İnsanlar kararlarıyla vardır ve böyle yol alır. Yani hayat ve gidişat kararlara dayanır aslında. Hem bizim hem de başkalarının kararlarına.
Farkında olmasak da her gün onlarca karar veririz. Seçimlerde oy verme kararından evleneceğimiz kişiye, okuyacağımız üniversiteden yapacağımız işe kadar çok önemli kararlar vardır. Bunun yanında o gün sokağa çıkmak, bir şey satın almak, pişireceğimiz yemeği seçmek ya da yeni bir kitaba başlamak gibi çok sayıda günlük karar da söz konusudur.
Bazen karar dediğimiz şeyse malumun ilanıdır. İçinde olduğumuz şey çoktan kuşatmıştır bizi ve yaptığımız şey ya vazgeçmek ya da teslim olmaktır. İnsan özgürüm dediği şeyde tutsaktır bazen.
Peki ama insanların kararlarını şekillendiren faktörler nelerdir? Şirketler neden insanları çeşitli gruplara bölerek buna göre reklam stratejisi belirler mesela? Bizi bir yerlerden yakalamayı nasıl başarırlar?
Konuyla ilgili araştırmalara bakıldığında, kararlarımızı geçmiş deneyimlere, alışkanlıklara, değerlere ve beklentilere göre belirliyoruz. Ayrıca o an içinde olduğumuz duyguların da etkisi oluyor muhakkak.
Bazen yanlış yargılara ve hatalı mantığa yol açabilecek genellemeler olabiliyor. Böyle bir durumun etkisinde büyük resme bakmadan, gerçek dinamikleri kavramadan karar verebiliyor insanlar.
Konuyla ilgili okuduğum makalelerde en ilginç gelen şey insanların bir olay gerçekleştiğinde hemen algılama eğiliminde olduğu yönündeki tespit. Bu ise sahip olunan inançlar ve önbilgiye duyulan aşırı güven ile gerçekleşiyor. Bunun toplumumuzun içinde bulunduğu durum açısından önemli bir gerçeklik olduğunu düşünüyorum.
Yine araştırmalara göre ilginç olan başka bir şey de bazen aldığımız bir kararı ileri sürdüğümüz nedenin dışındaki şeylerin belirliyor olması.
İnsanlar geçmişteki hataları tekrar etmekten kaçınsa da bu her zaman rasyonel karar verdikleri anlamına gelmiyor. Çünkü çoğu zaman duygular ve değerler devreye giriyor. Yalnız olduğumuz anda bile anne babamız ve çevremiz yanı başımızda beliriyor. Ayrıca farkında olmasak da bilinç altımız her zaman bizimle. Freud’un gündeme getirdiği gibi yasak düşünceler, görmek istemediğimiz anılar, zihnimizin karanlık dehlizlerinde hapsedilmiş her şey bir şekilde etki ediyor.
Bazı görüşlere göre ise, insanlar irrasyonel bir bağlılık artışına dayalı kararlar alabiliyor. Yani bireyler kendilerini bağlı hissettikleri bir karara daha fazla zaman, para ve çaba harcıyor. Fakat ilginç olan şu ki bireyler batık bir şeyden kendilerini sorumlu hissettiklerinde riskli kararlar almaya devam edebiliyor.
Yaş da ilginç bir faktör. Zira araştırmalar yaşlıların gençlere göre daha az seçenek üzerinde durduğunu gösteriyor. Bazen de geçmiş deneyim ve birikimlerine aşırı güven yanlış kararlar verdiriyor.
Özetle, insanların hayatı kararlarından bağımsız değil. Özgürce verdiklerini düşündükleri bu kararlar onları yıllar önce şekillendiren belirlenmişliklerin etkisinde. Dahası da ertelenmiş her ihtiyaç günün birinde intikamını alıyor. Yani bazen de karar dediğimiz şey geçmişte verilmemiş kararların birikimi oluyor.
Not: Samih Güven’in bu yazısı Medya Günlüğü’nde daha önce yayınlanmıştır.
KAYNAKLAR:
-Weighing the past and future in decision making, www.researchgate.net
-Decision Making: A Core Problem of Social Cognition, www.academia.edu
-Decision Making: Factors that Influence Decision Making, Heuristics Used, and Decision Outcomes, www.inquiriesjournal.com