Hafta içinde Twitter’da “Selling England By The Pound”un trendler (TT) arasına girdiğini görenler gözlerine inanamadı.
Haksız da sayılmazlardı çünkü söz konusu olan 50 yıl, resmen yarım asır önce çıkmış bir albümün adıydı. Ortalama bir müziksever için ne ifade eder söylemesi zor ama pek çok Genesis hayranı 50 yıl sonra bile bu albüme tapar.
Progressive rock tarihinin efsane topluluklarından Genesis’in beşinci albümüdür bu. Genesis için çok şey söyleyebilirse de siyasi yönü bulunduğundan söz etmek fazla iddialı olur. Ama bu albüm bir istisnaydı çünkü “İngiltere’yi satmak…” o dönemde İngiliz İşçi Partisi’nin sloganıydı. Grup böylece İngiliz kültürünün zayıflayarak materyalizmin öne çıkmasına ve Amerikan kültürünün egemen hale gelmesine tepki göstermek istemişti.
“Selling England By The Pound”un Progressive rock tarihinin en iyi albümlerinden biri olduğuna kuşku yok elbette. Asıl çarpıcı ve inanılmaz olan albümün içinde birbirinden efsane pek çok şarkının bir araya gelmesiydi. Mesela “Firth of Fifth” gibi olağanüstü bir beste bile tek başına albümü kurtarmaya yeterdi ama buna “Cinema Show”, “I Know What I Like” ve “Dancing with the Moonlit Knight” katılınca ortaya müzik tarihine geçen bir albüm çıkmış oldu. Tabii bunlara bir türlü hak ettiği değeri göremeyen, daha doğrusu diğer parçaların gölgesinde kalan “The Battle of Epping Forest”i mutlaka eklemek gerekir.
Albümle ilgili başka ilginç bir not şu: Hemen hemen bütün albümler isimlerini içindeki bir şarkıdan alır. Oysa bu albümde “Selling England By The Pound” adını taşıyan bir şarkı yok. Bu cümle “Dancing with the Moonlit Knight”ın içinde nakarat bölümünde geçiyor sadece.
İronik olansa, Amerikan kültürünün hegemonyasına tepki olarak yapılan bu albümden sadece bir yıl sonra Genesis’in “The Lamb Lies Down on Broadway” adında tamamen Amerikan kültürüne dayalı bir albüm çıkarmasıydı.
Söz müzikten açılmışken, Pink Floyd’un ünlü “Animals” albümünün de bundan tam 46 yıl önce, 21 Ocak 1977 tarihinde çıktığını hatırlatalım.
https://www.youtube.com/watch?v=E-jS4e3zacI&t=1s