Eskiden beri Türkiye’nin yetersiz olduğu konuların başında markalaşma geliyor. Asırlık markalar deyince Hacı Bekir (1777), Ziraat Bankası (1863), Vefa Bozacısı (1870), Güllüoğlu (1871) Komili (1878), Cemilzade (1883), Hacı Şakir (1889), Koska (1907) ve Abdi İbrahim (1912) gibi neredeyse bir avuç isim akla geliyor.
Kahve tiryakisi olmayanların bile adını bildiği Kurukahveci Mehmet Efendi de işte o markalardan biri.
İnternet sitesinde yer alan bilgiye göre 150 yılı aşkın geçmişi bulunan işletmenin öyküsü şöyle:
19’uncu yüzyılda Türk kahvesi çoğunlukla çiğ çekirdek olarak satılıyor, evlerde tavada kavrulduktan sonra el değirmenlerinde çekiliyor ve içiliyordu.
1871 yılında işi babasından devralan Mehmet Efendi, çiğ çekirdek kahveyi özenle kavurup dibekte öğüterek müşterilerine hazır olarak satmaya başlar. İstanbul Eminönü’deki Tahmis Sokağı’nda taze mis gibi kavrulmuş kahve kokusu çevreye yayılmaya başlar.
Mehmet Efendi müşterilerine sağladığı bu kolaylıkla, bir süre sonra “Kurukahveci Mehmet Efendi” lakabıyla anılır.
1931 yılında vefat eden Mehmet Efendi’nin ardından oğulları Hasan Selahattin, Hulusi ve Ahmet Rıza beyler baba mesleğini sürdürdü.
Aile 1934 yılında “Kurukahveci” soyadını aldı. Mehmet Efendi’nin vefatından sonra ailenin en büyüğü Hasan Selahattin (1897–1944) yurt dışının önemini kavrayarak uluslararası etkinliklere katılmaya karar verdi. Böylece Türk kahvesini yurt içine olduğu kadar yurt dışına da pazarlayarak tanıtmaya başladı.
Hulusi Bey (1904–1934) dönemin gelişen teknolojisini göz ardı etmeyerek toplu üretimi gerçekleştirdi.
İstanbul Tahmis Sokağı’ndaki dükkânın yerine, dönemin ünlü mimarı Zühtü Başar’a günümüzde de kullanılmakta olan “art deco” tarzında bir bina inşa ettirdi.
Ayrıca 1932 yılında, dönemin usta grafikeri İhap Hulusi Bey’e bir amblem çizdirtti. Bu amblem günümüzde de kullanılıyor.
Genç yaşta hayata veda eden Hulusi Bey’in ardından yönetimi, yurt dışında eğitim görmüş olan en küçük kardeş Ahmet Rıza Kurukahveci devraldı. Ahmet Bey’in dünyadaki gelişmeleri yakından takip ediyor olması, onu reklama ve firmayı çağdaşlaştırma yönünde adımlar atmaya yöneltti.
Bu dönemde kahve, parşömenli kâğıt paketlere konularak şehir içindeki bakkallara otomobil ile dağıtılmaya başlandı. Böylece Türkiye’de bir ilk daha gerçekleştirilmişti.
Ayrıca o yıllarda büyük yenilik olarak tanımlanan afiş ve takvim çalışmaları ile firmanın reklamları yaygınlaştırıldı. Özel arabalarla yurtiçinde kahve dağıtımı da bu dönemde başladı. Galatasaray Sahne Sokağı’nda bir şube açıldı.
Bugün Kurukahveci’nin yönetiminde olan Mehmet Efendi’nin torunları; Ahmet Rıza Kurukahveci’nin vefatından sonra yönetimi devraldılar.
Kurukahveci Mehmet Efendi, dünya çapında yaygınlaşan bir kahve üreticisi olmasına rağmen, halen bir aile şirketi olma özelliğini koruyarak, 1871’den günümüze ulaşan kalitesini modern teknolojileri kullanarak sürdürüyor.
Kurukahveci Mehmet Efendi kahvesi; Avrupa, Amerika, Asya, Avustralya ve Afrika kıtalarındaki 55 ülkeye ihraç edilerek modern ambalajlarda tüketicilere sunuluyor.
Adı Türk kahvesiyle özdeşlese de işletmenin ürünleri arasında filtre kahve, press kahve, kakao ve espresso da bulunuyor.