Her şey aynı bir tek ‘bavulları’ yok-Murat Ağırel (Cumhuriyet)
“Türkiye, yine siyasi tansiyonun zirveye çıktığı, demokrasinin sınandığı günlerden geçiyor. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Şişli Belediye Başkanı Resul Emrah Şahan, Beylikdüzü Belediye Başkanı Murat Çalık, gazeteci İsmail Saymaz, Ekrem İmamoğlu’nun danışmanı Murat Ongun, bürokratları ve bazı iş insanlarının gözaltına alınması, hem içeride hem dışarıda geniş yankı uyandırdı. Ancak mesele sadece bir soruşturma değil. Mesele, hukukun nasıl işlediği, medyanın nasıl yönlendirildiği ve halkın nasıl şekillendirilmek istendiğidir.
Hemen FETÖ kumpaslarından tanıdığımız bir senaryo devreye sokuldu. Malum medya organları, daha kimse gözaltına alınmadan, mahkemeye çıkmadan, kanıtlar ortaya dökülmeden hükümlerini verdiler.
Günlerce diploma ile başlayan tartışmalar yapılacak operasyonların ayrıntıları ekranlarda ve belli başlı sosyal medya hesaplarında açıkça yazıldı.
Sonra diplomanın iptal edildiği ve açıklanacağı tarih verildi. Sonrasında da operasyon yapılacağın belirtildi. Operasyonlar yapıldı bu sefer de avukatlar daha müvekkilleri ile görüşmemişken daha neyle suçlandıkları belli değilken ayrıntılar yine aynı eller tarafından açıklamaya başladı.
“Ekrem İmamoğlu’na ucuz ev satan iş insanı kaçarken yakalandı” manşetleri atıldı. Kamuoyuna, büyük bir suç örgütünün ortaya çıkarıldığı ve herkesin suçüstü yakalandığı izlenimi verildi.
Ancak sonra görüntüler geldi. O iş insanı kaçarken yakalanmamıştı; kendi ofisinde, polis nezaretinde kasasını açıyor, evraklarını ve parasını teslim ediyordu. Medyanın ilk sunduğu “kaçış” senaryosu çöktü. Fakat bu defa yeni bir kurgu devreye girdi: “Ofiste 1 milyon 200 bin dolar bulundu.” Bu para neyin nesiydi? Nereden gelmişti?”
Külliye’deki plaketten Vatan Emniyet’te gözaltına-Fuat Uğur (tv100)
“Yazıya 2019 yılında Ekrem İmamoğlu’nun İBB Başkanı seçilmesinden hemen sonra, aradan bir yıl bile geçmeden İstanbul’un outdoor reklâmlarını (Açık hava reklâmları) kimlere, ne karşılığı ve nasıl teslim ettiğine götürerek başlayayım, sonra başlıktaki şifreleri, bu isimlerin birbirleriyle olan bağlantılarını ve hepsinin son yaşadığımız yolsuzluk operasyonuyla ilgisini tek tek anlatacağım.
BVA Reklamcılık İmamoğlu başkan seçildikten 4 ay sonra kurulan bir şirket. Şirketin reklam markası ise Advertcity. İstanbul’da dolaşırken başınızı her kaldırdığınızda reklam duvarlarında eğer boş ise bu ismi görmeniz kaçınılmazdır.
Bu şirket İBB Kültür AŞ’den İstanbul’un her tarafının ilanlarını; duvar panoları, bina cepheleri, üst geçitler ve reklam ekranlarının ihalesini 3-G davet usulüyle aldı.
Sadece 28 milyon liraya.
Yıllık cirosu milyarlarca lirayla ölçülen, BVA Reklamcılık’a altın tepside hibe edilen bir İŞ’ten sözediyoruz. Üç otuza giden bedava bir ihale. Ama bu ilişkiler hep karşılıklı tahmin edeceğiniz gibi. BVA’nın, yani Advertcity’nin ortakları AHMET KÖKSAL ve MURAT KAPKİ.”
Normalleşmeden buraya nasıl geldik?-Yıldıray Uğur (Karar)
“Bugün yaşananlara bakınca inanması kolay değil ama bundan bir yıldan biraz daha az bir zaman öncesine kadar Türkiye’de siyasetin gündemi iktidar ve CHP arasındaki bahar havasıydı.
Yerel seçimlerden birinci çıkan CHP’nin genel başkanı Özgür Özel, seçim gecesinden itibaren olgun ve kapsayıcı bir dil benimseyerek siyasetten normalleşme dönemini başlatmıştı.
Erdoğan ile görüştü. Hatta bu görüşmeden 28 Şubat’tan hapis yatan yaşlı paşalara tahliye gibi somut kararlar çıktı. Sonra Erdoğan 18 yıl sonra ilk kez CHP genel merkezine gidip iade-i ziyaret yaptı.
1,5 saat orada kaldı.
Bakanlar CHP’li mevkidaşlarına bilgi verdi. Hatta MİT Müsteşarı, CHP lideri ile görüşüp bilgi verdi.
Erdoğan ve Özel birlikte Kıbrıs’a gitti.
1 Ekim’de Meclis açılışına gelen Erdoğan’ı, Özel ve CHP’li milletvekilleri ilk kez ayağa kalkarak karşıladı. Meclis resepsiyonunda Bahçeli-Özel arasında samimi diyaloglar yaşandı.
Özel, 28 Şubat mahkumlarının durumunu Cumhurbaşkanı ile konuşacak kadar ülke gerçeklerinin farkında görünüyordu.
Normalleşme naif değil pragmatik ve realist bir girişimdi.”
Avrupa İmamoğlu’nun arkasında neden durmuyor?-Nedret Ersanel (Yeni Şafak)
“Aslında ‘Batı’ durmuyor. Yani ABD de uzak duruyor. ‘Karışmadığını’ da söyledi, gazetecilere, ‘konuyla ilgili her gelişmeyi ikide bir getirip sormayın’ mealinde dahi konuştu. Avrupa’yı başlığa çekmemin sebebi, ana muhalefet partisinin AB ile ilişkisinin siyasi düşünce ve politika inşasında, pratiğinde öncelikli olmasıdır…
Türkiye’nin başta ana, sonra genel muhalefetinin ülkelerini ve dünyayı kavraması/kapasitesi en kibar ifadeyle eskiye ait. Politika yapma, kurma ve yürütme modelleri de, o dönemin “alışkanlıklarına” yaslanıyor. Alternatiflerin, düşünce formlarının varlığına/ihtimaline en ufak imkân/esneklik tanımıyor. Aynı zamanda köhneliğin tarifidir…
Peki. Bu tahlilin, İmamoğlu’nun gözaltına alınmasıyla ne ilgisi olabilir?..
Ya da, iyice kafa karıştırmak pahasına şöyle soralım; ABD’nin, ‘Amerika’nın Sesi’ni kestiği bir dönemde, İmamoğlu politiğinin veya ‘sadece iktidara yönelik nefretin’ ayakta tuttuğu muhalefetin tarihi açıdan tasfiye edilmemesi mümkün müdür?”
Yüksek gerilimde provokasyona dikkat-Fatih Çekirge (Hürriyet)
“Gelişmeler hızlı. Öfkeler yüksek. Kamplaşma doruk.
Yüksek gerilimdeyiz.
Provokasyona çok açık saatlerdeyiz.
O yüzden dikkat, dikkat, dikkat…
Hukuku ve adaleti yok sayma noktası toplumsal ve siyasi olarak ağır sonuçlar yaratır.
Özellikle heyecan katsayıları yüksek gençlerimiz için söylüyorum.
Bunu yakın tarihimizde defalarca yaşadık.
Haklının bile sokakta ne kadar haksız ve hukuksuz bir duruma düştüğünü yaşadık.
Sokak çağrısı bir şekilde çatışmaya açıktır.
Öyle ya;
Türkiye’nin böyle bir duruma gelmesinden kim mutlu olabilir?
O yüzden;
Önce hiç değişmeyecek inancımı en yüksek sesimle yazıyorum:
“Terörsüz Türkiye umuduyla yargıya ve hukuka güveneceğiz. Demokraside ve hukuk devletinde başka ihtimal yoktur.”
***
Not: Başlıkları tıklayarak yazıların devamına ulaşabilirsiniz.