Psikolojide “karşı gelme bozukluğu” diye bir bozukluk var (opponent defiant disorder).
Her türlü otoriteye karşı gelmek olarak tarif ediliyor. Bozukluk sayılmamalı, özendirilmeli. Kimisi ayrı bir bozukluk kategorisi olmadığını ileri sürüyor. Bence otoriter devletler elinde suistimale açık bir bozukluk kategorisi. Daha çok çocuklarda görülüp anti-sosyal kişilik bozukluğuna doğru gidiyormuş.
Yapay zekaya (Bing) sordum: Karşı gelme bozukluğuna sahip olanlar haklarını nasıl arayacak?
Şöyle yanıt verdi:
“Karşı gelme bozukluğu olanlar, haklarını aramak için bazı yolları deneyebilirler. Örneğin:
• Haklarını bilmek ve öğrenmek: Karşı gelme bozukluğu olanlar, kendilerine karşı ayrımcılık, istismar veya ihlal edilme gibi durumlarda haklarını bilmeli ve öğrenmelidir. Haklarını bilmek, kendilerini savunmalarına ve başkalarından yardım istemelerine yardımcı olabilir. Haklarını öğrenmek için, İnsan Hakları Derneği veya Türkiye İnsan Hakları Vakfı gibi kuruluşlara başvurabilirler.
• Haklarını ifade etmek ve talep etmek: Karşı gelme bozukluğu olanlar, haklarını ifade etmek ve talep etmek için uygun iletişim becerilerini kullanmalıdır. Öfke, saldırganlık veya kışkırtıcılık yerine, saygılı, net ve sakin bir şekilde konuşmalıdırlar. Haklarını ifade ederken, duygularını, ihtiyaçlarını ve beklentilerini açıkça belirtmeli, haklarını ihlal eden kişi veya kurumla diyalog kurmaya çalışmalıdırlar. Haklarını talep ederken, kanunlara, kurallara ve toplumsal normlara uygun bir şekilde davranmalı, haklı olduklarını kanıtlamak için delil veya tanık sunmalıdırlar.
• Haklarını korumak ve savunmak için destek almak: Karşı gelme bozukluğu olanlar, haklarını korumak ve savunmak için gerekli durumlarda destek almalıdırlar. Destek alabilecekleri kişi veya kurumlar arasında, aile üyeleri, arkadaşlar, öğretmenler, psikologlar, avukatlar, hak savunucuları, sivil toplum örgütleri, kamu kurumları veya uluslararası kuruluşlar bulunabilir. Destek almak, karşı gelme bozukluğu olanların kendilerini daha güçlü, daha güvenli ve daha az yalnız hissetmelerine yardımcı olabilir.”
Bir de şunu sordum: “Otoriter devletler, karşı gelme bozukluğunu suistimal edebilirler mi?”
Şu yanıtı aldım:
Otoriter devletler, karşı gelme bozukluğunu suistimal edebilirler mi? Bu sorunun kesin bir cevabı yoktur, ancak bazı olasılıklar üzerinde düşünebiliriz. Karşı gelme bozukluğu olan kişiler, kurallara uymakta zorlanan, otoriteye karşı gelen ve sık öfkelenen bir davranış bozukluğudur. Bu kişiler, otoriter devletler tarafından farklı şekillerde kullanılabilir veya baskı altına alınabilirler. Örneğin:
• Otoriter devletler, karşı gelme bozukluğu olan kişileri, kendilerine karşı muhalif olan gruplara veya kişilere karşı kışkırtabilir, provokasyon yapabilir veya şiddet uygulayabilirler. Böylece, karşı gelme bozukluğu olan kişiler, otoriter devletin istediği yönde hareket etmiş olurlar. Bu durum, karşı gelme bozukluğu olan kişilerin, otoriter devletin hedefleriyle örtüşen bir davranış sergilemelerine neden olabilir.
• Otoriter devletler, karşı gelme bozukluğu olan kişileri, kendilerine karşı gelmelerini engellemek için baskı altına alabilir, cezalandırabilir veya sindirebilirler. Böylece, karşı gelme bozukluğu olan kişiler, otoriter devletin kurallarına uymak zorunda kalırlar. Bu durum, karşı gelme bozukluğu olan kişilerin, otoriter devletin istemediği bir davranış sergilemelerine engel olabilir.
Bu iki olasılık, karşı gelme bozukluğu olan kişilerin, otoriter devletler tarafından nasıl suistimal edilebileceklerini göstermektedir. Ancak, bu olasılıklar her zaman gerçekleşmeyebilir. Karşı gelme bozukluğu olan kişiler, otoriter devletlere karşı direnç gösterebilir, haklarını savunabilir veya destek alabilirler. Bu durum, karşı gelme bozukluğu olan kişilerin, otoriter devletlere karşı gelmelerine ve onlara meydan okumalarına imkan verebilir. Bu nedenle, karşı gelme bozukluğu olan kişilerin otoriter devletler tarafından suistimal edilip edilmeyecekleri, kişisel, sosyal ve siyasi faktörlere bağlı olarak değişebilir.”
Bu konuda daha fazla düşünmek gerekiyor.
ulasbasar@gmail.com