Biz Doğulu bir toplumuz, bizde “kul” olmak aşağılayıcı bir durumdan öte gurur kaynağıdır çünkü binlerce yıl göçebe yaşamış ve hayatını devam ettirmek için hayvanlarını besleme ihtiyacı duymuş bir toplum gerektiğinde otlakları zorla almak zorunda kalmış. Bu nedenle, bireyselleşme toplumun varlığının önünde en büyük tehdit olmuş çünkü obayı, kültürü, klanı, kabileyi, hakanı korumak yaşamakla aynı anlama geliyormuş. Bireyselleşme ve obadan ayrılma ise ölüme yakınlaştırıyormuş.
Bu anlayış eski sert ve katı formundan uzak olsa da bir şekilde devam ediyor. Zaten Batı ve Doğu’yu ayıran en önemli gelişme bu; Batı sermaye birikimi ve bunu üretime kanalize etmek için bireyselleşme ve özgürleşmeye yönelirken köylü kalan Doğu toplumları “kul” yapısını sürdürmüş.
Bizde de öyle, adına iktidar, güç, hegemonya dediğimiz şey genelde tek kişi tarafından kontrol ediliyor. Biz hiç partileri konuşmayız, belirleyici olan liderlerdir.
Bu durumu tespit ettikten sonra mevcut erkin Fenerbahçe’yi sevmediğini de söylemek gerek, aslında söylemek değil de durum tespiti çünkü gerçek olan bu. Çeşitli nedenlerle iktidar Fenerbahçe’yi sevmiyor, nedenini birçok defa yazdım ama burada önemli olan sonuçlar.
Doğulu bir toplumun güç bağımlılığına, Fenerbahçe’nin erk tarafından “öteki” görülmesini eklediğinizde güce yakınlaşmak için Fenerbahçe’ye düşmanlık kaçınılmaz oluyor.
Son dönemlerdeki Önder Özen, Mehmet Demirkol, Uğur Meleke gibi “kendilerine objektif” yazarların Fenerbahçe ile ilgili “negatif”, rakibi ile ilgili “pozitif” yorumları bu nedenledir. Hiç objektif taklidi yapmasınlar, kendilerine Fenerbahçe üzerinde sofrada yer arıyorlar. Böyle olmalarının nedeni seçimdir, çok uzun süre gücün el değiştirmeyeceğini anladıkları için kıvrak manevralarla Fenerbahçe düşmanlığı üzerinden gücün sempatisini kazanmaya çalışıyorlar. Demirkol ve Özen yeniden yayıncı pastasından pay almak isterken Meleke yerini korumaya çalışıyor.
Daha önce yazmıştım, Fenerbahçe ne taraftar sayısında geri kalmıştır ne de kamuoyundaki yaptırım gücü eksilmiştir. Tersine hepsi 3 Temmuz sonrası artarak ve organize olarak güçlenmiştir. Ama Fenerbahçe’yi mağdur eden şey, Doğulu toplumların klasik güç yancılığı nedeniyle güce ulaşmaya çalışanların Fenerbahçe üzerinden bunu yapmaya çalışmasıdır. Fenerbahçe düşmanlığı içinde yaşadığımız toplumda sofrada yer kapmanın aracıdır.
… Ki olanlar ortada zaten: Fenerbahçe’yi savunan kovulur, küfür eden ise el üstünde tutulur, TRT bile bunu örnekleri ile dolu.
Ben Fenerbahçeliyim, kimsenin yapamadığını yapıp “aykırı” söz söyleme cesareti olması beni mutlu ediyor. Fenerbahçe seçimden seçime tedbiren değil, her zaman Anıtkabir’e gidebilen, bunu savunabilen bir camia. Bunun eğrisi doğrusu bir yana yapabilmek bile büyük bir güç ve saygınlık gerektirir ve bu güç Fenerbahçe dışında kimsede yoktur.
Görsel: millidusunce.com