İçi söylemiyorsa insanın dışına vuran gürültüdür yalandır.
Ne söyler içi taşın diye sorduğumda içime, kum der tuz ve sabır aşk ve su kaya belki toz.
İçi konuşunca ağacın rüzgar dersiniz adına ya da çiçek, dal, yaprak ve dahi bilinmezliğin gizini taşıyan bin yıllardan getirmiş yarınlara taşıyan çekirdek.
Tohum.
Nedir içi kişinin?
Dışı herhangi şeydir de içi nedir?
Nereden bakarsan bak herhangi şey herhangi şeydir, memurdur misal ya çiftçi, hayvancı marangoz veya niye öğretmen olmasın, mimar, mühendis, makinist, berber / kuaför.
Öğrencinin içi öğrenci değilse memur adayıdır.
Öğretmenin içi öğrenci değilse memurdur, müdürün içi dışı müdürdür de bilmece sorar memura müdür müdür müdür diye, ol nedenle işler berbat.
İçi yok ya da derin değildir sanılsa da içi vardır her bir şeyin, hele de insanın içi vardır, nedir ki içini unutmayı tercih eder oldu insanlar hele de “birey” kavramını matah bir şey sanıp insanlıktan bireyliğe devrildikten sonra.
İnsanın iç dünyası ile dışarıdaki dünya arasında bir kapışma yoksa ı ıhh o işten sadece memur çıkar ki memur kavramı da orijinal lisanında mecbur demektir. Mecburiyet tahtında yapılan her şey de kaçınılmaz bir şekilde yasak savma babındadır ya da amiri otoriteyi memnun etme babında.
İçinize dönün, orada bin yıllık geçmişiniz var birikmiş, ha eğer geçmişinizden utanmayı öğrenmişseniz gönüllü olarak günü gün edin ki siz onu gün sansanız da dündür. O dünden kastım da pastır, çürümüşlüktür, hani ormana kıra dağa bayıra dökersiniz ya molozu, işte odur o.
Her bir insanın içinde bir çocuk elbet vardır eğer birey olup da onu öldürmemişseniz.
Çocukluğu içimizde yaşatmaya başlayınca güzel günler çok da uzaklarda olmaz.