Don Kişot olun. Keloğlan, İnce Memed…
İşte acilen yapılması gereken budur.
Her günün, her sistemin, her devletin bir Don Kişot’a, Keloğlan’a ihtiyacı vardır.
Okuyun Cervantes’i, Keloğlan masallarını.
İçinizi bulacaksınız, dışınıza vuramadığınız.
Başkasını anlatmıyor Cervantes ve masallar, sizi anlatıyor, içinizde çürümeye unuttuğunuz çocuğu anlatıyor.
Hani yıldızları saymaya durduğunuz çocukluğunuzun geceleri var ya, onu anlatıyor. Büyüdükçe inandırıldınız ya yıldızların sayılamayacağına, artık anlayın çocukken siz sayabilirdiniz yıldızları hatta kanat çırpıp uçabilirdiniz Ay’a, Güneş’e gidebilir ve çoktan göç etmiş dünyadan, dedenizle nenenizle konuşabilirdiniz.
Kılıcınıza bile gerek yoktu devi, devleri yenmek için, hayal gücünüzle hangi dev başa çıkabilirdi ki?
Büyüdünüz ve akıl koydular kafanıza, hayallerinizi boşaltıp içinizden akılla doldurdular, alın yazınızı.
Aklınız size diyor ki, kanat çırpıp uçamazsınız, bir başınıza kötülükle başa çıkamazsınız.
O yıllarda oysa çocukluk yıllarınızda miladınızdan önce yani.
Bilgeliğin adaleti var bu masallarda ki aslında içinizin derininde bir yerdedir. Uyandırırsanız içinizi dışınıza, Türkiye’de, Kıbrıs’ta Suriye’de, adalet yerini bulacak içinizdeki adalet sayesinde.
Keloğlan zalim padişahı alt ederken de onunla beraberdiniz.
Kimse engel olmazdı yapmayı tahayyül ettiklerinize, kanat çırpar devriâlem yapardınız da; imkansız yoktu sizin için.
Şimdi ağzınızda bir slogan, “Gerçekçi ol imkansızı iste” ve yel değirmenleri konmakta her gün onlarcası dev niyetine Çatalköy’e, Karpaz’a, Girne’ye, Limasol’a, Baf’a, Bodrum’a, Ölü Deniz’e, Soma’ya Fırtınalar Vadisi’ne, Cerrattepe’ye, Mikenos’a, Fransa’ya Japonya’ya, Irak’a, Afganistan’a, Küba’ya ve hatta tişörtünüze. Para verip alıp üstünüze giyip gezesiniz diye göğsünüzü gere gere “gerçekçi ol imkânsızı iste”.
İmkânsızdı evet, insanın üstünden para da vererek reklâm panosu olmayı kabul edebileceği ama oldu işte. Çıkarınca o tişörtü üstünüzden, hangi eşyasına kapitalizmin reklâm panosu olacaksınız acaba meşrubat mı, potin mi, cips mi, telefon mu, ne?
Don Kişot olun hiç ertelemeden, Keloğlan, İnce Memed, hemen şimdi, hayatın ve tabiatın insanların ve tilkilerin, karıncaların, ağaçların, kuşların, dağlar ve denizlerin, size ihtiyacı var her an.
Bir başıma ben ne yapabilirim deseydi sizin gibi Keloğlan, Don Kişot, İnce Memed, Çizmeli Kedi ve Peter Pan hâlimiz ne olurdu diye bir düşünün, çok düşünün ve şapkanızı çıkarın hayatınızdan uslu itaatkâr vatandaş şapkanızı.
Derseniz ki hep roman, hayal kahramanlarından söz ediyorum oysa gerçek hayatta bir tek insan ne yapabilir ki?..
Alın size gerçekler.
Rockefeller kaç başınaydı, Murdoch kaç başına ve Aydın Doğan, ya Mareşal Petain, Hitler, Mussolini, Salazar, Franco, Kennedy, Bush ve Özal, Tayyip ve diğerleri.
Cervantes de bir başınaydı Don Kişot’u yaratırken ve Yaşar Kemal yazarken İnce Memed’i, çıkarken Küba’ya kaç kişiydi sanıyorsunuz?
Elma var ya, hani başına düşen Newton’ın o anda iki kişi bile değildi, Newton bir kişiydi tıpkı Pasteur gibi. Einstein kaç kişiydi?
Ya anneniz sizi doğururken tek başına değil miydi?
Tek başına dünyaya doğan insan nasıl bir dünyaya doğacağını hiç bilmeden korkusuzca doğmuşken dünyaya, bildiği tanıdığı bir dünyada neden korkar oldu da, tek başına hiç bir şey yapamaz diye saçma sapan bir korkuya inandırıldı.
Korku kapıyı çaldı
Açtım baktım
Kimse yoktu.. der bir Afrika şiiri
İçinizi okuyun, Don Kişot’u, Keloğlan’ı, İnce Memed’i bulma ihtimaliniz var, derinde bir yerde.
Unutmayın, o küçücük ayaklarınızın üstüne tek başınıza kalkıp yürümüştünüz yıllar önce. Üstelik bebektiniz.