Pazartesi, 13 Eki 2025
  • My Feed
  • My Interests
  • My Saves
  • History
  • Blog
Subscribe
Medya Günlüğü
  • Ana Sayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • 🔥
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Font ResizerAa
Medya GünlüğüMedya Günlüğü
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Ara
  • Anasayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
Bizi takip edin
© 2025 Medya Günlüğü. Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak.
Serbest Kürsü

“Karşı devrim 1938’de başladı”

Metin Gülbay
Son güncelleme: 23 Ağustos 2025 17:57
Metin Gülbay
Paylaş
Paylaş

Burhan Oğuz’un “Yaşadıklarım Dinlediklerim” adlı anı kitabında İsmet İnönü ile ilgili aktardıkları beni açıkça afallatmıştı.

Evet bazı şeyleri ben de okumuştum ama Burhan Bey canlı tanıktı. Söyleşiyi de bu yüzden yapmış ve o zamanlar faal olan turkleronline.com adlı sitemde 13 Şubat 2005 günü yayınlamıştım. Burhan Bey 18 Şubat 2009 tarihinde yaşamını yitirdi. Siteyi 2020 yılında teknik zorluklar nedeniyle kapatmıştım. Bu söyleşiden bir özeti buraya alıyorum. Yayınlarsam birilerine yararı olur diye düşündüm...

Burhan Oğuz 1919’da İstanbul’da doğdu. İlk ve ortaokulu College Jeanne d’Arc’ta, liseyi Saint Benoit’da okudu. 1942’de Yüksek Mühendis Mektebi’nden (İTÜ) makine ve elektrik yüksek mühendisi olarak mezun oldu. Önce özel sektörde sonra kendi atelyesinde on yıllar boyunca çalıştı. Babasını beş yaşındayken kaybetti, annesinin sonraki eşi Enver Paşa’nın yaveri, 1. Savaş’ta imparatorluğun tek cephe delici seçkin hücum taburunun kumandanı, Kocaeli ve havalisi ve daha sonra Lazistan ve Havalisi Kuvayı Milliye Kumandanı. 1. TBMM’de İstanbul mebusu, Meclis’te Kara Vasıf Bey’in önderliğindeki muhalefet grubu üyesi Yenibahçeli Şükrü Bey’miş. Bu kadar ayrıntılı vermemin nedenini söyleşi okurken anlaşılacak sanıyorum.

– Sizce karşı devrim ne zaman başlıyor?

– Bence 10 Kasım 1938’de başlıyor.

– Tam öldüğü gün diyorsunuz..

– Bu kesin. Ve karşı devrimin baş mimarı da İsmet Paşa’dır…

– Siz anılarınızda İsmet İnönü’nün Amerikan mandası taraftarı olduğunun herkesçe bilindiğini ileri sürüyorsunuz. Sonra Enver Paşa’nın yaveri olan babalığınız Şükrü Bey’in İsmet Bey’i Kurtuluş Savaşı için Anadolu’ya zorla gönderenlerin başında geldiğini söylüyorsunuz aynı kitapta. Bu Amerikan mandası taraftarlığı herkes tarafından bilindiğine göre Mustafa Kemal tarafından da biliniyordu değil mi? O zaman niye bu insanı seçiyorlar cephe kumandanlığı için?

– Adam yoktu.

– Rauf Orbay falan vardı örneğin…

– Rauf Orbay aptalın teki. Mustafa Kemal hilafetin ilgası deyince, “Benim kursağımda halifenin ekmeği var” diyor. İşte o söz Orbay’ın siyasi hayatını bitiriyor. Kemal, “tamam senin işin buraya kadar” diyor.

– Bir tane adama kalmış olması da çok kötü değil mi Kurtuluş Savaşı’nın. Yalnızca İsmet İnönü var cepheye gönderilebilecek.

– E şimdi İsmet İnönü bir görüşüyle uyanık Batıcı. Yemen’e gidiyor, orada konsoloslarla falan Batı müziğine alışıyor. Bütün bunlar Mustafa Kemal’in not ettiği şeyler. Mesela Kara Vasıf  diyorsun, olmuyor, Fevzi Paşa o da tarikattan. Mustafa Kemal’in sonuna kadar Fevzi Paşa’yı yanında tutmasının iki ana sebebi var. Bir tanesi İsmet’e güvenmediği için ona karşı yedek olarak tutuyor. Güvenmiyor İsmet’e. Mustafa Kemal adamı kullanıyor ama ne mal olduğunu da biliyor. İkincisi de ordunun yobaz tarafını elinde tutuyor böylece. Rivayet ederler ki İsmet Paşa’nın kafasında kırk tane tilki dolaşırmış, kuyrukları birbirine değmezmiş. Bu işte o kırk tane tilkinin çıkardığı bir yutturmaca…

Koordinatları belli olmayan bir eksen var. Bu eksenin sağı deniyor mesela… Bu eksen kuzeyi gösteriyorsa evet sağ bu taraf sol da diğer taraf. Peki eksen güneyi gösteriyorsa veya doğuyu gösteriyorsa.. Yani görüyorsunuz ki bu iş tamamen gayrı muayyen… Halkın mücadele kabiliyetini kırmak için bir uyutma formülü. İsmet Paşa bir numaralı sol düşmanı idi. Kafasındaki tilkiler uyutma formülü olarak bu “Ortanın Solu”nu buluyor işte. Bu iş hâlâ da gidiyor. Ortanın Solu, Ortanın Sağı, ulan orta neresi peki diyorsun, yok.

– İsmet Paşa Kurtuluş Savaşı’nda ya başarısız olsaydı ki zaten anılarınızda birçok başarısızlığını anlatıyorsunuz, ne olacaktı o zaman?

– Eskişehir Kütahya muhaberelerinde şifre zabiti Asım Bey ve Bekir Kaleli Bey ki Şükrü Bey’in eski yaveridir, onlar karargâhta, başkumandan cepheye hareket etti diye şifre geliyor. İsmet Paşa sapsarı oluyor, “beni idam etmeye mi geliyor” diyor. Mustafa Kemal idare ediyor. Asım Gündüz Paşa’nın hatıratında okuduğuma göre, Asım Paşa’ya “Asım, sen bunun yanında dur, bunu kontrolünde tut” diyor. Mahrem emir veriyor Asım Paşa’ya…

– Kayseri Tayyare Fabrikası’nın yok olup gitmesinde de İsmet Paşa’nın rolü olduğuna ilişkin savlar duymuştum. Bunun doğruluk derecesi nedir?

– Hiç bilmiyorum o konuda. Ama İsmet Paşa hiç gereği yokken eliyle Amerikan mandasını alıp getiriyor. İnatçı adam. İkinci Harp’ten sonra Stalin birtakım taleplerde bulunuyor. Ama aslında Stalin resmen talep etmiş değil. Bazı Gürcü profesörlere makaleler yazdırıyor. İşte “Lazlar Gürcü kökenlidir, eh, Gürcistan diye de bir şey var. Oraya ilhak edilmeli” filan diye bir şeyler yazılıyor. Bizimkiler tevahhuş ediyor (bir şeyden korkup birden sıçramak, M:G.) Ve bu arada Stalin de Boğazlar üzerine dayatıyor. Boğazlar’ın kontrolü falan diye. Biz de diyoruz ki “yok olmaz”. Ve başımızı çeviriyoruz Fransızına, İngilizine, Amerikalısına. Hepsi birden “aman aman aman başının çaresine bak, bizden hayır yok” diyor. Ve hatta anlatılıyor ki, o vakitler, bütün sefaretlerin yöneticileri başları gökyüzünde, Rus paraşütçüleri ne zaman Ankara’ya inecek diye bekliyorlar.

– Çok ilginç.

– Evet, fakat Türk Milleti ölümü göze alıyor, bu işe karşı çıkıyor. Stalin de bakıyor ki başı derde girecek üstelemiyor. İşte o sıkışık anda yardım etmeyen ABD’yi, hani Misuri zırhlısı geliyor Türkiye’ye, o anda eliyle alıp getiriyor Türkiye’ye.

– Halbuki tehlike geçmiş o yıllarda artık değil mi?

– Evet geçmiş durumda. Her şey bitmiş zaten.

– Belki bir daha böyle bir durumla karşılaşırsa güçlü olmak için böyle yapıyor.

– “Biz Amerikasız yaşayamayız” düşüncesi kafasına girmiş bir kere. Ve inatçı mizaçlı biri.

– Anılarınızda Amerikan mandası taraftarı olduğu biliniyor diyorsunuz İsmet Paşa için… Şükrü Bey’den mi duydunuz bilindiğini…

– Evet…

– İsmet Paşa’nın askeri yönüyle ilgili neler söyleyebilirsiniz?

– Kaçıncı Ordu idi, Diyarbakır’da kaçıncı ordu oluyorsa, oranın kurmay başkanı, cepheye malzeme nakledemiyorlar, vasıta yok, 4. Ordu’ya gidiyor, başkanı Cemal Paşa’ya gidiyor “deve istiyorum ben” diyor. Cemal Paşa’ya çıkıyor Ali Fuat Erden’in anıları vardı (İnönü Biyografisi…) o da İsmet Paşa da erkânı harp kaymakamı idi, “Paris’ten Tih Sahrası”na diye bir kitabı vardı onun, orada yazar, İsmet Bey Cemal Paşa’ya “Paşam, biz sıkıştık, karar verdim memleketin sahibine gidip istemeye” demiş. Paşaya yağ çekiyor yani. Bu işleri çok iyi bilirdi. Cemal Paşa da Ali Fuat Paşa’ya emir veriyor, “Ne lazımsa verin” diye.

İsmet Paşa Recep Peker’i Türk siyasi hayatı nasıl olmalı diye Mussolini’ye gönderiyor. Bak bak… gönderdiği adama bak. Mussolini de gayet tabii olarak Korporatizmi tavsiye ediyor. Recep Peker’in çok aklı yatıyor buna. Geliyor bir rapor döşeniyor, İsmet Paşa’ya veriyor, İsmet Paşa da çok muvafık buluyor ve Mustafa Kemal’e götürüyor. Mustafa Kemal bakıyor bakıyor ve “Benim sağlığımda böyle b.ktan şey olmaz” diyor. Elinin tersiyle itiyor. Yani İsmet Paşa faşist rejimi getirecek Mustafa Kemal olmasa. Ruhu faşist herifin.

– Bir yandan Amerikan mandası taraftarı diyorsunuz, bir yandan böyle faşizan yönetimlere hayranlık duyuyor, nasıl bir ruh halidir ki bu…

– Solun düşmanıydı bir kere. Solun panzehiri olaraktan faşizmi görüyor. Rusya’ya karşı da Amerika’yı görüyor…

– Ailesiyle ilgili devlet olanaklarını aşırı kulandı mı İsmet Paşa?

– Büyük oğlu Ömer ile yedek subay okulunda yan yana oturduk. Anılarımda da anlatırım zaten, adam yedek subay başvurusu kapandıktan bir ay sonra mı 1,5 ay sonra mı ne geldi ama kabul edildi.

– Devre kapanmıştı değil mi?

– Devre kapanmıştı. Kapandıktan sonra geldi tabii kabul edildi…

– Geç kalmasına rağmen o süre içinde yapmış sayıldı askerliğini öyle mi?

– Evet yapmış sayıldı. Bir gece bile de mektepte yatmadı. Her gece çıktı gitti Köşk’e, Çankaya’ya.

– Mustafa Kemal’in “İsmet’in çocuklarını okutun” diye vasiyeti vardır denir. İsmet Paşa bunu fazladan kullanmış olabilir mi?

– Yok yok. Öyle şeyler yapmadı. İsmet Paşa’nın şahsi suistimali yok. Kardeşi çok namussuz bir herifti. Kambur… Temel…Hah Ahmet Temelli idi adı. İsmet Paşa’nın kardeşi. O İsmet Paşa adına etmediği namussuzluğu bırakmamıştır.

– İsmet Paşa ona engel olmadı mı?

– Hayır. İsmet Paşa “İşte bakın çalışırsanız nasıl zengin olunuyor, kardeşime bakın” diyordu. Bu adam bir yerde iş yaptırıyor mesela, para vermiyor.

– Ne işle uğraşıyordu?

– Çeşitli işlerle uğraşıyordu. Pamuk fabrikası vardı. Görünüşte de nezaketin timsali herif. Bir de şehir hatları vapurlarının kömür tedariki işi yıllarca bu adama verildi.

– Yalçın Küçük mesela 1. ve 2. İnönü savaşları bir başarı değildi der. Türk Ordusu geri çekilmiştir o savaşlarda ama bu bir zafer olarak sunulmuştur der.

– Efendim bir topçu bataryası ateşe devam ediyor. Yunanlar da karşı taarruz diye geri çekiliyorlar. Biz yedek subay iken bize anlattılar, Çamur lakaplı bir üsteğmen Harp tarihi dersi veriyordu. İnönü savaşlarından bahsederken, biraz da peltek konuşurdu böyle, “Bu düpedüz düşmanın hatası, kahramanlık mahramanlık palavra” dedi. Biz mühendis mektebindeydik o zaman.

– Ama tarih kitaplarımızda çocuklarımıza böyle öğretmeyiz değil mi?

– Resmi tarih o.

(Bu söyleşi 13.2.2005 günü, İstanbul Şişli, Teşvikiye’de Burhan Oğuz’un İsmet Apartmanı’ndaki evinde gerçekleştirildi.)

Manşet fotoğrafı: burhanoguz.com

İlgili yazı:

Köy Enstitülerini kim kapattı?

***

Medya Günlüğü sosyal medya hesapları:

X

Bluesky

Facebook

Instagram

Bu yazıyı paylaşın
Facebook Email Bağlantıyı Kopyala Print
YazanMetin Gülbay
Takip et:
İlk haberi 1982'de staj yaptığı Nokta İnsanlar dergisinde yayınlandı. Özgür Gündem, Evrensel, Radikal gazeteleriyle, CNN Türk ve Skytürk televizyonlarının kuruluş ekibinde yer aldı. Kırk yılda birçok yayında çalıştı. Gazeteci meslektaşlarıyla birlikte hazırladıkları üç kitap çalışması bulunuyor, dördüncüyü kendi başına yaptı. 2003 sonu ile 2012 başı arasında Dünya Yayın Grubu'nda Ajans Dünya'nın genel yönetmenliğini yürüttü. 2014'te meslektaşı Adnan Genç ile ortakhaber.com haber sitesinin yayınına başladı. 2,5 yıl süren yayını açılan davalar nedeniyle bitirmek zorunda kaldılar. Çeşitli internet sitelerine tarih ve bilim yazıları yazarak emeklilik hayatını sürdürüyor.
Önceki Makale Donbas neden önemli?
Sonraki Makale Tansiyonum neden yüksek?

Medya Günlüğü
bağımsız medya eleştiri ve fikir sitesi!

Medya Günlüğü, Türkiye'nin gündemini dakika dakika izleyen bir haber sitesinden çok medya eleştirisine ve fikir yazılarına öncelik veren bir sitedir.
Medya Günlüğü, bağımsızlığını göstermek amacıyla reklam almama kararını kuruluşundan bu yana ödünsüz uyguluyor.
FacebookBeğen
XTakip et
InstagramTakip et
BlueskyTakip et

Bunları da beğenebilirsiniz...

ManşetSerbest Kürsü

Gıda güvenliğimiz tehlikede mi?

Yıldırım Aktuğan
13 Ekim 2025
*Serbest Kürsü

İki sessizlik arasında Orta Doğu

Metin Duyar
13 Ekim 2025
EditörSerbest Kürsü

İnsan adaleti mi doğa adaleti mi?

Tijen Zeybek
12 Ekim 2025
Serbest Kürsü

Erdem, cehalet ve ihtiras

Melek Ay
12 Ekim 2025
Medya Günlüğü
Facebook X-twitter Instagram Cloud

Hakkımızda

Medya Günlüğü: Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, medyanın ve gazetecilerin sorunlarını ve geleceğini tartışmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Kategoriler
  • MG Özel
  • Günlük
  • Köşe Yazıları
  • Serbest Kürsü
  • Beyaz Önlük
Gerekli Linkler
  • İletişim
  • Hakkımızda
  • Telif Hakkı
  • Gizlilik Sözleşmesi

© 2025 Medya Günlüğü.
Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak

Welcome Back!

Sign in to your account

Username or Email Address
Password

Lost your password?