancak Biden yönetimi, artan baskılar sonucunda Ukrayna’ya Rusya’daki hedefleri vurmak için Amerikan silahlarını kullanmasına izin vermiştir. Ancak bu izni, Kharkiv bölgesiyle sınırlandırmıştır.
Batılı aktörler, Rusya’nın uyarılarına rağmen Ukrayna’ya olan kararlı desteklerini her seferinde bir adım daha ileriye taşımaktadırlar. Örneğin Fransa, Ukrayna Ordusu’na eğitim vermek üzere asker göndereceğini de açıklamıştır. Bu adımın, diğer Batılı müttefikleri benzer adımları atmaya teşvik etmesi beklenmektedir. Böylece Paris, Kiev’e desteğin artırılması noktasında Batı dünyasına öncülük etmeye çalışmaktadır. Aslında Ukrayna’ya kararlı destek konusunda bugüne kadar İngiltere ve ABD’nin söylem ve eylemleri öne çıkmaktaydı. Bu yüzden Fransa’nın Ukrayna’ya desteğini her seferinde bir adım daha öteye taşıyarak Batılı aktörlere yol gösterme çabası dikkat çekicidir. Bu, Macron’un iç siyasete yönelik popülist çıkışlarına örnek olarak gösterilebileceği gibi aynı zamanda Fransa’nın Avrupa içindeki lider konumunu güçlendirme arayışlarının bir parçası olarak da görülebilir.
Nitekim Fransa’nın bu kararlı çıkışları, ABD ve İngiltere’nin de Ukrayna’ya desteklerini artırmasıyla birlikte Batı dünyası içerisinde bir domino etkisine yol açabilir.
Fransa, İngiltere, ABD ve Almanya’nın öncülüğünde artık NATO, Ukrayna’ya desteği bir adım daha öteye taşımaya oldukça yaklaşmıştır. NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, Ukrayna’nın Rus topraklarına saldırmasının önünde engel olmadığını ve Batı menşeli silahların kullanımına ilişkin kuralların hafifletilmesi gerektiğini vurgulamaktadır.
Washington, Ukrayna’nın Rusya’ya karşı saldırısının sınırlandırılması taraftarıdır. Çünkü olası bir NATO-Rusya karşılaşmasında asıl sorumluluk ABD’nin üzerinde olacaktır. Zira, kıtanın güvenliği konusunda ABD’ye bel bağlamış durumda olan Avrupa, Ukrayna’daki savaş stratejilerinde de yine Pentagon’u takip etmek durumundadır.
Fransa, Ukrayna’nın Rusya’daki hedefleri vururken Batılı silahları kullanabilmesi gerektiğini savunmaktadır. Londra da böyle bir stratejinin makul olduğunu düşünmektedir. Başka bir ifadeyle Paris ve Londra, Kiev’e desteğin bir adım daha öteye taşımasından yanadır.
Sonuç olarak riskleri sıralamak gerekirse şunlardan bahsedilebilir:
NATO ülkelerine ait silahların Kiev tarafından Rusya topraklarına gerçekleştirilecek olası bir saldırıda kullanılması oldukça risklidir.
Ayrıca NATO ülkelerinin Ukrayna’ya askeri eğitmenlerini göndermesi, devamında Rusya’nın hedefi olmalarına yol açabilir.
Fransa, bu tür adımların atılmasına öncülük ederek savaş sonrası Ukrayna’daki etkinliğini daha fazla artırma arayışındadır.
Fakat buradaki asıl temel risk, Batılı aktörlerin Ukrayna’da askeri stratejiden ziyade çoğu zaman politik güdüleriyle hareket edebilmesidir. Macron’un yakın zamandaki söylem ve eylemleri bunun açık bir işareti sayılabilir.
(Dr. Cenk Tamer, ankasam.org)
Yukarıda özeti yayınlanan makalenin tamamını okumak için tıklayın