“İran savaşı vadedilmiş topraklar meselesi değil (Tanrı kimseye taş toprak vaad etmez, söz de vermez, o işin masalı) Kuzey İran’ın Azerbaycan’a katılması. Büyük Azerbaycan’ın (büyük Hazar) kurulması, Ermenistan’ın küçültülerek! Orta Asya Türk devletlerinin İsrail ile direkt olarak Ege’ye, Karadeniz’e, Akdeniz’e, kısacası batıya sorunsuz ulaşması için gereklidir. Orta Doğu’da, İngiltere’nin, Amerika’nın, Fransa’nın, Belçika’nın, Hollanda’nın, İsveç’in hükmünün sona ermesi, Arap’ın dizginlenmesi ve dahi tüm ticaretin doğru insanların eline geçmesi için İran savaşı önemlidir. Din meselesi değil, 822’den bugüne kaybedilmiş umutların, inancın geri kazanılmasının, güneşin yeniden doğudan doğmasının yollarından sadece biridir. İsrail-Kazakistan-Azerbaycan- Türkmenistan-Tacikistan… Onlar bir…. Türkiye bu ittifakta yok…. Kısaca yazdık, umarım olaya buradan bakan birileri vardır…”
Bir dostum, Musevi bir arkadaşının yukarıdaki paylaşımını bana iletti. Musevi yurttaşımızın yazdıkları beni İsrail’in Türk Cumhuriyetleri ile ilişkilerine eğilmeye yöneltti. 14 Nisan tarihinde bu köşede yer alan “AB-Orta Asya stratejik ortaklığı” başlıklı yazımda, Türk Cumhuriyetlerinin Avrupa Birliği için stratejik önemine işaret etmiştim. Musevi yurttaşımızın paylaşımından görüleceği üzere, bu ülkeler İsrail açısından da stratejik bir öneme haiz. Avrupa Birliği gibi İsrail de Orta Asya ülkelerinin stratejik öneminin, doğal zenginliklerinin farkında. Bu durumdan istifade etme çabasında. AB de, İsrail de, Orta Asya ülkeleriyle ilişkilerini derinleştirme, zenginleştirme peşinde.
İsrail’in etkinlik alanını genişletmeye çalıştığı coğrafyalardan birinin Orta Asya olduğu görülüyor. Bölge güçlü bir tarihi Yahudi topluluğuna ev sahipliği yapıyor. İsrail için tehdit olan İran ve Afganistan ile çevreleniyorlar. Rusya ve Çin ile birlikte Batı’nın çekişme sahası hâline gelen Orta Asya, İsrail için pek çok ekonomik ve siyasi getiri vadediyor.
İsrail’in Orta Asya’daki ülkeleri etkilemek, onlara nüfuz etmek ve onlarla stratejik ortaklıklar kurmak için ekonomik, politik, askeri, ve güvenlik konularında avantajlarını öne çıkaran kapsamlı stratejiler ortaya koyduğu görülüyor.
Hâlihazırda Azerbaycan ile özellikle askerî alanda yakın ilişkilere sahip İsrail’in, Orta Asya ile bağlarını geliştirme çabalarının nedenleri arasında şunlar belirtilebilir:.
-Yeni enerji kaynaklarına ve değerli madenlere erişim İsrail’in amaçlarından biri. Orta Asya önemli petrol ve gaz rezervlerine sahip. Ayrıca, önemli miktarda uranyum, altın ve gümüş rezervleri mevcut. Orta Asya ülkeleriyle kurulacak iyi ilişkiler İsrail’e bu enerji kaynaklarına erişim imkanı sağlayacak.
-Arap ve diğer İslam ülkelerinin bölgedeki etkisini kırmak, dengelemek bir diğer amaç olarak görülüyor. İsrail bu ülkelerin Orta Asya ülkeleriyle olan ilişkilerinin kendi hareket alanını kısıtlayabileceği kanısında.
-İsrail’in Orta Asya’daki çıkarlarına muhalif islami grupların, siyasi hareketlerin yayılmasını frenlemek bir diğer amaç.
-Kazakistan gibi Orta Asya ülkelerinin Sovyetlerden miras aldıkları nükleer teknoloji birikimini ve uzmanlığını başta İran olmak üzere Arap ve İslam ülkelerine ihraç etmelerini veya paylaşmalarını önlemek de İsrail’in önde gelen amaçları arasında.
İsrail’in bu amaçlara ulaşmak için kullandığı araçlardan biri AB gibi ekonomi. İsrail büyük ekonomik projeler (enerji, değerli madenler, sanayi, telekomünikasyon, bilimsel araştırmalar, bankacılık, finansal sistemler vs.) planlayarak, ticaret anlaşmaları imzalayarak ve mali yardımlar sağlayarak Orta Asya ülkelerine nüfuz etmeye çalışıyor. İsrail bu çerçevede hazırladığı mega projelerle, gelişmiş ekonomik deneyimlerini de bu ülkelerle paylaşıyor.
İsrail bu ülkelere ilişkilerini geliştirmek için politik araçlardan da istifade etmekte. Bölge ülkeleriyle bu ülkelerin bağımsızlıklarını kazanmalarının hemen ardından diplomatik ilişkiler kuran ve büyükelçilikler açan İsrail, bu ilişkileri pekiştirmek için üst düzey siyasi temaslara da önem atfetmekte. Bu çerçevede, İsrail Başbakanı Netanyahu, ilişkileri geliştirmek, İran’ı kontrol edebilmek ve kendi nükleer projesine kaynak bulabilmek için 2016’da Azerbaycan ve Kazakistan’a ziyaretlerde bulunmuştu.
İsrail’in nüfuzu artırmak için bölgedeki rejimlere çeşitli şekillerde sızmak için çaba harcadığı da biliniyor.
İsrail, başta Özbekistan, iktidardaki rejimlerin İslami hareketlerle mücadelesi ve bölgedeki İslami dalganın büyümesini önlemek amacıyla kendi güvenlik ve istihbarat servislerini bu rejimlerin istifadesine sunuyor. “Terörle mücadele” adı altında güvenlik ve istihbarat kadrolarına yönelik eğitim programları düzenliyor..
Neticede İsrail’in, bu ülkelerin Sovyetlerden miras kalan güvenlik, ekonomik, ve siyasi zafiyetlerinden kurtulma ve askeri yeteneklerini yeniden inşa etme ihtiyaçlarından yararlanarak buralara geniş bir şekilde nüfuz etmeyi başardığı anlaşılıyor..
Bu noktada sorulması gereken önemli sorulardan biri, İsrail’in Orta Asya ile stratejik iş birliğine varan ilişkilerinin, bu ülkelerin Türkiye ile olan yakın ilişkilerine herhangi bir etkisi olup olmayacağı. Etkisi olacaksa ne yönde olacağı? Türkiye’nin bu konuda nasıl bir politika izleyeceği?
Son gelişmelerle ilgili olarak Ankara’da yapılan değerlendirmelerde, başta Azerbaycan, Orta Asya ülkelerinin İsrail ile ilişkileri de göz önünde tutuluyor mu?
İran ile İsrail arasında giderek artan krizde Azerbaycan İsrail’in yanında yer almakta. Diğer Türk Cumhuriyetlerinin kriz ile ilgili tutumu önümüzdeki süreçte nasıl seyir izleyecek? İsrail, bu ülkeler üzerindeki nüfuzunu nasıl kullanacak? Bunlar da yanıt aranması gereken sorular.
İnsani Yardım Vakfı (İHH) bünyesinde kurulmuş bir düşünce kuruluşu olan İnsani ve Sosyal Araştırma Merkezi (İNSAMER), “İsrail’in Orta Asya’daki Hedefleri” üzerine yaptığı bir araştırmada (*) “…Türkiye’nin bölgedeki varlığının güçlenmesi üzerine İsrail, İran’ın bölgedeki rolünü etkisiz hale getirmek olan ana hedefini güncelleyerek Türkiye’nin rolünü de etkisiz hale getirmek için çalışmalara başlamıştır” denilmekte.
Ankara’nın İsrail’in bu çalışmalarından bilgisi var mıdır?
Merkezin çalışmasında ayrıca, İsrail’in bölgede yaşadığı sorunlardan birinin, bölge halklarının -hükümetlerinden farklı olarak- Filistin davasına karşı sempati ve dayanışma duyguları içinde olmaları belirtilmekte, Arap ülkelerinin bölge ile yeterince ilgilenmemeleri bir eksiklik olarak görülmekte.
Bu gözlem, “Bölge hükümetlerinin Filistin davasına karşı tutumu nedir?”, “Filistin Devleti ile ilişkileri var mıdır?”, “Ankara, Orta Asya ve Arap ülkelerine ilişkilerini geliştirme konusunda telkinlerde bulunmuş mudur?” sorularını akla getirmekte.
Orta Asya ülkelerinin Semerkant’taki Avrupa Birliği-Orta Asya Zirvesi öncesi Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ile diplomatik ilişki tesis etmesi kamuoyunda tepkilere yol açmıştı. AB ile olduğu gibi İsrail ile yakın ilişkiler içinde olan Orta Asya ülkelerinin Filistin davasındaki tutumlarını daha dikkat çekici hale getirmekte.
Öte yandan, İsrail’in Orta Doğu bölgesinde temel hedeflerinden biri İran’daki rejimi çökertmek, etkisizleştirmek. Bu hedefin gerçekleşmesi, İsrail’e bölgede önemli bir stratejik üstünlük sağlayacak. Bu çerçevede İsrail’in Orta Asya ülkeleri ile iletişimi daha kolaylaşacak. Bu itibarla, Orta Asya ülkelerinin bu gelişmeler ve İsrail’in İran’daki rejimin geleceğine ilişkin planları hakkında ne düşündükleri merak konusu..
Son gelişmelerden ve İsrail’in İran’daki rejimin çökertme planlarından rahatsız olan Ankara’nın, İran-İsrail arasındaki tırmanmanın durması ve İran’ın nükleer çalışmalarına ilişkin İran ile ABD arasında sürdürülen müzakerelerin yeniden başlaması amacıyla yoğun diplomatik girişimlerde bulunduğu görülüyor.
Ankara’nın bu çerçevede İsrail ile yakın ilişkileri olan Orta Asya ülkeleri nezdinde girişimlerde bulunduğundan da kuşku duyulmuyor.
Son gelişmeler gibi İsrail’in Orta Asya’ya ilgisini de ABD-İsrail stratejik iş birliği çerçevesinde değerlendirmeyi göz ardı etmeyelim.
(*) www.insamer.com/tr/israilin-orta-asyadaki-hedefleri
Harita: newscentralasia.net
İlgili yazı:
***
Medya Günlüğü sosyal medya hesapları: