Hukuksuz ve özgürlüksüz ortamda sözde barış çözümü-Orhan Bursalı (Cumhuriyet)
“Vay cumhurbaşkanımıza laf ettin, vay gözünün üzerinde kaşın var, vay önceki Twitter’ında bak neyi paylaşmışsın… Bin bir çeşit bahane ile gözaltına almaya karar verdiğin muhalif insanları, avukatı işadamı dahil, tutuklattırıyorsun… Biz bu manzarayı FETÖ iktidar ortağınız iken neredeyse bire bir yaşamıştık. Sahte belgeler, sahte konuşmalar; sahte ihbarlar, sahte tanıklar…
Özellikle orduyu tasfiye etmek ve yerlerine ileride darbe yapacak subayların yükselmelerinin önünü açmak, FETÖ’yü deşifre eden gazetecileri sahte iddialarla tutuklatmak için bin bir türlü takla atanların akıbetleri belli iken, benzer kumpasları devreye sokmak neyin aklı?
İşadamlarını tutukla, sonra İmamoğlu ve arkadaşlarının rüşvet aldığını açıklar, itirafçı olursan evine gidersin, de.
İçeride bir reklamcı itirafçı olacağım diye başvurmuş. Sonra güya 7 adet son model iPhone cep telefonunda anlaştık, sanırım bunları CHP kongrelerinde delege avlamak için kullandılar, demiş. Serbest bırakılmış.
Sonra verdiğini söylediği iPhone telefonlarının o tarihte henüz piyasaya çıkmadıkları anlaşılmış.
Ne yapsın adam, nasılsa dışarı çıkmak için attığım yalanım ortaya çıkar, diye düşünmüş olabilir. Yeniden adamı tutuklatamayacaklar ya!
Yöntem bu.
Putin İstanbul’da elini gösterdi-Yahya Bostan (Yeni Şafak)
“Ankara’nın Ukrayna savaşının sona ermesi için oynadığı rol sadece diplomatik değil. Bir ateşkes durumunda, Karadeniz’de ateşkesin gözlemlenmesi ve yürütülmesi için askeri bir rol üstlenmeye de hazırlanıyor.
Bu konu ilk kez Ukrayna Devlet Başkanı Zelenski’nin NATO Genel Sekreteri Rutte ile nisan ayında yaptığı basın toplantısında gündeme gelmişti. Zelenski, bir ateşkes olması halinde aralarında ABD ve Türkiye’nin de olduğu ülkelerden güvenlik garantileri istiyordu. Nitekim, Zelenski’den iki gün sonra Milli Savunma Bakanlığı bir açıklama yayınlayarak, 15-16 Nisan’da, Ankara’da, 21 ülkeden 39 temsilcinin katılımıyla bir toplantı yapıldığını duyurdu. Açıklamada yer alan “Türkiye, Karadeniz’deki barış ortamının muhafazası amacıyla askerî planlamaların deniz boyutuna liderlik etmektedir” şeklindeki ifade dikkat çekiciydi.
Bu konu ileride daha sık gündeme geleceği için yazıyorum. Ukrayna ve Rusya bir ateşkes anlaşmasına imza atarsa şu konuları konuşuyor olacağız. Bir. Karadeniz’e bırakılan, sayısı 400’ü bulan mayınlar var. Bu mayınların temizlenmesi gerekiyor. İki. Ticari gemi seyrinin güven içerisinde yapılması gerekiyor. Üç. Montrö Boğazlar Sözleşmesine tüm tarafların harfiyen uyması gerekiyor. Tahıl krizinin ilk başladığı dönemlerde, Batılı ülkelere ait bazı savaş gemilerinin Türk boğazlarından geri çevrildiği daha önce yazılıp çizilmişti.
Elbette bunlar ateşkes antlaşması imzalandıktan sonra gündeme gelebilecek konular. Henüz ateşkese yakın bir noktada değiliz. İstanbul’da geçtiğimiz hafta kurulan masa hem Rusya hem de Ukrayna için önemli bir fırsattı. Ancak taraflar bu fırsatı değerlendiremedi.”
Muhalefete “dekoru tamamlama” görevi-Mehmet Y. Yılmaz
“Adı “Terörsüz Türkiye” olan yeni “barış sürecinde” Cumhurbaşkanı Erdoğan ile MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli arasındaki rol dağılımı iyice netleşti.
Buna göre Erdoğan’a düşen görev muhalefeti eleştirmek, PKK kendisini feshettiği için de “terör” yerine yeni “öcüler” icat etmek.
Mesela “Boğaz’da oturup viski içenler” yine hortladı, bu kez barış sürecine karşı çıkıyorlarmış.
Gerçi ben de Boğaz’da oturuyorum ve viski de içerim ama üstüme alınmadım.
Belli ki Erdoğan düşmansız yapamayanlardan.
PKK ile barışırken kendisine yeni düşmanlar icat etmek istemesinin nedeni bu.
“Türkiye’yi bir ahtapot gibi saran soygun çetesi” filan da diyor ki burada adresin karışmasından endişe etmiyor mu, merak ettim.
Sonuç olarak Türkiye, yolsuzluk endeksinde 180 ülke arasında 107. sıraya gerilerken iktidarda “iyi saatte olsunlar” yoktu.
“Amaç, kapsam, yürürlük, yürütme” dahil 70 maddeden oluşan Kamu İhale Kanunu’nda 200’e yakın değişiklik yapan da “Boğaz’da viski içenler” değildi.
Erdoğan, belli ki seçmenine güveniyor; ben ne dersem onu benimserler, diye düşünüyor.”
Mahsun Kırmızıgül haksız mı?-Elif Çakır (Karar)
“İktidarın yazarlarından biri köşesinde bir “Terörsüz Türkiye’yi istemeyen sanatçılar” şeklinde bir ihbar listesi yapmış iktidara sunmuş.
Aslında çok şaşılacak bir şey yok, bu “iktidar yazarı” ne yapacaktı ki PKK’nın silah bırakmasının ülkemizin geleceği ve coğrafyamız açısından önemi, sürecin bölgeye etkileri üzerine kafa mı yoracaktı? PKK’nın fesih süreci nasıl başarıyla tamamlanabilir, silahların bırakılması sonrası sivil siyaset alanı nasıl güçlenebilir, terörsüz Türkiye adımı demokratikleşme sürecine nasıl evrilir sorularına yanıt mı arayacaktı?
Bunlar zihinsel olarak yorucu işler ama elbette ayrıca bir de zihinsel kapasite gerektiren husus.
Dolayısıyla bildikleri ve yaptıklarında övgü aldıkları işi yapıyorlar.
Nitekim iktidarın bu araştırmacı köşe yazarı da tek tek araştırarak “Terörsüz Türkiye’yi istemeyen sanatçılar” diye bir liste yazmış… Listelediği sanatçılara “sorulması cesaret isteyen en zor soruyu” köşesinden Allah’ın adını vererek, feryat figan büyük bir vatanseverlikle sormuş: “Allah aşkına neden Türkiye’nin 50 yıllık terör belasından kurtulmak için attığı tarihi adımla ilgili tek söz etmiyorsunuz?”
Rejim artık sönen bir yıldız-Yaşar Aydın (BirGün)
“Son birkaç haftadır Erdoğan ve iktidara karşı bir iltifat sormayın. Türkiye’yi dünyanın merkezine koyanlar mı dersiniz, Erdoğan’ın oyun kurucu gücünü mü dinlersiniz — bitmez tükenmez bir pohpohlama seansı. İnsanı ister istemez “Acaba bir şey mi kaçırdım?” duygusuna itiyor.
Gerçekten bizim görmediğimiz ne olmuş olabilir? Merakımızı gidermek için gazeteleri şöyle bir tarayıp Erdoğan’ın yıldızını ne parlatmış görelim.
Trump, Suriye’de Esad rejiminin devrilmesinde aslan payını Erdoğan’a verince Türkiye’de yandaşlar bayram ilen etti. Ama kısa süre içinde Colani’nin gerçek patronunun kim olduğu ortaya çıktı. İsrail ve ABD tüm oyunu domine etti. İngiltere ve Fransa geriden gelerek Suriye’de çok daha etkin bir pozisyon aldı. Ankara ise hâlâ Suriye’de kendine yer açma gayretinde.
Suriye’de Kürt varlığı yasal statü edindi. Türkiye’nin ne kadar itiraz ettiği konu başlığı varsa adım adım hayata geçirildi. Öcalan’ın çağrısıyla PKK’nın silah bırakması bile Ankara karşısında Kürtlerin Suriye’deki elini çok güçlendirdi. Hatırlanacağı gibi Müslim Abdi’nin konuya dair ilk açıklaması “Türkiye’nin bizi tehdit görmesinin gerekçesi kalmadı” olmuştu. Suriye’de yapılan ikili üçlü anlaşmalar, İsrail’in sahada artan varlığı, Türkiye’ye sınırlarını hatırlatırken Colani üzerindeki etkisini bile azalttı. O kadar ki Suriye’de çalışmak isteyen Türkiyeli iş insanları bile geçici hükümetin tutumundan rahatsız oldular.
Aynı tarihlerde Filistin sorunu tamamen unutuldu. Dozajı her konuşmada biraz daha düşen metinler içinde kendine ancak yer bulabildi.”
***
Medya Günlüğü sosyal medya hesapları: