Apaçık Radyo’da yayınlanan “Babil’den Sonra” programını hazırlayan Ercüment Gürçay, ünlü topluluk Queen’in müzik yolculuğunu gazeteci Cenk Başlamış’la konuştu. Aşağıda diyalogları ve çalınan parçaları bulunan yayınını dilerseniz dinleyebilirsiniz .
***
-Herkese merhaba. Apaçık Radyo’da “Babil’den Sonra” programını dinliyorsunuz. Programımızı ünlü topluluk Queen’in efsanevi bir şarkısıyla açtık: “Bohemian Rhapsody”. Bu şarkıyla ilgili konuşacağız ama önce program konuğuma hoş geldin demek istiyorum. İnternet gazetesi Medya Günlüğü’nün yöneticisi Gazeteci Cenk Başlamış. Cenk Bey’le zaman zaman birlikte program yapıyoruz. Hoş geldiniz Cenk Bey. Sanıyorum bu 12. programımız, doğru hatırlıyorum değil mi?
-Hoş bulduk Ercüment Bey. Sizinle ve “Babil’den Sonra” dinleyicileriyle yeniden bir canlı yayında buluşmak çok güzel. Evet, tam olarak 12. program. Hepsinden çok keyif aldım. Son programımız 31 Aralık’taydı. O zaman bir sonraki programı Queen’e ayırmaya söz vermiştik. Sözümüzü tutuyoruz. Umuyorum sadece Queen hayranlarının değil, bütün müzikseverlerin de hoşuna gidecek bir program olacak.
-Queen’i bol bol konuşacağız tabii ama ben sizi bulmuşken Ukrayna savaşında ne oluyor onu da sormak isterim. Bilmeyenler için Cenk Bey, meslek yaşamının 21 yılını Moskova’da Milliyet gazetesinin muhabiri olarak geçirdi. Ama isterseniz şöyle yapalım, programın başında çaldığımız şarkıyla ilgili söyleyecekleriniz var sanırım, oradan başlayalım.
-Evet. Geçen yıl son programımızı yeni yıl şarkılarına ayırmıştık. O programda yeni yılla ilgili olmayan tek bir şarkı vardı: Radio Gaga. Bugünkü programımıza girizgah olsun diye o şarkıyı çalmıştık. Radio Gaga, Live Aid konserinde Queen’in söylediği şarkılardan biriydi. Programımızın hemen başında çaldığımız “Bohemian Rapsody”de, Queen’in aynı konserdeki açılış parçasıydı. Yani bıraktığımız yerden devam edelim istedim ama bu tesadüfi bir seçim değil aslında…
-Ne anlamda tesadüfi değil? Bir de dinleyicilerimiz arasında bilmeyenler ya da hatırlamayanlar olabilir, Live Aid’i kısaca anlatır mısınız?
-Tabii seve seve. Live Aid 13 Temmuz 1985 tarihinde aynı anda hem Londra’daki Wembley’de hem de ABD’nin Phidelphia kentindeki John F. Kennedy Stadı’nda yapılan konserlere verilen ortak ad. Etiyopya’da açlık çekenlere yardım toplamak amacıyla İrlandalı müzisyen Bob Geldof’un öncülüğünde düzenlendi. O gün 150 ülkede canlı izledi. Televizyon tarihinin en çok izlenen etkinliklerinden biri oldu. Konsere kimler katıldı diye saymaya kalksam inanın dakikalar alır. Onun için dönemin neredeyse bütün ünlü şarkıcı ve grupları vardı diyeyim kısaca. Demin Queen’in orada çaldığı şarkıyı seçmem tesadüf değildi demiştim. Herkesin ortak görüşü o konserin yıldızının Queen ve solisti Freddie Mercury olduğu, diğer grupları ve şarkıcıları resmen gölgede bıraktıkları yönünde. Hatta şöyle bir şey oluyor: Queen sahneden inerken, bir sonraki sanatçıyı sunmak üzere Elton John geliyor ve “Bütün gösteriyi çaldınız!” diyor ve araya bir de şakayla karışık küfür sıkıştırarak tebrik ediyor. Roger Waters da, “O gün karşılaştığım herkes Queen’i konuşuyordu. Herkesi büyülemişlerdi” diyor.
72 bin kişinin toplandığı Wembley’deki o konser için Queen’in en iyi sahne performansı diyenler de bir hayli fazla. Hatta ve hatta rock tarihinin en iyi konseri diyen yazılar bile gördüm. Ben bizi dinleyenlerin internette “Queen-Live Aid” diye arama yaparak o mini konserin videosunu izlemelerini çok isterim. Gerçekten müthiş, olağanüstü, özellikle Freddie Mercury binlerce kişiyi adeta büyülemiş.
-Queen’le ilgili benim de merak ettiklerim var ama önce bir ara verelim mi? Sırada hangi şarkı var?
-Tabii. Sırada sadece Queen hayranlarının değil, sanıyorum bütün müzikseverlerin bildiği ve sevdiği bir parça var ama anons etmeyelim, sürpriz olsun…
-Ukrayna’daki savaşla ilgili de soracaklarım var ama o konuya gelmeden önce bilmeyenler için Queen’i biraz tanıtalım mı? Bir de, Genesis hayranı olduğunuzu biliyorum ama Queen için ne düşünüyorsunuz?
-Şöyle… Queen hayranı olduğumu söyleyemem. Queen’le ilişkim biraz Pink Floyd’la olduğu gibi. Hayran değilim fakat sevdiğim şarkıları var. Ama tabii iki gruba da saygı duyuyorum. Queen 1970 yılında Londra’da kurulmuş bir topluluk. Bas gitarda John Deacon, gitarda Brian May, davulda Roger Taylor var. Üçü de vokallere katılıyor. Solist, piyano ve klavyede herkesin tanıdığı efsane bir isim, Freddie Mercury var. Müzik tarzı konusu biraz karışık. Önceleri Progressive rock, heavy metal ve hard rock’tan esintiler var yaptıkları müzikte. Sonraları pop rock diyebileceğim tarza kayıyorlar ve çok başarılı oluyorlar. Bu progressive rock’tan popüler tarza geçiş Genesis’te de var. Progressive rock’ın şöyle bir özelliği var: Şarkılar çok karmaşık, anlaması zor olabiliyor, insanı yorabiliyor düşünsel anlamda ve genelde uzun oluyor. Yani genele hitap etmiyor. Mesela popüler şarkılar çalan radyolarda çalmaya çok uygun bir tarz değil. Zaten Genesis de asıl ününe popüler müzik yapmaya başlayınca ulaşıyor ama tabii bu konuda onları Queen’i karşılaştırmam mümkün değil. Queen’in kesinlikle çok daha popüler şarkıları var. Bu konuda anlatacaklarım bitmedi ama isterseniz biraz soluklanalım.
-Tabii. Sırada hangi şarkı var?
-Zevkle anons ediyorum çünkü benim en çok sevdiğim Queen şarkısı: I Want to Breakfree…
-Aradan önce Queen’in müzik tarzını anlatıyordunuz.…
-Evet. Popüler müzik yapmaya başlayınca büyük üne kavuşuyorlar. Bu arada esinlendikleri isimleri sayayım, belki dinleyenlerin ilgisini çeker. Beatles, Led Zeppelin, Pink Floyd, Black Sabbath, Genesis, Who, Deep Purple, Yes, Elvis Presley ve Aretha Franklin. Bu isimlerden Beatles için bir parantez açmak isterim. Britanya kökenli neredeyse bütün şarkıcı ve gruplarla ilgili yazılarda hep karşıma çıkıyor bu konu. Sonuçta farklı müzikler yapsalar da, özellikle 1970’lerde Beatles’dan esinlenmeyen şarkıcı ve grup yok gibi. Beatles bu açıdan da çok önemli grup. Hazır söz etkilenmekten açılmışken bir de Queen’den etkilendiğini söyleyen şarkıcı ve gruplardan örnek vereyim. Liste çok uzun aslında. Benim seçtiklerim şöyle: Judas Priest, İron Maiden, Def Leppard, Nirvana, Red Hot Chili Peppers, George Michael ve bana ilginç gelen üç isim: Robbie Williams, Lady Gaga ve hatta Katy Perry.
-Ara vermeden önce Ukrayna’ya değinelim mi? Ne oluyor?
-Hızlıca özetlemeye çalışayım. Donald Trump Amerikan başkanlık koltuğuna oturur oturmaz hemen Rusya ile yakınlaşmaya ve Ukrayna’yı dışlamaya başladı. Ruslarla Amerikalılar sürekli olarak Ukrayna konusunu görüşüyor ama Ukrayna’yı almıyorlar bu görüşmelere. Görünen o ki Trump baskı yaparak Ukrayna’yı barışa zorlayacak. Ukrayna tek başına uzun süre savaşamayacağı için cephedeki durumu kabullenerek barış anlaşması imzalayacak. Cephedeki durum ne diye soracak olursanız, Ukrayna topraklarının yüzde 20’si işgal altında. Yani her zamanki gibi filler tepişir çimler ezilir durumu olacak. Ukraynanılar için üzgünüm.
-Sırada hangi şarkı var?
-Sırada herkesin aşina olduğu bir şarkı: We Will Rock You.
-Tabii Queen denilince hepimizin aklına hemen Freddie Mercury geliyor. Biraz anlatır mısınız Freddie Mercury kim?
-Elbette, gerçek adı Freddie Mercury değil aslında. Daha doğrusu değilmiş diyeyim çünkü ben de yeni öğrendim. Zanzibar’da doğduğunu biliyordum ama gerçek adının Farroh Bulsara olduğunu yeni öğrendim. 1946’da doğmuş. Zanzibar bugünkü Tanzanya sınırları içinde. Ama aslen Tanzanyalı da değil. Ailesi Parsi’ymiş. Parsiler de Güney Asya’da yaşayan ve Zerdüştçülüğe inanan bir halk. İran’a Müslümanlık gelince Hindistan’a göç etmişler. Çoçukken eğitim için Hindistan’a gidiyor. Orada piyano çalmasını öğreniyor. Daha sonra Zanzibar’a dönüyor ama orada çıkan toplumsal olaylar nedeniyle 17 yaşında ailesiyle Londra’ya yerleşiyor. İlginç bir not: Üniversite diploması sanat ve grafik tasarımı üzerine. Ama daha da ilginci hiç müzik, daha doğrusu ses eğitimi almadan şarkıcı olması. Bu arada grubun bazı ünlü şarkılarının besteleri ona ait ki aralarında “Bohemian Rhapsody”, “Killer Queen” ve “We Are the Champions” da var. Sesiyle ilgili şöyle bir bilgiye rastladım: Normal konuşma sesi bariton, şarkı söylerken tenora dönüşüyor yani tizleşiyor. Genç yaşta ölümü son derece trajik. 23 Kasım 1991’de AIDS’e yakalandığını açıklıyor ve hemen ertesi gün 45 yaşında hayatını kaybediyor.
-Biraz da yaptıkları albümlerden bahsetsek mi? Ama önce bir ara verelim. Şimdi hangi şarkıyı çalıyoruz?
-Yine sevdiğim bir şarkı: Under Pressure.
-Aradan önce albümlerinden bahsediyorduk. Hangi albümleri çıkardılar?
-Grubun kuruluş zamanına dönerek anlatmaya çalışayım. Gitarist May’le davulcu Taylor önce Smile adında bir grupta çalıyorlar. Mercury de o grubun hayranlarından. Sonra birlikte bir grup kurmaya karar veriyorlar. Queen adını öneren Mercury oluyor. Bas gitarist Deacon 1971’de onlara katılıyor. İki yıl sonra grupla aynı adı taşıyan ilk albümlerini çıkarıyorlar. Listelere ilk kez ikinci albümdeki şarkılarıyla giriyorlar ki onun adı da Queen 2. Onun yılı 1974. Aynı yıl “Sheer Heart Attack”, bir yıl sonra “A Night in Opera” albümleri çıkıyor. O albümdeki “Bohemian Rhapsody” müzik listelerinde fırtına gibi esiyor. 1977’de çıkan “News of the World” albümünde de “We Will Rock You” ve “We Are the Champions” gibi iki hit parça var. 1980’de “Game” albümü geliyor. Oradaki “Another One Bites the Dust”la dünya çapındaki ünlerine ün katıyorlar. 1981’de toplama bir albüm, “Greatest Hits” çıkarıyorlar ki bu yedi milyondan fazla satışıyla Britanya’da en çok satan albüm ünvanını günümüzde de koruyor.
-O zaman o albümden bir şarkı dinleyelim mi?
Elbette. Quenn’in ününü doruğa çıkaran şarkı: “Another One Bites the Dust.”
Yavaş yavaş programımızın sonuna geliyoruz. Bir de sormak istiyorum. Grubun logosu bana ilginç geliyor. Özel bir anlamı var mı, biliyor musunuz?
-Evet var, daha doğrusu varmış çünkü ben de bu program için araştırma yaparken öğrendim. Logoyu bizzat Freddie Mercury tasarlamış. Bu logoyu 1973’teki ilk albümde kullanmışlar. Mercury, grubun üyelerinden burçlarından esinlenmiş. Deacon ve Taylor aslan burcu, May yengeç, kendisi de başak.
-Bir de son olarak Mercury’nin ölümünden sonra grup ne yaptı onu sorayım…
-Öncelikle, ölümünden dört yıl sonra yani 1995’te grup Mercury’nin eski kayıtlarının da yer aldığı “Made in Heaven” albümünü çıkardı. 1997’de onun anısına “No One But You” adında bir single yaptılar. Bu grubun kalan üç üyesinin son çalışması oldu çünkü Deacon emekli olmaya karar verdi. Müzik çalışmalarını sürdüren May ve Taylor, Paul Rodgers’i solist olarak seçti ama grubun adını Queen + Paul Rodgers yaptı. Bu 2009’a kadar sürdü. 2011’de bu kez solist olarak Adam Lambert’la çalışmaya başladılar. 2022 sonunda eski şarkılardan oluşan bir albüm yaptılar ama orada daha önce bilinmeyen, Mercury’nin bulunduğu “Face It Alone” da vardı.
-Programımızın sonuna geldik… Hangi parçayla veda ediyoruz Cenk Bey?
-Umuyorum dinleyenlerin beğendiği bir program olmuştur. Bu arada, ben her programın sonunda söylemeyi unutuyorum. Arzu edenler bu programdaki diyalogları ve çalan şarkıları cumartesi akşamı medyagunlugu.com adresinde bulabilir. Siz sormadan ben söyleyeyim, bir sonraki programımızda uzun süredir ertelediğimiz Steve Hackett olacak. Son şarkımızı ise herkes tarafından bilinen, bugün bile spor karşılaşmalarında, özellikle finallerden sonra marş gibi çalınan bir şarkı: We Are The Champions.
Fotoğraf: queenonline.com