Abraham normalleşme süreci sonuçlarını vermeye ve Maşrık’tan Mağrib’e doğru kararlı adımlarla ilerlemeye başlamıştı. Yapılan her toplantı yeni işbirliği umudu yaratıyor, atılan her imza yeni bir projeye karşılık geliyordu.
Basıncı hep yüksek ortamda güven meltemi esmeye ve bölgesel barışa soluk aldırmaya başlıyordu. İsrail, Mısır ve Ürdün’ün iş birliği Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn ve Sudan’a örnek olmuş, Umman ile yeni kapıların aralanmasına ramak kalmıştı. İsrail, Kızıl Denizi tekrar geçerek Fas üzerinden Atlantik kıyılarına ulaşma planlarını yürürlüğe koymuş, 2020 yılının son aylarından itibaren Fas ile arasında ihtiyatlı bir normalleşme süreci başlamıştı. Temkinli ve tereddütlü duruşuna rağmen sürecin başlamasının Fas için ödülü, Washington’dan gelmişti. Abraham anlaşmalarından kalıcı barış beklentisi olan ABD, Polisario hareketinin bağımsızlık talep ettiği tartışmalı Batı Sahra’da Fas’ın şartsız egemenliğini kabul ettiğini açıklayınca sular durulmuştu.
Birinci Necef Zirvesinin hazırlık toplantısı, en az zirve kadar önemli olmuş ve 2022 de Fas’ın ev sahipliği yaptığı ilk zirveye, kapsamlı bir gündem, güçlü bir kamuoyu desteği ve stratejik bir yol haritası sağlamıştı. Zirve Mart 2022 de Fas’ta toplandığında her şeyden önce diplomatik bir başarı olarak kabul edilmişti. Rusya’nın Ukrayna’ya karşı başlattığı askeri harekât ve işgalle kuzeyde savaş fırtınaları eserken, İsrail’in Orta Doğu’da siyasi varlığının ve etkinliğinin bölgesel kabulü, bölge için barış ümidi olmuştu. İlk zirvede gelecek zirveler için de söz verildi. Hatırlanacak olursa, dönüşümlü çalışma grupları oluşturularak, askeri güvenlik, enerji, turizm, sağlık, eğitim, gıda ve su güvenliği konularında bölge ülkeleri kendi başlarına ortak adımlar atmaya karar verdiler. Bu 1991 Madrid zirvesinden farklı olarak, ABD, AB ve Rusya’nın gölgesinden sıyrılarak bölgenin kaderinin, bölge ülkelerinin eline alması için bir fırsat gibiydi. Sanki aradan geçen 30 yılda, dünyanın karşısına artık rüştünü ispatlamış, kalıcı barışın nemasını toplamaya hazır yeni bir Orta Doğu çıkıyordu. Birinci Necef Zirvesine sadece ABD, o da davetli sıfatıyla katıldı. İsrail Dışişleri Bakanı Yair Lapid’in “Düşmanlığı ortadan kaldıran yeni bölgesel barış mimarisi” söylemi bu kararlılığın besmelesi gibi duyuldu.
Heyecan dorukta olduğu için kafalarda Abraham normalleşmesinin İsrail ve Filistin arasındaki sorunlara ve özellikle İki Devletli Çözüm konusu için ne anlam ifade ettiği konusu üzerinde Birinci Necef Zirvesinde de fazla durulmadı. Oysa ilk Necef zirvesi 2002 de başlayan ama çıkmaz sokağa dönüşen Arap Barış Girişimi’nin (Arab Peace Initiative/API) 20. yıl dönümüne denk gelmişti. Ama bu bile dikkatlerden kaçtı. Zirve katılımcıları “API’ye ne oldu?” Sorusunu dahi sormak ihtiyacını hissetmedi. Birkaç mahcup “İki Devletli Çözüm” sorusuna ise o tarihte Başbakan olan Naftali Bennett’in verdiği “şimdi bu gündemimizde değil” cevabı samimi ve tatmin edici bulundu.
Oysa İsrail’in kendi evindeki sorunlar, Necef Zirvesi ile barış rüzgârını arkasına aldığını zanneden Abraham normalleşme süreci için göz ardı edilmemesi gereken birer tuzaktı. İsrail, Arap ülkelerinin Filistin duyarsızlığına fazla güvendi. Gazze ve Kudüs’teki gelişmeleri denetleyebileceğini sandı. Ama işte tarihin en sağcı, ırkçı ve şedit koalisyonu, kendi paçasını kurtarmaktan başka bir şey düşünmeyen Netanyahu başbakanlığında yönetime gelince, İsrail’in onca çaba ve ümitle yörüngeye oturtmaya çalıştığı Abraham Barış Süreci de şimdi tehlikeye girdi.
(Prof. Dr. Sema Kalaycıoğlu, tasam org)
Makalenin devamını okumak için tıklayın