Bülent Kaan Köse
Yazıma başlamadan, son iki haftadaki iş tempomdan ötürü analizlerimize ara verdiğimizi belirtmek istiyorum. Yeniden sizlerle olmak mutluluk verici…
Galatasaray ligdeki kötü gidişatını sonlandırabilmek adına ligin en zor deplasmanlarından birine çıkıyor, takımın beraberlikle geçen iki haftasından sonra ne yapacağı ise merak konusu olmuştu. Açık konuşmak gerekirse, sürecin art arda alınan sonuçlardan sonra taktiksel ya da başka bir sebepten değil mental olduğunu düşünüyordum. Maç kaybetmeye alıştığınız gibi, bu serüveni bitirebilmek de bir galibiyete bakacaktı. Kayserispor karşılaşmasında oynanan oyundan dolayı bu maç için umutluydum. Tam tahmin ettiğim gibi, hareketli ve zorlu bir müsabaka izledik. Hep beraber bakalım maçta neler olmuş…
Başlangıçla maçtan önce aşağı yukarı ne analiz çıkardıysam hepsi gerçekleşti. Göztepe, kendi seyircisi önünde başka bir oyun oynuyor. Seyirci maç boyu takımı sahada tutunca, skor ne olursa olsun, GözGöz ‘’rağmen psikolojisini’’ çok iyi yönetiyor. Göztepe, ilk dakikalarda ön alan baskısı yaparak hızlı bir şekilde rakibin birinci bölgesine inmeyi amaçlayan bir yapıda. Nitekim öyle de oldu, El Maestro’nun öğrencileri art arda pozisyonlar üreterek maça daha saldırgan başladı.
Oyunun üstünlüğünün tamamen ev sahibi ekibin üstünlüğü ile geçeceğini düşünsem de Galatasaray’ın ‘’çalışılmış’’ duran top organizasyonu ile maçta kartlar yeniden dağıtıldı. Normal şartlarda oluşturulan duran top organizasyonlarında asisti stoper, golü forvet atar. Bu gol tam tersi olduğu için çalışıldığını söylüyorum…
Bir düşünelim… Böylesine zorlu bir psikolojik sürecin içindeyken maçın henüz ilk dakikalarında öne geçiyorsunuz… Peki ya neden bu kadar geriye çekiliyorsunuz? Bu soruyu sormadan geçmek istemiyorum. Takım havasını almışken rakibin üstüne gitmeliydi. Golden sonra bir üçüncü bölge aksiyonu pek hatırlamıyorum. El Maestro, bir plana sadık kalarak maç boyunca aynı şeyin üstüne giden bir adam. Bu maç için taktiğini Omar’ın üstüne çizdiğini söylemek gerek. Gelişen her atak Berkan’ın kanadından geldi. Her ne olursa olsun bu kadar geride durmayı doğru bulmuyorum.
Göztepe iyi atak sonlandıramasa da topa sahip olarak Galatasaray için sürekli bir tehdit haline geldi. Galatasaray’ın oynamak istediği geçiş oyununa Obinna-Soner ikilisinin engel olduğunu düşünüyorum. Sahte koşuları çok iyi attılar. Modern futbolda her ne yaparsanız yapın, tamamen savunma yapamazsınız. İlk yarı özeti olarak oynanan oyunun Galatasaray bünyesinde olmaması gerektiğini düşünüyorum.
Açıkçası ikinci yarı başlangıcında maçın ibresinin Göztepe tarafında olacağını düşünüyordum. Soyunma odasına moralli giren bir takım ile ‘’yine mi?’’ sorusu ile giren bir takım arasında her zaman fark olur. Dürüst olmak gerekirse oyun açısında üstün tarafın Göztepe olduğunu söylemeliyim. Buradaki eksilerden bir tanesi, bu kadar iyi topa sahip olan bir takımın bitiricilik olarak başka şeyler yapması gerekiyor. Göztepe iyi futbol oynasa da maç boyu eksik olan taraf buydu.
Galatasaray için maçın dönüm noktası ise, gelen değişiklikler ile saha içerisinde dönülen 4-3-3 sistemi oldu. Takım, geçiş oyununu çok iyi oynadığından, Cicaldau hamlesi oyunun yönünü başka bir noktaya çevirdi. Gomis’in sırtı dönük üçüncü bölgede top tutması ikinci bölgedeki oyuna serbestlik katınca oyunun yönü hızlandı. Bu değişime en büyük etkinin ise Emre Kılınç ile olduğunu da söylemeden geçmeyeceğim…
Galatasaray, bana soracak olursanız ideal kadrosunu buldu. Bu kadronun içinde Cicaldau, Emre ve Gomis olmalı… Kerem’i ise on numara tarafına serbest oynatmak, Halil Dervişoğlu’ndan sağ içte alınacak verimi artırabilir. Galatasaray’ın oynaması gereken oyun son on beş dakikada oynanan oyun….
Bakalım bundan sonra neler olacak? Son olarak, hakemin verdiği bütün penaltı kararlarının doğru olduğunu düşünüyorum. VAR’ı kullanacaksanız, böyle kullanın… Saygılarımla….