“Bugünün başlangıcı o tarihte başlar. Kendime hangi tarih diye sorduğumda, çok sayıda tarih dönemeçleri önüme geliyor tabii ki. Sizce hangi tarihi esas almalıyız? Kilometre taşlarına veya hepsi başlı başına demokrasinin ortadan kaldırıldığı zamana işaret eden olayları bir sıralayalım. Şüphesiz başlıkta yazdığım gibi: Hukukun tutuklandığı an diyoruz: *2007 Ergenekon ve arkasından Balyoz operasyonlarının, şimdiki adı Fetullahçı Terör Örgütü’ne dönüştürülen yapıyla AKP iktidarının mükemmel iş birliği sayesinde başlatılması, hukukun kaldırıldığı çok önemli bir tarihtir. Bakın askıya alındığı demiyorum, ortadan kaldırıldığı. Çünkü o tarihten sonra hukuk hiçbir zaman doğru düzgün işletilmedi.
2007’de ne oldu? Uyduruk veri, sahte bilgi, sahte senaryolar ile binlerce insanın hayatı karartıldı. OdaTV ve Ergenekon operasyonları, Balyoz operasyonlarıyla ordunun tasfiye edilmesi gereken FETÖ’cü ve AKP’ci olmayan tüm subayları tutuklandı. En az 5 yıl hayatlarından çalındı.”
CHP ve sokak-Aydın Ünal (Sabah)
“… İsmet İnönü’nün başlattığı, “ihtilal şartlarını oluşturma” amaçlı sokağı hareketlendirme geleneği zaman zaman CHP lehine işe yaramış olsa da her seferinde ülke canlarını kaybetti, ekonomik olarak ağır faturalar ödedi. Bugün ise CHP’nin sokaktan sağlayacağı hiçbir fayda yok. Ama ülkenin huzuru, refahı, ekonomisi bir kez daha zarar görüyor.
Tekrar yazalım: Eğer CHP gireceği ilk seçimi kazanacağını düşünüyorsa, bunu, hakkında ciddi yolsuzluk ve terör suçlamaları olan, diploması sahte bir adayla değil, mevcut ya da Ekmeleddin İhsanoğlu gibi parlatabileceği yeni adaylarla da yapabilir.
Şaibeli bir kurultayla işbaşına gelen Özgür Özel’in, kendisini kurtarmak için sokakları ateşe vermesi büyük aymazlıktır, sorumsuzluktur. CHP’nin iç tartışmalarını örtmek için Türkiye’ye bedel ödetmeye kalkışanlar kirli heveslerinin altında kalırlar.”
Vicdan zorbalığa karşı!-Aziz Çelik (BirGün)
“Türkiye tarihinin en ağır darbelerinden birini yaşıyoruz. 19 Mart 2025’te halkın ezici çoğunluğunun oylarıyla işbaşına gelmiş dünyanın en büyük metropollerinin birinin belediye başkanı olan Ekrem İmamoğlu’na ve Türkiye’ye karşı bir darbe yapıldı. İmamoğlu’nun cumhurbaşkanlığına aday olmasının ardından bir darbe ile gözaltına alındı ve tutuklandı. Türkiye tarihinde ilk kez seçilmiş bir belediye başkanına ve bir cumhurbaşkanı adayına karşı açık bir darbe yapıldı.
Devlet aygıtını ele geçiren bir oligarşik grup Anayasayı ilga etmeye çalışıyor. Soruşturma ceza hukukunun temel ilkeleri hiçe sayılarak siyasi amaçlarla yürütülüyor. Calvin Castellio’yu nasıl Engizisyonda yargıladıysa Mithat Paşa, Nazım Hikmet, Adnan Menderes, Deniz Geçmiş ve Ahmet İsvan nasıl düzmece davalarda siyaseten katl amacıyla yargılandıysa şimdi de öyle oluyor.”
İmamoğlu’nun siyasi geleceği ne olur… Bu iş kime yaradı-Abdulkadir Selvi (Hürriyet)
“Siyasette tektonik bir kırılma yaşandı. Siyasi fay hatları harekete geçti. Deprem etkisi yapan bu sürecin sonunda Ekrem İmamoğlu yolsuzluk davasından tutuklandı, terör soruşturmasından serbest bırakıldı. Yeni bir siyasi gerçeklik söz konusu. Siyaseti bu yeni gerçekliğe göre okumak gerekiyor. Çünkü siyasette yeni dengeler oluştu.
Bu sürecin sıcağı sıcağına değerlendirilmesi ve taşların yerli yerine oturtulması gerekiyor.
1- Ekrem İmamoğlu, yolsuzluk, rüşvet ve irtikap gibi yüz kızartıcı suçlardan dolayı tutuklandı. Yargı süreci devam ediyor. Masumiyet ilkesine özen göstermek gerekiyor. Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un ifade ettiği gibi, ”Yargısal süreçler hukuki sistemimizde denetime açık şekilde ilerlemekte olup, ilgili soruşturmalar halen devam etmektedir.
2- Türkiye Cumhuriyeti’nin cumhurbaşkanlığına talip olan birisinin “şaibesiz” ve “temiz” olması gerekiyor. Bu süreç İmamoğlu’nun siyasi emarının çekilmesi açısından önemli olacak.
3- Ekrem İmamoğlu örgüt lideri olarak yargılanırken, örgüt yöneticisi olarak tutuklanan isimler Beylikdüzü Belediye Başkanlığı’ndan bu yana yanında olan kurmayları. Para kulelerinde de benzer isimler ortaya çıkmıştı. İmamoğlu’nun etrafında bir “ekosistem” oluştuğu anlaşılıyor.”
Erdoğan’ın yaklaşan sonunun ilk günü-Mehmet Y. Yılmaz (T24)
“İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun “suç örgütü lideri” olarak tutuklanmasına neden olan soruşturma sırasında alınan ifadesi 121 sayfa uzunluğunda.
121 sayfayı hızla taradığınızda “ifade” denilen şeyin “ifade” olmadığı da anlaşılıyor.
Çünkü esasen “sorgu” denilen şey “sorgu” değil.
İfadeyi alan savcı, savcı değil de mahalle kahvesinde pişpirik oynayan amca olsaydı bunu anlayışla karşılamak mümkün olabilirdi.
Nasıl bitirdiyse hukuk fakültesini bitirmiş, nasıl kazandıysa sınavı da kazanıp savcı olabilmiş, onun için bu “seviyeye” anlayış göstermek de zor.
Çünkü “sorgu” somut olaylar ve tespitler üzerinden yürümüyor.
Birtakım “bitki” isimleri verilmiş “gizli tanıklar” savcıya dedikodu yapmışlar, savcı da dedikoduları soru diye soruyor.
İmamoğlu da yanıt vermemiş zaten. Dedikoduya nasıl yanıt verilir ki?
Bu soruşturma, gerçekten kamu kaynaklarının gereksiz yere harcanıp, bazı kişilerin yolsuzlukla zengin olmalarını ortaya çıkarmak istiyorduysa, böyle yapılmamalıydı.
Mülkiye Müfettişleri, MASAK uzmanları filan bunun için varlar.
Madem bir ihbar geldi, savcı ihbar üzerine böyle bir çalışma yaptırmalıydı.
Gerçekten o işler öyle mi yürütülmüş, bunu somut belgelerle destekleyecek şekilde ortaya çıkarmalıydı.”
Dış kaynaklı provokasyonlara dikkat-İsmet Özçelik (Aydınlık)
“Türkiye üzerine hesap yapanlar…
CIA, MOSSAD, MI6 gibi istihbarat örgütleri…
Harekete geçmek için sabırlıdırlar.
Koşulların oluşması için çalışırlar.
Klasik yöntemleri…
Ekonomik kriz, arkasından iç kargaşa.
Zaaflardan yararlanırlar…
Yanlış hamleleri teşvik ederler.
Ondan sonra da pusuda beklerler.”
Mesele yolsuzluk değil!-İbrahim Kahveci (Karar)
“17-25 Aralık sürecini hatırlayın. Birdenbire meğerse ülkede çok acayip yolsuzluklar varmış ve bunlar yasadışı dinlemeler-takipler vasıtası ile ortaya serilmişti. Kimin kimi aradığı, paraları imha et talimatı verdiği kayıtları düştü medyaya.
Ayakkabı kutularına bulunan paralar vs vs.
O günlerde iktidar medyasından pek kimse ekranlarda konuşmuyordu. Ya kasetim çıkar korkusu ya da kimin kazanacağını bekleme alçaklığı ile pozisyonlar alınıyordu. Her gün 4-5 TV kanalına yayına çıkarak “bu yolsuzluk üzerinden FETÖ kendi yapısını kurmaya çalışıyor. Önce şu örgütü yollayalım, sonra yolsuzluk hesabını sizden oy isteyenlere sorarsınız” diyordum.
O günlerde yolsuzluk örtüsü altında bir siyasi müdahale yapılıyordu. Bir bakıma sivil görünümlü bir soft darbe diyebilirdik. Ne tesadüf ki bugün de benzer bir durum yaşıyoruz. Sadece yolsuzluk iddiaları 17-25’e göre çok temelsiz.
… Bugün kamu gücünü kullananların maliyetini ödüyoruz. Eğer tarafsız ve adil bir yargı olsaydı bu piyasalar bu kadar çöker miydi? Neyin ne olduğuna piyasalar zaten karar vermiş durumda.
Herkese afiyet olsun. Fatura ödeme zamanı.”