CHP geç uyanınca… Emre Kongar (Cumhuriyet)
“CHP nihayet, Demokratik, Laik ve Sosyal Hukuk Devleti’ni korumak konusunda uyandı!
Ama artık çok geç kalındığı için, direniş için kullanılacak olan araçlar çok sınırlanmış ve kısıtlanmıştı:
1) İktidarın denetlenmesi sınırlanmış ve kısıtlanmış, örneğin, Anayasa’da bağımsız olduğu yazılan ve öyle olması da gereken Yargı, doğrudan doğruya Cumhurbaşkanı’na bağlanmıştı.
2) Hemen hemen bütün medya, birkaç istisna hariç, iktidarın denetimine tabi kılınmıştı.
3) Özerk kurumlar dahil, bütün bürokrasi, tamamen Cumhurbaşkanı’nın kişisel emrine verilmişti.
4) Bütün üniversiteler, YÖK üzerinden Cumhurbaşkanı’na bağlanmıştı.
5) 23 yıllık İktidar döneminde, 35 yaş altı nüfus, “Şahsım Devleti”nden başka bir yapı görmemiş, “devlet korkusu ya da saygısı” doğrudan doğruya bu iktidar ile özdeşleştirilmişti.”
Aslında siz iç savaş istiyorsunuz-İbrahim Karagül (Yeni Şafak)
Türkiye İsrail’i boykot etti,
CHP Türkiye’yi boykot etti.
Türkiye İsrail’i durdurmaya çalışıyor,
CHP Türkiye’yi durdurmaya çalışıyor.
Türkiye soykırıma karşı insanlık safında yer aldı,
CHP Türkiye’ye karşı İsrail ve soykırım safında yer aldı.
Bu CHP artık bir siyasi parti değil. Yeni tür bir örgütlenmedir. Bir iç cephedir, iç tehdittir. Türkiye ile içeriden savaşa tutuşmuştur.
Bunun elbette bir bedeli olacaktır. Bin yıllık Anadolu tarihinde gördüğümüz yeni bir ihanet ortaya çıktı. Bin yıldır ne yapılıyorsa yine yapılacaktır!”
Özgür Özel başarısı-Soner Yalçın (Nefes)
TV ekranlarında kaç gündür Özgür Özel’i izliyorum; çalışkanlığını, hitabetini, maharetini, İmamoğlu’na sahip çıkmasını takdir ettim…
Her türlü baskıya boyun eğmedi, sokağı mükemmel yönetti.
Alicenap/yüce gönüllü çıktı…
Genel başkanlık konusunda büyük tecrübe edindi; hakkındaki “hayal kırıklığı” dedikodularını yerle bir etti.
Muhalefetçilik oynamadığını gösterdi…
Ama… Hâlâ kimileri istiyor ki, “CHP içe dönsün, İmamoğlu’nu unuttursun!”
Özgür Özel bu tuzağa düşmedi/düşmeyecek gibi görünüyor.
Sokaktaki yığınların, sandıkta oy kullanmış milyonların öncüsü oldu. Onun pozitif yönetimi, ön seçime susamış partilileri harekete geçirmekte cesur davrandı ve sandıktan önemli sonuç elde etme konusunda hayli başarı kazandı.
Tek bir ödün vermeden tıpkı 1970’lerdeki Ecevit gibi CHP’yi halkla buluşturdu.
Artık… Kimse bunun aksi istikametine partiyi götüremez. Halk, CHP’ye yeni yol çizdi; partiyi döngüsel yenilenme sürecine soktu…
İktidarın da desteğiyle -gözünü koltuk hırsı bürümüş- sürekli husumet/düşmanlık içindeki bazıları, bu gerçeği göz ardı ederse ahlâki olarak ölecektir. Hafızalarda berbat bir karikatür olarak kalacaktır…
Hayal kırıklığına artık kimsenin tahammülü yok. Talep belli; özgürlüğü, eşitliği, kardeşliği ve adaleti sağlayacak demokratik bir sistem inşa etmek…
Evet: CHP son yıllarda tarihinin en önemli siyasi virajını ya dönecek ya da arabayı yine devirecek…”
Heybedeki yeni turplar neler… Ekonomiye etkisi ne olacak-Abdulkadir Selvi (Hürriyet)
Ekrem İmamoğlu’nun yolsuzluk suçlamasıyla tutuklandığı sürecin hukuki ve siyasi sonuçları olacak.
Ama asıl bundan sonra ekonomiye olan etkisini konuşacağız.
Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan, 19 Mart Çarşamba günü 10 milyar dolar, 20 Mart Perşembe günü 3 milyar dolar, 21 Mart Cuma günü ise piyasadan çok fazla talep gelmesi üzerine 12 milyar dolar satıldığını açıkladı. Merkez Bankası 3 günde 25 milyar dolar satmış. Türkiye’nin kredi risk primi olan CDS puanı 250’den 324’e çıktı.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in kritik bir zamanda Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in istifa etmemek için zor durduğu şeklindeki açıklaması uluslararası finans piyasalarında dalgalanmaya yol açtı. Mehmet Şimşek uluslararası piyasalarda saygınlığı olan, kredisi yüksek bir isim. Mehmet Şimşek’in ‘görevimin başındayım’ açıklaması etkili oldu. Özgür Özel’in bir iddiası daha yalan çıktı.”
Aydınlık yarınlar-Zeki Ceyhan (Milli Gazete)
“İktidar sözcüleri “aydınlık yarınlara” ulaşmak için az bir zaman kaldığını söylüyorlar.
Bu görüşe göre:
Aşılması gereken az sayıda engel kalmış.
Ve çözülmesi gereken sorun sayısı da azalmış!
Milletin karşı karşıya kaldığı zorlukların farkında oldukları belirtilerek bunların kısa zamanda çözümleneceği ilan ediliyor.
Bu söylemler elbette geleceğe yönelik umutları tazeliyor.
Ancak aklımıza takılan bazı sorular da yok değil!
Mesela böyle “aydınlık yarınlardan” söz edildiğine göre içinde yaşadığımız günlerin “biraz karanlık günler” olması gerek!
Peki, bugünler niye karanlık?
Herhalde içinde yaşadığımız karanlık günleri geçmiş iktidarlara bağlayamayız.
Zira onlar yıllar önce iktidar koltuklarında oturuyordu.
Aradan yaklaşık çeyrek asır geçmiş bulunuyor!
Dolayısıyla yaşanan karanlık günlerden dolayı onları sorumlu tutmamız mümkün değil!”
Otoriterliğin renkleri-Rıza Türmen (T24)
Otoriter rejimleri çok geniş bir yelpaze içinde, çok farklı renklerde görebiliriz. Otoriterlik ülkenin koşullarına, iktidarın başvurduğu şiddete göre değişik renkler gösteriyor. AKP’nin 23 yıllık iktidarında otoriterliğin bütün renklerini gördük. Şimdi yelpazenin sonuna gelmiş bulunuyoruz.
Türkiye’nin en büyük kenti İstanbul’un seçilmiş Belediye Başkanı, aynı zamanda Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu, hakkında açılan iki soruşturma nedeniyle gözaltına alındı, yolsuzluk suçundan tutuklandı, 35 yıl önce aldığı üniversite diploması iptal edildi. Böylelikle iktidar ve Cumhurbaşkanı Erdoğan bir taşla iki kuş vurmayı tasarlıyor. Bir yandan Cumhurbaşkanlığı seçiminde en tehlikeli gördüğü rakibini tasfiye ediyor, öbür yandan 23 Mart oylamasıyla adaylığı resmileşen İmamoğlu’nun aday olarak konuşmasını önlüyor.
İmamoğlu’nun gözaltına alınmasıyla birlikte 31 Mart seçimlerinden sonra uygulanan baskı siyaseti, büsbütün sertleşti. Birçok Belediye çalışanı, yazar, çizer, gazeteci, sanatçı gözaltına alındı, tutuklandı. Muhalif televizyon kanallarına cezalar yağdı.
Bu son gelişmelerle Türkiye’deki demokratiksizleşme süreci, “rekabetçi otoriterlik” olarak tanımlayabileceğimiz rejimden, “tam otoriterlik” rejimi aşamasına girdi.”