Haziran 2025’te Erivan’da patlak veren bir tutuklama, Ermenistan’ın yüzeyinin altında kaynayan büyük güç mücadelesini dışa vurdu.
Rusya vatandaşı milyarder Samvel Karapetyan’ın (manşetteki küçük fotoğraf) “darbeye teşebbüs” ve “kara para aklama” suçlamalarıyla hapse atılması, Başbakan Nikol Paşinyan’ın ülkeyi eski, Rusya güdümlü oligarşik düzenin etkisinden çıkarma çabasının en sert hamlesiydi. Bu dava, Paşinyan’ın Batı’ya dönük reform iradesi ile Kremlin’in Güney Kafkasya’daki hamiliğini sürdürme kararlılığı arasında sıkışıp kalan Ermenistan’ın kaderini belirleyen bir dönemece işaret ediyordu.
Paşinyan’ın iktidarı devraldığı “Kadife Devrim” sadece siyasi liderleri değil, Ermenistan’ın ekonomik ve kültürel otorite merkezlerini de hedef almıştı. Karapetyan davası, bu iki direnç noktasını, yani ekonomik oligarşiyi ve siyasallaşmış kiliseyi birleştiren kilit noktaydı.
Karapetyan, Paşinyan’ın devirmeye çalıştığı sistemin ekonomik belkemiğiydi. Onun gücü, Moskova’daki devasa servetinden ve Ermenistan’daki siyasi himayecilikle elde ettiği imtiyazlardan geliyordu:
Karapetyan’ın, Paşinyan’ın baş düşmanı olan eski Cumhurbaşkanı Robert Koçaryan’ın devasa kefaletini ödemesi, Paşinyan’ın reformlarına karşı verilen açık bir ekonomik savaş ilanıydı. Bu hamle, eski elitlerin ona karşı tek bir cephe oluşturduğunu gösteriyordu.
Ülkenin ulusal güvenliği için kritik olan Ermenistan Elektrik Şebekeleri’nin (ENA) Karapetyan’a devri, eski Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan’ın bizzat isteğiyle gerçekleşmişti. Bu tür bir stratejik varlığın siyasi bir emirle el değiştirmesi, Paşinyan’ın reform gündemini haklı çıkaran, siyasetin ekonomiyi nasıl esir aldığının somut kanıtıydı. Paşinyan’ın bu yapıyı sökme çabası, ülkenin ekonomik bağımsızlığını sağlama yönündeki Batı’ya dönük vizyonunun bir parçasıydı.
Kilisenin gölgesi
Karapetyan’ın tutuklamasını tetikleyen son hamlesi, Paşinyan’la gerilim yaşayan Ermeni Apostolik Kilisesi’ne açıkça destek vermesiydi. Kilisenin, ulusal kimliğin korunması rolünü aşarak, siyaset ve günlük yönetime müdahale etme eğilimi Paşinyan’ın eleştirdiği ana noktaydı. Paşinyan, ülkeyi modern bir hukuk devletine dönüştürme hedefi doğrultusunda, Kilise’nin siyasetten arındırılması gerektiğini savunuyordu. Karapetyan’ın kiliseyi bir siyasi kalkan olarak kullanması, eski düzenin dini ve manevi kurumları dahi siyasi çıkarları için nasıl kullandığını gözler önüne serdi. Paşinyan için Karapetyan’ı tutuklamak, sadece oligarkları değil, siyasallaşmış dini otoriteyi de sınırlandırma yolunda atılmış kritik bir adımdı.
Karapetyan davasının jeopolitik önemi, Rusya ve Batı’nın tepkilerinin keskinliğinde gizliydi. Dava, Ermenistan’ı Rusya’nın geleneksel arka bahçesi olma rolünden kurtarma çabası ile Moskova’nın son kalan nüfuzunu koruma refleksi arasındaki savaşı simgeliyordu.
“Hibrit savaş”
Karapetyan’ın Rusya vatandaşı kimliği, Moskova’nın Ermenistan’ın egemenliğine doğrudan müdahale etmesi için bir gerekçe oldu. Kremlin Sözcüsü Peskov ve Dışişleri Sözcüsü Zaharova’nın Karapetyan’a “gerekli yardımı sağlayacağız” açıklaması, Paşinyan hükümetine karşı aleni bir diplomatik tehditti.
Paşinyan’ın bu duruma tepkisi, Moskova’nın geleneksel hamilik rolünü reddetmek yönündeydi. Hükümet, Karapetyan’ın Rusya tarafından bir araç olarak kullanıldığını ve bunun, ülkedeki Batı’ya dönük reformları engellemek için yürütülen bir “hibrit savaş” olduğunu ileri sürdü. Bu suçlama, Rusya’nın ekonomik güç ve medya desteğiyle (Kilise ve eski oligarklar üzerinden) Paşinyan’ın iktidarını sarsma çabasını ifşa etme amacı taşıyordu.
Daron Acemoğlu faktörü
Batı’dan gelen entelektüel ve siyasi tepkiler, Paşinyan’ın reformlarına verilen desteğin koşullu olduğunu gösteriyordu. Dünya çapında tanınan ekonomist Prof. Dr. Daron Acemoğlu’nun Karapetyan’ın arkasındaki muhalif harekete gönderdiği mesaj, Paşinyan’a yönelik siyasi süreçlerin kalitesine dair önemli bir uyarıydı.
Acemoğlu’nun savunduğu hukukun üstünlüğü ideali, Paşinyan’a şunu hatırlatıyordu: Oligarkları tasfiye etmek Batı için kabul edilebilir bir reformdur, ancak bu süreç hukuki normlardan taviz verilerek yürütülmemelidir. Batı, bu eleştirel duruşla kendi jeopolitik çıkarlarını (hukuk devleti görünümü) korumakta ve Paşinyan’ın iktidarını pekiştirme sürecini yakından denetlediğini gösteriyordu. Amaç, Paşinyan’ın Batı kapısını açık tutması, ancak bunu yaparken demokratik prensiplere bağlı kalmasıydı.
Karapetyan’ın tutuklanması, Paşinyan’ın siyasi rakipleri temizleme ve Rusya’nın ekonomik etkisini kırma kararlılığının zirve noktasıydı. Bu kararlılık, Rus askeri üssüne ev sahipliği yapan kritik bir şehir olan Gümrü Belediye Başkanı Vardan Gukasyan ve beraberindeki şehir yetkililerinin yolsuzluk suçlamasıyla tutuklanmasıyla da pekiştirildi. Bu, Paşinyan’ın Rus nüfuzunun güçlü olduğu her alana dokunmaya cesaret ettiğinin bir göstergesiydi.
Ermenistan, Samvel Karapetyan davası üzerinden, Moskova’nın egemenlik dayatması ile kendi bağımsız siyasi iradesini kurma iradesi arasında bir seçim yapmak zorunda bırakıldı. Paşinyan’ın eylemleri, ülkenin Batı’ya dönük modernleşme ve şeffaflık yolunda ilerleme kararlılığını gösteriyor. Ancak Paşinyan’ın bu zorlu yolda başarılı olması, ne Karapetyan’ın serveti ne de Peskov’un tehditleri ile değil, hukukun üstünlüğünden ödün vermeden, ülkenin zayıf kurumlarını güçlendirme becerisiyle belirlenecek. Erivan’daki bu satranç, sadece Paşinyan’ın değil, tüm Ermenistan’ın geleceğini tayin edecek.
Ekim ayının sonlarına doğru ülkenin ikinci büyük kenti Gümrü’nün Belediye Başkanı Gukasyan’ın yolsuzluk suçlamasıyla tutuklanması, Paşinyan’ın bu savaşta cesurca attığı adımların bir yenisiydi.
Komünist Parti üyesi ve Rusya yanlısı olduğu bilinen Gukasyan, Paşinyan’ın Batı’ya yönelik politikasına sert muhalefetiyle tanınıyordu. Bu olay Rusya cephesinde “Paşinyan hükümetinin siyasi rakiplerini susturma girişimi” olarak değerlendirildi.
Tüm bunların yanı sıra hükümet kritik bir adım daha attı ve Ermenistan Dışişleri Bakanı Ararat Mirzoyan, ülkesinin önümüzdeki bir ay içinde veya gelecek yıl koşullara bağlı olarak AB’ye üyelik başvurusu yapabileceğini açıkladı. Mirzoyan, AB üyeliğinin artık Ermenistan’ın resmî politikası haline geldiğini belirtti. Ayrıca, AB ile yeni ortaklık anlaşmasının üç ay içinde imzalanabileceğini söyledi. Bu adım da Gümrü Belediye Başkanı’nın tutuklanması gibi Batı ile Rusya arasındaki nüfuz mücadelesinin yansıması olarak değerlendiriliyor. Başbakan Paşinyan, Moskova’ya karşı siyasi risk alarak Brüksel’e yaklaşıyor.
Kritik soru şu: Ermenistan şimdi Ukrayna’nın yolundan mı gidiyor?
***
Medya Günlüğü sosyal medya hesapları:
