Türkiye’nin neredeyse tamamını karanlığa gömen elektrik kesintisinin üzerinden 10 gün geçmesine karşın şu ana kadar kamuoyuna doyurucu açıklama yapılmadı. Türkiye’nin önde gelen enerji uzmanlarından Mehmet Doğan Medya Günlüğü için kaleme aldığı yazıda kesintinin gerçek nedenini şöyle açıklıyor:
31 Mart tarihinde saat 10:36’da Türkiye’nin bütün elektrik şebekesi çökerek, İngilizcede “Blackout” dediğimiz olay meydana geldi.
Olaydan sonra resmi organlardan birbirinden farklı açıklamalar geldi. Gelin tekrar bu açıklamaları hatırlayalım.
· “İki tane büyük termik santralin aynı anda durması nedeniyle, frekans değerlerinde çok ani bir düşme yaşandı ve yaşanan bu frekans düşüşü bütün sisteme sirayet ederek, sistemi çökertti” dendi
· “Siber saldırı ihtimalinin olabileceği” söylendi.
· “Avrupa enterkonnekte şebekesinden henüz anlaşılamamış bir biçimde birden bire koptuğumuz için olayın gerçekleştiği” öne sürüldü.
Resmi organların dışından ise, muhalif kanatlardan farklı açıklamalar yükseldi.
· “Trafoya kedi girmiştir” dendi.
· “Seçim provası “diye yorumlandı.
·”Türkiye’yi karıştırmak isteyen Karanlık güçlerin yine devreye girdiği” söylendi.
AMA HİÇBİRİ!
Peki, Türkiye’nin elektrik sisteminin birden bire göçmesinin gerçek nedeni nedir?
Öncelikle belirtmek gerekir ki, gerçek nedenin yukarıdaki resmi ve şaka yollu açıklamalarla hiçbir alakası yok.
Bana göre kesintinin 2 tane nedeni var. Bu nedenlerden birincisi evdeki hesabın çarşıya uymaması ve teknik arıza, ikincisi de enerji piyasalarının kötü yönetilmesi.
Ben birinci nedenden çok ikinci nedeni daha çok önemsiyorum. Enerji piyasalarının kötü yönetilmesi, gereken kararların zamanında alınamaması, çok ciddi sorunlar yaşayabileceğimiz bir çok olayın ucuz atlatılmasın altında geçen nedenlerin araştırılmıyor olmasını Heinrich’in üçgen teorisine benzetiyorum.
Yani, kötü yönetimden doğan, ucuz atlatılan ve nedeni tam olarak araştırılmayan hataların artması, bir gün mutlaka ölümcül bir hataya düşüleceğinin göstergesidir.
Gelelim 1.nedene
Elektrik şebekesinde elektriğin kaliteli bir biçimde tüketicilere ulaştırılması için belirli bir frekansta olması gerekir. Bu toleransın üzerine veya aşağısına düşüldüğünde dalgalanmalar başlar ve elektrik kesintileri meydana gelir.
Aslında elektrik piyasasında her şey bir gün öncesinden planlanır. Ertesi gün ne kadar elektrik tüketileceği talep tahminleri ile toplanır, buna göre de hangi santrallerin çalışacağına karar verilir. Bu kararın belirleyicisi de tabii ki fiyattır. En ucuz elektriği üretmeyi taahhüt eden santrallerden başlayarak toplam talebe ulaşılana kadar fiyat teklifleri alınarak planlama yapılır.
Bu sadece bizim ülkemizde değil, bütün ülkelerde böyledir.
Bu planlama sürecinin iki tane bozucu etkisi vardır. Birincisi elektrik tüketiminin beklenenden az veya çok olması. İkincisi ise üretim santrallerinde olan beklenmeyen arızalardır.
Ancak bu durum da planlama sürecinde hesaba katılır. Tüketimin artma ve bazı santrallerin arızalanması ihtimaline karşı yine bazı santraller yedekte bekletilir ve ihtiyaç olması halinde bu santrallere yük al talimatı verilir.
“YÜK ATMA”
Tüketimin azalma ihtimaline karşı da çalışan santrallerden bazılarına “yük at” talimatı verilir.
“Yük al” ve “yük at” talimatları ile de elektrik şebekesinin sağlıklı işlemesi için gerekli olan frekans değeri olması gereken değerde korunmaya çalışılır.
Eğer sistemde ihtiyaçtan fazla elektrik varsa sistemde frekans değeri yükselir, eğer ihtiyaçtan daha düşük miktarda elektrik üretiliyorsa da frekans değeri düşer.
Sistemin frekansını belirli bir düzeyde tutmak için “yük al” ve “yük at” talimatlarının yanı sıra bu talimatlarla sonuç alınamaması halinde 2.bir koruması daha vardır.
O da frekansta sorun yaşanan bölgeyi diğer bölgelerden izole ederek, diğer bölgelerin frekansını belirli seviyede tutmaktır. Bu koruma yöntemi olası bir bölgede yaşanan bir frekans sorununun diğer bölgelere sirayet etmesinin önüne geçmesi amacıyla düşünülmüştür.
Bölgesel kesinti yöntemi de, kılcal hatlardan başlayarak, ilerler, burada asıl amaç ana elektrik şebeke omurgasının korunmasıdır.
1 GÜN ÖNCESİ
Peki, 31 Mart günü neler yaşandı?
31 Mart günü yaşananları tam olarak anlayabilmek için, 30 Mart gününde yapılan planlamaya bakmamız lazım.
30 Mart tarihinde bu kışın bol karlı ve yağmurlu geçmesinden, kısaca su bolluğundan dolayı 31 Mart programı hidroelektrik santrallerin üretimine ağırlık veren bir program yapıldı.
Hidroelektrik santrallerinin devreden çıkmaları çok çabuk olmamasına rağmen, yani yük atma süreleri diğer termik santrallere göre (özellikle doğal gaz) uzun olmasına rağmen, fiyatlarının ucuz olmasından dolayı hidroelektrik ağırlıklı bir üretim planlaması yapıldı.
Doğu bölgesinde gerek nehir tipi santraller gerekse barajlı santrallerde üretim elektrik üretimi beklenenden yüksek oldu. (Özellikle nehir tipi santrallerde, su debisi kontrol edilemediğinden dolayı) elektrik talebi de beklenenin altında seyredince doğudaki frekans ani olarak çok yükseldi. Bu sırada arızada olan bir kömür santrali sisteme giriş denemesi yapınca, yüksek frekans bu enerji santralını devre dışına attı.
FREKANS SORUNU
Frekans belirli düzeyin altında ve üzerinde ise elektrik santralleri devreden çıkar ve frekans normale dönmedikçe de devreye tekrar giremez.
Frekansın yüksekliği de doğu bölgesini birden bire çökmesine yol açtı. Bunun 1. sebebi hidroelektrik santrallerinin kısa sürede yük atamaması ve sorunun yaşandığı bölgeyi izole edecek röle sistemlerinin tam da ihtiyaç duyulduğu esnada devre çalışmamasıydı.
Röleler çalışmayıp, sorun batıya kaydığında, Avrupa enterkonnekte sistemi sorun Avrupa’ya sirayet etmesin diye hemen Türkiye ile ilişkisini durdurdu.
Çok kısa bir sürede de, batı bölgesinde de elektrikler kesildi.
Termik santrallerinin beklenmedik şekilde arıza yapmaları sonucunda frekansın düşmesi sonucunda elektrikler gitmedi.
Bu tip olaylar zaten rutin olarak her gün yaşanan olaylar.
Konu yük alıp atması çok kısa sürelerde sisteme cevap vermesi mümkün olmayan hidroelektrik santrallerinin üretim portföyünde fazla olması ve röle sisteminde yaşanan teknik arızadan dolayı tüm Türkiye’nin elektrikleri kesildi.
“Sorun” diye açıklanan termik santrallerin devreden çıkması veya Avrupa enterkonnekte sisteminin, Türkiye iletil sistemimden kopması aslında sorun değil, yaşanan hadisenin sonuçlarıydı.
Şirketlerde çalışanlar bilir, bilgisayarınızda bir sorun olduğunda IT departmanını ararsınız. IT uzmanının size ilk sorduğu soru şudur.
“Abi bi kapatıp açtın mı?”
Valla Biz açtık kapattık.
Ama ülke hâlâ aynı!