Barrack, Lozan, Erdoğan-Mehmet Ali Güller (Cumhuriyet)
“Yeni Dünya Araştırmaları Merkezi Direktörü Prof. Dr. Hasan Ünal aradı dün. ABD Büyükelçisi Tom Barrack’ın Sykes-Picot ve Sevres ile birlikte Lozan’ı da aynı pakette vurgulamasına işaret etti.
NTV’den Deniz Kilislioğlu’nun Barrack’la yaptığı söyleşiyi, internetten okumuştum ve Lozan ifadesi yoktu. Prof. Dr. Hasan Ünal ise ısrarla başka kaynaklarda Lozan ifadesinin olduğunu söyledi. O kaynaklar mı acaba pakete yanlışlıkla Lozan’ı eklemişti?
Prof. Dr. Ünal bunun üzerine söyleşinin orijinalini bulup izledi.
Ve ortaya vahim bir sonuç çıktı.
Evet, ABD Büyükelçisi Tom Barrack, söyleşinin 11. dakikasından itibaren, yüz yıl önceki anlaşmaların Kürtlere haklarını vermediğini söylediği bölümde, o anlaşmaları bir paket halinde sıralarken Sykes-Picot ve Sevr ile birlikte Lozan’ı da saymıştı.
Hatta söyleşiyi yapan Deniz Kilislioğlu, Prof. Dr. Hasan Ünal’ın ifadesiyle, Barrack’a “kibarca uyarıda” bulunmuştu.
Netice olarak ABD Büyükelçisi Tom Barrack Lozan’a işaret etmiş ama NTV söyleşiyi yazılı servis ettiği metinden Lozan’ı çıkarmıştı. Ama Barzanilerin Rudaw’ı gibi yayın organları ise metinde olmasa da söyleşide yer alan Lozan ifadesini kendi haberlerine eklemişti.
NTV’nin Lozan’ı kendi inisiyatifiyle metinden çıkarması haberciliğin doğasına aykırı. Kuvvetle muhtemel, söyleşinin ardından ABD büyükelçiliğinin profesyonel diplomatları, iş adamı olan büyükelçinin sözünü düzeltti.”
Cumhuriyet 2 gün önce sizlere ömür-Salih Tuna (Sabah)
“Atatürk’ün İzmir suikastının ardından, “Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır ancak Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır…” dediği rivayet olunur.
Lakin, (Attila İlhan’ın ifadesiyle) “Gazi Paşa Hazretleri” felaket yanılmıştır. Zira eski CHP Milletvekili Aykut Erdoğdu’yu hesaba katmamıştır.
İki gün evvel (3 Haziran 2025 tarihinde) Aykut Erdoğdu’nun tutuklanmasıyla birlikte Cumhuriyet yıkılmıştır. Bunu ben söylemiyorum, bizzat Aykut Erdoğdu tutuklanma kararının ardından eşi Tuba Torun’a “Cumhuriyet yıkıldı” demiştir. Bir yığın CHP’li trol de bu “tespite” akın etmiştir.
Sizin anlayacağınız, Türkiye Cumhuriyeti “ilelebet payidar” olma özelliğini külliyen kaybetmiştir.
Tuba Torun, eşinin tutuklanması üzerine “Bu bir Kurtuluş Savaşı” dediğine göre insan hâliyle merak ediyor, Aykut Erdoğdu bu savaşı nerede vermiş?
Sakarya’da mı, Dumlupınar’da mı?
Eski İBB Başkanı İmamoğlu’nun danışmanı ve İBB Meclisi İştirakler/Bağlı Kuruluşlar Komisyonu Başkanı Ertan Yıldız’ın demesine bakacak olursak ne Sakarya’da ne de Dumlupınar’da.
Nerede mi?.. Saraçhane’de!”
Enflasyon armut değil olgunlaşınca düşmez!-Aytunç Erkin (Nefes)
“TÜİK’in aylık yüzde 1.53, yıllık yüzde 35.41 oranında açıkladığı mayıs ayı tüketici enflasyonu (TÜFE) verileriyle, temmuzda memur ve emekli aylıklarına yapılacak zam oranında beş aylık enflasyon farkı netleşti. Mayıs itibarıyla yüzde 15.09 düzeyinde gerçekleşen beş aylık enflasyona, temmuz zammı öncesinde açıklanacak haziran ayı enflasyonu da eklenerek milyonlarca memur ve emeklinin yıl sonuna kadar alacağı aylıklardaki artış kesinleşecek.
Yapılan değerlendirmelere göre; İstanbul Ticaret Odası’nın aylık yüzde 2.83, yıllık yüzde 46.57, ENAG’ın aylık yüzde 3.66, yıllık yüzde 71.23 oranında hesapladığı mayıs ayı enflasyon artışının, TÜİK tarafından bunların yarısı düzeyinde ve yüzde 1.53 oranında açıklanması, iktidar ve ekonomi yönetiminin yıllardır uyguladığı maaş zamları öncesi enflasyonun düşük tutulması senaryosunun yine devrede olduğunu gösteriyor. Ben de hem TÜİK’in enflasyon açıklamasını ve ekonomin son durumunu Türkiye’nin dört bir yanını gezen ekonomist-yazar Şeref Oğuz’la konuştum. İki gün sürecek röportajın ilk bölümünde Oğuz “karamsar” bir tablo çizdi.
– TÜİK enflasyon rakamları açıkladı. Size inandırıcı geldi mi?
İnandırıcı gelmedi. Çünkü; TÜİK her maaş artışına baz teşkil edecek veri zamanlarında aynı şeyi yapıyor. Geçen mayıs-haziran ayında aynısını yapmıştı. Düşük veri açıklamıştı İTO ve ENAG’a göre. Daha sonra bu verileri kullanarak TÜİK’e dava açılmıştı. Yargıtay emekli üyesi “Düşük veri açıklayarak emeklinin gelir kaybına neden oldun” demiş ve dava açmıştı. 2025’te aynı şey tekerrür etti. Mayıs ayında sadece bir örnek; İstanbul’da gıda fiyatları yüzde 3.5 artarken TÜİK artmadığını hatta biraz azaldığını iddia etti. Gıda özellikle TÜİK endeksinde düşük gelir grupları için son derece yüksek ağırlığa sahiptir. Bu yüzden de haziranda da benzer tutum izlemesi halinde emeklinin enflasyon telafisi için gerekli olan maaş farklarının artışını şimdiden elinden aldı.”
Bilmek ve anlamak arasındaki fark-Mine Söğüt (T24)
“Sorunlu durumları görüyoruz, biliyoruz ama bu olan biteni anlamamıza yetmiyor.
Anlamak için meseleyi her açıdan düşünmek, taraf olmadan analiz etmek ve çıkan sonucu kişisel beklentilerimizden bağımsız bir şekilde değerlendirmek gerekiyor.
Gerçeği anlamak değil kendi fikrini, inancını doğrulamak için düşünen insanın kararları ve tercihleriyle dönen şu dünyada şikâyet edilen düzenin aynı zamanda şikâyet edenler tarafından inşa edildiği paradoksunu masaya yatırmadığımız sürece başka bir dünya hayal edemeyiz.
Mevcut gündemden yola çıkarsak… Hadi, İzmir meselesine bir bakalım.
Uzun uzun sendikanın niyetini tartışalım. Belediyenin tavrını sorgulayalım.
Kimimiz “Bu bir hak hukuk ve eşitlik meselesidir” desin kimimiz olayı “İzmir Belediyesi’ne karşı bir iktidar provakasyonu” olarak değerlendirsin.
Kimimiz belediye başkanını ve CHP’yi yuhalasın, kimimiz sendikalı Kürtlere “O zaman git o maaşı DEM partili belediyeden iste bakalım veriyor mu?” desin.
Sendikaya küfredenlerimiz de olsun, onlara methiyeler düzenlerimiz de. Birileri sendikadan istifa etsin, birileri belediye başkanına ‘grev kırıcı’ diye hakaret etsin.
Bu arada Kemal Kılıçdaroğlu’nu da tartışalım. Yeniden partinin başına gelmeye çalışacak mı çalışmayacak mı? Şerefli mi şerefsiz mi? Böyle bir şeye izin verir miyiz vermez miyiz?
Bu arada AK Parti’nin sinsiliği, DEM’in gizli niyetleri, MHP’nin hesapları üzerine akıl yürütelim.
‘Kanal İstanbul’u yaptırmayız’ diye sokaklara dökülelim. “İstabul Sözleşmesi yaşatır” diye sloganlar üretelim. “Gezi onurumuzdur” diye ısrar edelim. Eylemci gençlerin cesaretiyle övünelim. Ve ısrarla güzel günler göreceğimizi söyleyelim.”
Kanıksıyor muyuz kaçıyor muyuz?-Osman Sert (Karar)
“Her zaman ifade edilen ve nedense içten içe gurur duyulan bir kanaat: Türkiye’de bir haftada yaşananlarla İsveç bir yıl idare eder. Ya da tersi. Orada bir yılda konuşulanları biz üç günde tüketiriz.
Bu yaklaşımın ne kadar sağlıklı olduğu ciddi tartışma konusu. Bu kadar yüksek tansiyon ve anomalinin sıradanlaşması ani çöküşlerin, beklenmedik kırılmaların ayak sesleri ya da içten bir çürüyüşün yansıması olarak da okunabilir.
2024 seçimlerinden sonra kararsız ve oy vermeyeceğini ifade edenlerin yakın tarihte hiç olmadığı kadar yükselmesi toplumun kurumsal siyasete ciddi bir mesafe koymasının göstergesi idi. Seçimlere katılım oranının yüzde 90’lara dayandığı bir ülkede her üç kişiden en az biri yarın seçim olsa ne yapacağına dair bir fikrinin olmadığını ifade eder hale gelmişti. 19 Mart buna sert bir müdahalede bulundu. Toplum mecburiyetten tekrar siyasallaştı.
Demokrasi standartları yüksek bir ülkede siyasete mesafeli olmak anlaşılabilirken kendisini ifade edebilmenin neredeyse tek yolunun sandığa indirgendiği bir ülkede o kalan tek yola da uzak durmak ülkenin bugününe ve geleceğine de uzak durmak anlamına geliyor.”
Hapishane bayramı kutlu olsun-Nazım Alpman (BirGün)
“Bugün (5 Haziran) arife günü itibarıyla başlayan Kurban Bayramı 9 Haziran Pazartesi gününe kadar sürüyor. Eski Türkiye’de böylesi uzun tatiller öncesi turizm bölgelerine doğru bir akın başlardı. Bizler de bu konularda “bayram haberleri” yapardık.
Şimdi “Yeni Türkiye” dönemindeyiz. Bayramlar ile irtibatlı toplanma yerleri de değişti:
Hapishaneler öne çıktı!
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne karşı başlatılan “Büyük Taarruz” durmaksızın sürüyor. Büyük Taarruz İBB ile sınırlı değil. İlçeleri de kapsayarak genişliyor.
Büyük Taarruzun başkomutanı olarak Tayyip Erdoğan’ı “kazanan” sıfatıyla tebrik edenlerin yanında onun tam bir “demokrat, barış ve kardeşlik abidesi”(!) görenlerin sayısı da az değil…
Zaten kendisi de şahsını öyle görüyor.
Mayıs ayının son haftası verdiği bir demeçte bunu ifade etti:
-Kardeşlik hukukunu daima yücelteceğiz!
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na bütün İstanbul ilan panolarını yasakladıktan sonra kendi reklamlarıyla donatırken de aynı çizgide yürümeyi ihmal etmedi:
-Adımız kardeşlik soyadımız Türkiye!”
***
Medya Günlüğü sosyal medya hesapları: