Saat 03.00’te asfaltta kucaklaşılması, atlı askerlerin şeref kıtası, Kuzey Kore’nin başkenti Pyongyang’ın merkezinde Kim Jong Un ve Vladimir Putin’in yan yana asılı devasa portreleri… Bunların hepsi Batı’yı endişelendirmek için tasarlanmıştı.
Putin’in 2000 yılından bu yana Pyongyang’a yaptığı ilk ziyaret, Rusya ve Kuzey Kore için dostluklarını gösterme şansıydı. Kim, Rusya’nın Ukrayna’yı işgaline “tam destek” verdiğini açıklayarak bunu gösterdi.
Seul, Tokyo, Washington ve Brüksel bu sözlerde ve dikkatlice planlanmış bu toplantıyı çok tehlikeli bulacaktır. Ancak gerçek şu ki, Putin ve Kim birbirlerine ihtiyaç duyduklarını düşünüyor. Putin’in savaşı sürdürmek için cephaneye, Kuzey Kore’nin de paraya ihtiyacı var.
Ancak bölgedeki gerçek güç Kuzey Kore değil. Putin ve Kim, dostluklarını Çin’in yanı başında güçlendiriyorlar. Bu nedenle de Rusya ve Kuzey Kore, uluslararası yaptırımlara maruz kalan iki ülke olarak, hem ticaret hem de nüfuz açısından hayati bir kaynak olan Çin’i kışkırtmamakta kararlılar.
Hatta Putin, Kim ile “sıkı dostluğunu” övse de, bunun bir sınırı olduğunu biliyor olmalı. Bu sınır da Çin Devlet Başkanı Şi Cinping.
Çin lideri Şi’nin iki müttefiki arasında gelişmekte olan bu bağı onaylamadığına dair bazı işaretler var.
Çin’in, Mayıs ayında Pekin’de yapılan Şi Cinping-Vladimir Putin görüşmesinde, Rusya liderine, Çin ziyaretinin hemen ardından Pyongyang’ı ziyaret etmeme çağrısında bulunduğu yönünde haberler çıkmıştı. Görünüşe göre Çinli yetkililer, Putin’in gezisine Pyongyang’ı da dahil etmek istemesinden hoşlanmamıştı.
Şi hali hazırda, Rusya’ya verdiği desteği kesmesi ve Ukrayna’daki savaşı körükleyen teçhizatın satışını durdurması için ABD ve Avrupa’nın yoğun baskısı altında.
Ve Şi Cinping bu uyarıları görmezden gelemez. Dünyanın Çin pazarına ihtiyacı olduğu gibi Pekin’in de büyümek ve dünyanın ikinci büyük ekonomisi konumunu korumak için yabancı turistlere ve dış yatırıma ihtiyacı var.
Çin artık Avrupa’nın bazı bölgelerinden, Tayland ve Avustralya’dan gelen ziyaretçilere vizesiz seyahat imkanı sunuyor. Ve pandalar yeniden yabancı hayvanat bahçelerine gönderiliyor.
Oluşturduğu algı, daha büyük bir küresel rol oynamak ve ABD’ye meydan okumak isteyen Çin’in lideri için önemli. Şi Cinping, kesinlikle dışlanmak ya da Batı’nın yeni baskısıyla karşılaşmak istemiyor. Öte yandan Moskova ile ilişkilerini de sürdürüyor.
Şi Cinping, Ukrayna’nın işgalini kınamasa da şu ana kadar Rusya’ya önemli bir askeri yardım sağlamada başarısız oldu. Mayıs ayında Putin ile görüşmesi sırasında temkinli bir söylemi vardı. Bu da Putin’in onun hakkındaki gösterişli iltifatları karşısında tezat oluşturuyordu.
Çin, şu ana kadar Kuzey Kore lideri Kim Jong Un’un nükleer cephaneliğini geliştirme çabalarına da siyasi kılıf sağladı. Pekin yönetimi, Birleşmiş Milletler’in ABD öncülüğünde Kuzey Kore’ye yaptırımlar uygulamasını defalarca engelledi.
Ancak Şi Cinping, cesaretlenen Kim Jong Un’un hayranı değil.
Pyongyang’ın silah denemeleri, Japonya ve Güney Kore’nin acı tarihlerini bir kenara bırakıp ABD ile savunma anlaşması imzalamasına imkan verdi. Gerilim arttığında Pasifik sularında daha fazla ABD savaş gemisi boy gösteriyor. Bu da Şi Cinping’in “Doğu Asya NATO’su” korkusunu tetikliyor.
Pekin’in Pyongang’a yönelik bu tavrı, Rusya’yı Kuzey Kore’ye daha fazla teknoloji satmayı yeniden düşünmeye zorlayabilir. ABD’nin en büyük endişelerinden biri de, bunun gerçekleşme ihtimali.
Kuzey Kore’yle ilgili yayınlar yapan NK News’in haber müdürü Andrey Lankov, “Rusya’nın Kuzey Kore’ye büyük miktarda askeri teknoloji sağlamasını beklemiyorum” diyor ve ekliyor:
“Bence Rusya bunu yaparsa fazla bir şey elde edemez ve muhtemelen gelecek için potansiyel sorunlar yaratır.”
Kuzey Kore’nin ağır silahları, Putin’in savaşı için taze kan olsa da, bunun için füze teknolojilerini takas etmek pek de iyi bir anlaşma olmayacaktır.
Putin bunun, Rusya’dan petrol ve doğal gaz satın alan, dünyadan tecrit edildiği bir dönemde önemli bir müttefik olmaya devam eden Çin’i kızdırmaya değmeyeceğini farkına varabilir.
Pyongyang’ın da Çin’e her zamankinden daha çok ihtiyacı var. Çin, Kim’in ziyaret ettiği tek ülke. Kuzey Kore’nin petrolünün çeyreğiyle yarısı arasında bir kısmı Rusya’dan gelse de ticaretinin en az yüzde 80’i Çin’le.
Bir uzman, Çin-Kuzey Kore ilişkisini “yanan bir gaz lambası” olarak tanımlıyor. Yani Putin ile Kim her ne kadar müttefik görüntüsü vermeye çalışsa da, Çin ile ilişkileri iki ülke için de çok daha önemli.
Çin önemli
“Emperyalist Batı”ya karşı açıkça mücadele etmelerine rağmen, Rusya ve Kuzey Kore’ninki bir savaş dönemi ortaklığı. Ortaklıkları gelişebilir ama bunu “ittifak” düzeyine çıkarsalar bile bu şimdilik “karşılıklı çıkarlar üzerine kurulu” bir ilişki olarak görünüyor.
Putin-Kim görüşmesinde duyurulan ve etkileyici görünen Kapsamlı Stratejik Ortaklık Anlaşması, Pyongyang’ın mühimmat tedarik etmeye devam edebileceğinin garantisi değil.
Kim’in, kendi ülkesi için, Güney Kore ile sınırını oluşturan Askerden Arındırılmış Bölge’ye odaklı olması gereken mühimmata ihtiyacı var.
Uzmanlar ayrıca Rusya ve Kuzey Kore’nin farklı işletim sistemleri kullandığını, Kuzey Kore’nin sistemlerinin düşük kaliteli olduğunu ve giderek eskidiğini düşünüyor.
Daha önemlisi, Rusya ve Kuzey Kore birebir ilişkilerine onlarca yıldır öncelik vermedi. Putin Batı’yla yakın olduğu dönemde Pyongyang’a iki kez yaptırım uyguladı. Hatta ABD, Çin, Güney Kore ve Japonya ile birlikte Kuzey Kore’yi nükleer programından vazgeçmeye ikna etmeye çalıştı.
Kim Jong Un 2018’de bir dizi zirveye katılmaya cesaret ettiğinde, Vladimir Putin ile sadece bir kez görüştü. O dönem Kim’in geniş gülümsemeleri, sarılmaları ve el sıkışmaları Güney Kore Cumhurbaşkanı Moon Jae-in içindi. Kuzey ve Güney Kore liderleri üç kez buluşmuşlardı.
Bu üç görüşme öncesi Kim Jong Un ve dönemin ABD Başkanı Donald Trump arasında “aşk mektupları” gidip gelmişti. Trump’ın bir dönem “bunak” dediği Kim birdenbire “özel” hale gelmişti. Kim, tanıştığı ilk yabancı lider olan Şi Cinping’le de üç kez görüşmüştü.
Putin ise partiye yeni katıldı. Kim, onun ziyaretinde Pyongyang sokaklarını güller ve kırmızı halılarla kapladı.
Rusya lideri Putin, Kuzey Kore’nin resmi gazetesinde yayımlanan yazısında, Batı’nın “adalete ortak saygıyla bağlı çok kutuplu bir dünya düzeninin kurulmasını engelleme” yönündeki hırslarına “kararlılıkla karşı çıkma” yönündeki ortak çıkarların altı çizildi.
Ancak Putin yavaşlayan Çin ekonomisini “büyük bir hızla geliştiği için” överken, hatta ailesinin Mandarin (standart Çince) öğrendiğini bile söylerken, daha önce “kardeş” kadar yakın olduğunu ilan ettiği Şi Cinping’i fazla övmemişti.
Putin kesinlikle Şi Çinping’i saatlerce bekletmeye ve Pyongyang’a geldiği kadar geç bir saatte Pekin’e gelmeye cesaret edemezdi. Ayrıca Putin ve Kim, arabaya ilk kimin binmesi gerektiğini tartıştıkları garip ana bakılırsa, kimin daha önemli ortak olduğunu çözememiş gibi görünüyorlar.
Çin söz konusu olduğunda bu iki lider de “yalvaran” konumunda. Ve Çin olmazsa, hem kendileri hem de rejimleri çırpınıp duracaktır.