Zeytinliklere kıymayın!-Mustafa Balbay (Cumhuriyet)
“Son anda değişiklik olmazsa zeytinliklerin madencilere peşkeş çekilmesine ilişkin yasa değişikliği bu hafta TBMM Genel Kurulu’na gelecek. Geçen hafta Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu’nda 26 saatlik maratondan sonra iktidarın durdurulamaz inadıyla kabul edilen değişlikler ilk deneme değil.
AKP iktidarı döneminde tam 10 kez zeytinliklerin imara, madene açılması için Meclis eliyle saldırı düzenlendi. Başta zeytin üreticilerinin direnci olmak üzere, muhalefet partilerinin de çabasıyla engellendi.
Şimdi 11. denemeyi yapıyorlar.
Yap-mayın… Bu talanın Meclis’ten geçmesine parmak kaldır-mayın!
Muhalefet partileri üzerine düşeni yapacaklar. Ancak iktidar milletvekillerinin elini vicdanına koyup aralarında bin yaşını geçmiş ağaçların olduğu zeytinliklere balta kaldırmamalarını gerekir!
İktidarın icatlarından biri olan torba yasanın içine konan zeytinlik kıyımı o kadar pervasızca ki bu kadarına pes!
Örneğin, zeytin alanlarında maden arayacak firma ruhsat için gerekli başvuruyu yaptığında dört ay içinde yanıt verilmezse izin verilmiş sayılacak!
Yani iktidar diyor ki merak etmeyin biz gerektiğinde devletin elini kolunu bağlarız! Kusura bakmayın ama bir kamu kurumu dört ay içinde yanıt vermezse bunun “ruhsata evet” demek olduğunu bilip de yanıt vermiyorsa, iktidar da böyle bir düzenlemeye cesaret ediyorsa, bunun adı “ruhsat” olmaz şu olur:
Ruh sat!”
Bu savaşı biz kazanırız ama nasıl?-İsmail Kılıçarslan (Yeni Şafak)
“En sonda söyleyeceğimi yekten söyleyeyim. İsrail ile Türkiye’nin gireceği herhangi bir savaşı, ABD’nin İsrail desteğine rağmen Türkiye kazanır.
Bu, burada bir dursun.
“İran, İsrail’e füze atmasına, Siyonist köpeklere korku dolu anlar yaşatmasına ve hatta çok uzun süre sonra İsrail ile çarpışmayı göze alan ilk Müslüman ülke olmasına rağmen niçin dünya Müslümanlarının tamamından kayıtsız şartsız bir destek alamıyor?” sorusunun cevabı mühim. Hem İran açısından mühim, hem de yakın gelecekte Siyonist köpeklerin dünyayı atmak istedikleri ateş bağlamında Mısır ve Türkiye açısından mühim.
“İran, son 15 yıllık günah galerisinin bedeli olarak dünya Müslümanlarından kayıtsız şartsız bir destek alamıyor” diyebiliriz. Bu, kolay ve haklı bir cevap. Savaş durumunda bile hezimet yaşadıkları Suriye’yi zayıflatmayı kovalıyorlar mesela. Bu da dünyadaki Sünni kamuoyunun “lan, lan, lan” demesine yol açıyor. Ancak bir adım geriye çekilip değerlendirdiğimizde “ulus devlet olalım, emperyalizmin sözünden çıkmayalım, ağzımızın tadı bozulmasın” diye düşünen İslam devletleri ve onların baskı altına aldıkları kamuoyları meselesini ne yapacağız, bilmem.
Bu da burada bir dursun.
Soruyu genişleteyim: Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan “bölgemizde yeni bir Sykes-Picot Antlaşması’na izin vermeyeceğiz” derken İslam dünyasına ve o dünyanın kamuoyu desteklerine ne derece güveniyor ve itibar ediyor?
Hatta soruyu çok daha tehlikeli şekilde bir kez daha sorayım: Olası ve hatta kaçınılmaz bir Türkiye-İsrail Savaşı’nda Türkiye ile uyumlanıp birlikte hareket edecek bir topluluk, yapı ya da devlet var mı?”
Dikkatlerden kaçan kritik hâkim savcı atamaları-Tolga Şardan (T24)
“Nefes aldığımız coğrafyada yargı, her zaman en önemli başlıklardan biri. Yargı camiasını yakından ilgilendiren yaz kararnamesi hafta sonunda yayımlandı.
Son kararnamede, dört binden fazla adli ve idari yargıda görevli hâkim/savcının görev yeri değişti. Kimilerine göre “toplumda korku salan”; kimilerine göre, “işini beceren” bazı isimler liste başında yer aldı.
Gelişmeleri yakından takip edenler, Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun (HSK) son kararnamesinin kulislerine hakimler.
Kurulun eski üyelerinin hazırlayıp çıkarmaya çalıştığı ancak “yukarıdan gelen” talimat sonrasında yeni kurula bırakmak zorunda kaldığı yaz kararnamesi, göreve gelen yeni kurul tarafından ikinci kez değerlendirildi.
Yeni kurulun yaptığı değerlendirmeler sonrasında, taslakta yer alan bazı atamaların durdurulduğu, listede olmayan kimi isimlerin de kararnameye eklendiği biliniyor. Bir önceki kurula göre yeni kurulun “görece” daha dengeli görevlendirmeler gerçekleştirdiği değerlendirmeleri yapılıyor.
HSK yaz kararnamesi kapsamında dikkati çeken epeyce atama yapıldı.
T24’ten Asuman Aranca, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun diploma davasına bakan heyetin dağıtılması başta olmak üzere dikkati çeken atamaları tek tek tespit edip duyurdu.
Bıraktığım linkten söz konusu atamaları ve ne anlama geldiğini öğrenmek ya da hatırlamak mümkün.
Bu satırların yazarı olarak, uzun süredir yakından takip ettiğim ve hemen her aşamasını duyurduğum iki önemli dosya var.
İlki, 2018’de “intihar etti” denilen Dorukhan Büyükışık’ın dosyası. Yedi yıl sonra “cinayet soruşturması başlatılarak” bu dosyada iddianame hazırlanmıştı.
Diğeri ise, Eylül 2023’te Kırklareli’nin İğneada bölgesindeki longoz ormanlarında faaliyet gösteren Sisli Vadi adlı tesisin, kuvvetli yağışla yaşanan sel felaketinde sular altında kalması ve altı yurttaşın yaşamını yitirmesine neden olan olaya ait dosya.”
Her şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir?-İbrahim Kahveci (Karar)
“Gün geçmiyor ki Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’ten “her şey yolunda, program işliyor” açıklaması duymayalım.
Son açıklaması dün geldi: “Hürmüz Boğazının kapanması durumunda senaryolar üzerinden ekonomimize yönelik yapılan spekülasyonlara lütfen itibar etmeyiniz. Programımızla ekonomimizin şoklara karşı direncini önemli ölçüde artırdık. Enflasyonla mücadelede kararlıyız, dezenflasyonun devamı için gerekli tüm adımları atmaya devam edeceğiz.”
Mehmet Şimşek 20 Haziran günü de şu paylaşımı yapmıştı: “İstanbul›daki kamu hastanelerinin güçlendirilmesi ve deprem bölgesindeki eğitim yatırımları için İslam Kalkınma Bankası ile 740 milyon dolar tutarında finansman anlaşması imzaladık.”
Önce şu kamu hastanelerinin güçlendirilmesi işine bir soru soralım: Yıllardır kamu hastaneleri neden güçlendirilmedi? Sizlerin kamu kaynaklarını kullanma önceliğiniz bu mantıkla mı işliyor?
Yazık.
Şimdi konuya girmeden bir açıklama daha yapalım: Ülkemizde uygulanan baskıları yazdığımızda “bakın siz konuşabiliyorsunuz ya” diyorlar. İyi de kardeşim konuşmak, eleştirmek, uyarmak padişahlık-krallık düzenlerinde de var. Konuşabilmek, eleştirmek, uyarmak bir özgürlük mü?
Ya da yaşayabiliyorsak, ölmediysek ekonomi iyi mi olmuş oluyor? Mantık bu mu?
İş olsa çalışırım deyip iş bulamayan ve umudunu kaybeden gizli işsizlerin sayısı 2022 yılında 2 milyon 796 binden 2025 yılında 5 milyon 181 bin kişiye yükselmiş. Açık işsiz sayısı değişmiyor diye ekonomi iyi mi diyeceğiz?
Veya geniş tanımlı işsizlik oranı yüzde 18-19’lardan yüzde 32’lere çıkmış ise ekonomi iyi mi diyeceğiz? Ekonominin iyi olup olmadığını karnı aç insanlara mı soracağız yoksa kestane balı, manda yoğurdu yiyenlere mi soracağız?
Şimdi gelelim bugüne…
Her şey yolunda, program işliyor hikayesine.
Bakınız enflasyonu düşürmek çok zor bir şey değildir. Mesele enflasyonu düşürürken maliyetini de düşük tutmak ve bu maliyeti topluma eşit dağıtmaktır.”
Gazeteci Altaylı neden tutuklandı?-Yaşar Aydın (BirGün)
“Fatih Altaylı, Türkiye’nin en ünlü ve en çok tartışılan gazetecilerinden biri. İki gün önce, çok tanıdık bir yöntemle tutuklandı. Trollerden ya da Saray çevresinden biri hedef gösterdi, savcılık harekete geçti ve sonuç: Silivri. Bu süreç, birçok gazeteci için aynı şekilde işledi. Ancak hiç kuşku yok ki Altaylı’nın tutuklanması, bu iktidar açısından bile ileri bir aşama olarak değerlendirilmeli.
Fatih Altaylı’nın tutuklanma gerekçesinin ne mahkeme tutanaklarında ne de Cem Küçük gibi yandaş kalemlerin yazdıklarında olmadığı kamuoyunca biliniyor. Gerçek nedenler çok başka. Altaylı’nın tutuklama gerekçesi aynı zamanda iktidarın bugün yapmak istediklerini, gelecekle ilgili planlarını ve zaaflarını da gösteriyor.
Yeni Anayasa Gürültüsü Eşliğinde Baskı Sürecek: AKP-MHP bloku, iktidarını sürdürmek için toplumsal muhalefetin tüm kesimlerine baskı uygulamak zorunda. Bu baskılar çoğunlukla da öne çıkan isimlerin tutuklanmasıyla sonuçlanıyor. Sadece politikacılar değil, sendikacılar, gençler, gazeteciler de benzer akıbete uğruyor. Baskı, şiddet ve zorbalık bu rejimin en belirgin karakteri olmaya devam ediyor.
İktidar Zayıf ve Çaresiz: Saray tüm haşmetiyle ortada dursa da, tarihinin en zayıf anını yaşıyor. İdeolojik hegemonya için iletişim alanını neredeyse tamamen ele geçirdi. Ama yetmedi. Fatih Altaylı’nın da içinde olduğu youtube yayınları devasa bütçelerle kurulan medya düzeni kadar etkili yayınlar yaptı. Bir kamera ve tripodla, milyar dolarlık İletişim Başkanlığı’nı zorlar haldeler. Fatih Altaylı’nın da tutuklanmasının en önemli gerekçesi, kuşkusuz yaptığı yayıncılık ve bu yayınların yarattığı etkidir. Haftanın beş günü, her biri 1 milyona yakın izlenen programlarında iktidar karşıtı haberler vermek Saray için fazlasıyla rahatsız ediciydi.”
Not: Başlıkları tıklayarak yazıların tamamını okuyabilirsiniz.
***
Medya Günlüğü sosyal medya hesapları: