İsrail’in, Hamas’ın 7 Ekim’de düzenlediği saldırılara misilleme olarak bir yılı aşkın süredir Gazze ve zaman zaman Batı Şeria’da düzenlediği operasyonlarda ölü sayısı 42 bini geçti.
100 bine yakın kişinin de yaralandığı saldırıları kınayan ve İsrail’i ağır şekilde suçlayan pek çok ülke var. İsrail’in yaptıkları Batılı ülkelerde değilse de kamuoyunda büyük tepki çekiyor. Güney Afrika’nın Uluslararası Adalet Divanı’nda İsrail’e karşı açtığı soykırım davasına Türkiye, Filistin Yönetimi, İspanya, İrlanda, Belçika, Mısır, Meksika, Kolombiya, Nikaragua, Libya, Maldivler, Şili ve Küba gibi ülkeler katılma talebinde bulundu ya da katılacağını açıkladı.
Saldırılar sadece sivillere yönelik değil, İsrail son günlerde Lübnan’daki Birleşmiş Milletler Barış Gücü’nü de hedef almaya başladı.
Savaş suçu işlemekten soykırıma İsrail’e pek çok suçlama yöneltiliyor.
Peki, uluslararası hukukta bu suçlamalar nasıl tanımlanıyor?
Savaş suçu
1899 ve 1907 tarihlerinde imzalanan Lahey Sözleşmeleri ve 1949 ve 1949 Cenevre Sözleşmeleri ve 1977’deki Ek Protokoller savaşın tarafların uyması gereken kuralları belirliyor. Savaş suçunu tek bir başlık altında toplayan uluslararası bir belge bulunmuyor. 1949 tarihli Cenevre Sözleşmeleri’ni Birleşmiş Milletler’e üye olan bütün devletlerin imzalamasına karşın Ek Protokoller’i onaylamayan ülkeler bulunsa da orada yer alan maddeler bağlayıcı kabul ediliyor.
Roma Statüsü’nün 8. Maddesi “savaş suçu” kapsamına giren 50 civarında eylemi sıralıyor. Bunlardan bazıları şöyle:
-Kasıtlı öldürme
-Çatışmalara taraf olmayan sivillere yönelik kasıtlı saldırı
-Askeri hedefler arasında yer almayan sivil hedeflere saldırı
-Askeri hedef sayılmayan ve korunmayan şehirlere, kasabalara, köylere, yerleşim birimlerine ya da binalara düzenlenen saldırı ve bombalama eylemleri
-Askeri hedef sayılmayan din, eğitim, sanat ve bilim kuruluşlarıyla, anıtlara, hastane ve hastalarla yaralıların toplandığı yerlere kasıtlı saldırı
-İşgalci güç tarafından işgal edilen bölgedeki sivillerin tamamının ya da bir bölümün işgal altındaki bölge içinde ya da dışında zorunlu göçe tabi tutulması
-Cenevre Sözleşmeleri kapsamında bulunan yardım malzemelerinin kasıtlı olarak engellenmesi de dahil olmak üzere, sivillerin hayatta kalmaları için vazgeçilmez nesnelerden mahrum bırakmak, sivilleri kasıtlı olarak aç bırakmayı bir savaş yöntemi olarak kullanmak
-İnsani yardım ya da barış gücü görevlerinde kullanılan personel, tesis, madde ya da araçlara kasıtlı saldırı
-Can kaybına ya da yaralanmaya ya da zarara yol açacağının bilinmesine rağmen sivillere ve sivil hedeflere kasıtlı saldırı
-Askeri zorunluluk bulunmamasına rağmen malın yok edilmesi ya da yağmalanması.
Soykırım suçu
1948 tarihli Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi’nde ise soykırım şöyle tarif ediliyor:
“Bir ulusu, etnik, ırki ya da dini grubu tamamen ya da kısmen yok etmek için yapılan eylem.”
Etnik temizlik
Etnik temizliği ayrı bir suç olarak kabul eden ya da tanımını yapan uluslararası bir yasa bulunmuyor.
Ancak Birleşmiş Milletler uzmanlarının eski Yugoslavya ile ilgili hazırladığı bir raporda etnik temizlik şöyle tanımlanıyor:
“Bir etnik veya dini grup tarafından, başka bir etnik veya dini grubun sivil nüfusunu belirli coğrafi bölgelerden şiddet yoluyla ve terörü teşvik eden yöntemlerle uzaklaştırmak için tasarlanan kasıtlı politika.”
Söz konusu yöntemler arasında cinayet, işkence, tecavüz, yargısız infaz, tehcir, sivillerin insan kalkanı olarak kullanılması, hastane, Kızıl Haç, Kızılay amblemi taşıyan yerlere kasıtlı askeri saldırı düzenlenmesi sayılıyor.
Fotoğraf: Bosna’daki soykırım kurbanları
John Isaac (Birleşmiş Milletler)