4 Ağustos 2020’deki Beyrut Limanı patlaması ve ardından derinleşen mali krizle sarsılan Lübnan, ekonomik çöküşün eşiğinde bir uluslararası aktör olarak değerlendiriliyor.
Ancak, ülkenin resmi bilançolarında adeta “unutulmuş” bir devasa varlık yatıyor: Yaklaşık 289 tonluk altın rezervi. Bu tarihi hazinenin yeniden değerlenmesi Lübnan için sadece bir mali düzenleme değil, aynı zamanda jeopolitik bir çıkış yolu olabilir.
Lübnan, altın rezervinin büyük bir kısmını 1970’li yıllarda edindi. O dönemde, ons başına uluslararası altın fiyatı sadece 35 ABD dolarıydı. Şaşırtıcı olan, Lübnan Merkez Bankası (Banque du Liban) kayıtlarının, bu tarihi maliyeti hâlâ resmi değer olarak kullanmaya devam etmesi.
Oysa günümüzde, altının ons fiyatı 4.000 doların üzerine çıktı. Lübnan’ın 289 tonluk altın rezervinin piyasa değeri yaklaşık 37 milyar dolara ulaşmış durumda. Resmi kayıtlarda 325 milyon dolar civarında görünen bu varlık ile gerçek değeri arasındaki 36 milyar doları aşkın fark, devletin mali tablolarında görünmeyen devasa bir “gizli servet” anlamına geliyor.
Uluslararası İlişkiler ve ekonomi uzmanları, Lübnan’ın uluslararası mali piyasalara ve Uluslararası Para Fonu (IMF) gibi kurumlara karşı elini güçlendirecek yegâne adımın bu rezervin yeniden değerlemesi olduğunu belirtiyor. Yeniden değerleme, altını fiziksel olarak satmak veya elden çıkarmak anlamına gelmiyor; sadece muhasebe kayıtlarını güncel piyasa gerçeğiyle uyumlu hale getirmek demek.
Yeniden değerlemenin potansiyel etkilerinin şunlar olacağı kaydediliyor:
1-Mali şeffaflık ve güç: 37 milyar dolarlık bir varlığın bilançoda görünmesi, Lübnan’ın borç/varlık oranını radikal biçimde iyileştirir ve ülkenin gerçek mali gücünü ortaya koyar.
2-Uluslararası güvenin tesisi: IMF ve potansiyel donör ülkeler nezdinde, Lübnan’ın “son teminatı” olan bu rezervin gerçek değerini görmeleri, müzakerelerde güven artırıcı bir unsur olur. Bu, kredi notunu yükseltme ve daha uygun koşullarda finansman sağlama potansiyelini beraberinde getirir.
3-Halkın morali ve ulusal para biriminin desteği: Lübnan halkının, ülkenin kasasında bu denli büyük bir güvencenin var olduğunu bilmesi, ulusal para birimi olan Lübnan lirasına olan güveni ve genel moral düzeyini yükseltir.
4-Güçlü müzakere kartı: Altın rezervi, herhangi bir zorunlu satışa gerek kalmaksızın, Lübnan hükümetine uluslararası platformlarda güçlü bir müzakere kozu sunar.
Jeopolitik riskler
Ancak bu kritik adım beraberinde riskler de getiriyor. Altın fiyatları küresel ekonomik dalgalanmalara bağlı olarak sürekli değiştiğinden, değerlemedeki büyük artış, fiyat düşüşlerinde aynı büyüklükte muhasebe kayıplarına yol açabilir.
Daha da önemlisi, rezervin yüksek değerinin açığa çıkması, siyasi aktörlerin bu varlığı hızla satma veya kötüye kullanma iştahını kabartabilir. Ülkenin yolsuzluk sicili göz önüne alındığında, bu “son güvencenin” siyasi çekişmelere kurban edilme riski, yeniden değerleme sürecinin en büyük tehlikesi.
Bu nedenle, yeniden değerleme sürecinin, katı uluslararası denetim ve yasal şeffaflıkla yürütülmesi, hatta altının korunması için bağımsız bir ulusal fon kurulması öneriliyor. ABD’nin rezervlerini sembolik bir fiyatla kaydetmeye devam etmesi gibi temkinli yaklaşımlar incelenirken, Lübnan’ın kendi koşullarına uygun, şeffaf bir model oluşturması hayati önem taşıyor.
Lübnan’ın unutulmuş altın rezervi, sadece bir mali kalem değil, ülkenin ekonomik egemenliğinin ve uluslararası itibarının sembolü. Lübnan’ın mali çöküşten kurtulması için kritik bir çıkış yolu olabilecek bu yeniden değerleme, rasyonel bir yönetim aklıyla ve siyasi risklerden arındırılarak gerçekleştirilmeli. Altın, bu ülkenin sadece bir maden değil, aynı zamanda yarınlara dair en büyük güvencesi
Görsel: dailyhodl.com
***
Medya Günlüğü sosyal medya hesapları:
