Gündelik konulardan uzaklaşarak daha geleceğe dönük bir analiz yapmak istiyorum.
Konu elbette Fenerbahçe: Neden öteki oldu, neden rakipleri oyunlar oynarken evrensel ahlaki değerler Fenerbahçe’nin sorumluluğunda kaldı ve gelecekte ne olacak?
Hep söylediğim, yaşamın da teyit ettiği gibi Fenerbahçe kentli bir takım, aslında futbol kentliydi. 1980 yılında nüfusun %60’ı kırsal alanda yaşıyordu, %40 ise kentlerde. Ama kentlerde yaşayanların büyük kısmı da kentli olamamış, daha çok köyü şehre taşımış.
Kentle köy arasındaki en belirgin fark kapalı toplumdan açık topluma geçiyorsunuz yani görgünüz, bilginiz bununla birlikte de tercihleriniz değişiyor.
12 Eylül sonrası apolitik bir toplum yaratmak için futbol da öne çıkan unsurlardan biriydi, elbette köylüleşmiş kentlere en uygun olan bu dünyadaki yokluklara dayanma şansı veren siyasal İslam’ın öne çıkarılmasıydı.
Hızla kente akan kırsal nüfusu kentlerin hazmetmesi çok zor oldu, 1980-2020 arasını bu çelişki ile yaşadık. Kentler hızla köylüleşti, kentte bir tür öteki olanlar suçu yerleşik düzende buldular, politik bilincin 12 Eylül’de sistematik bir şekilde yok edilmesiyle de “mağdursunuz ben sizi koruyacağım” sloganı iktidarın temel belirleyicisi oldu.
12 Eylül öncesi “sol” yükselişte her ne kadar küçük burjuva liderlik etse de bu göçün etkisi vardı.
Ama devir değişti, artık köyden kente göç tamamen durdu, kentler yavaş da olsa gelenleri hazmediyor.
İyi de bu Fenerbahçe’yi neden ilgilendiriyor?
Şundan ilgilendiriyor: Fenerbahçe kentlidir, çağdaştır, ülkenin kentli branşları olan kadın sporlarına, basketbola, voleybola, kürek ve yelkene yatırım yapar. Kentlerin köylü nüfusu hazmetmesi ile bu branşlarda sürekli şampiyon yetiştiren Fenerbahçe giderek çekim merkezi oluyor.
Amatör branşları -ben de dahil- eleştirirken bu açıdan bakmakta yarar var.
Sonuç; hiç endişe etmeyin Fenerbahçe Türkiye’nin yaşanmamış burjuva devrimidir ve bu savaşın mutlak galibi olacaktır.
Görsel: freepik.com