Suriyede iki haftadan kısa sürede Beşar Esad yönetimini deviren Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ) daha Şam’ı ele geçirmeden terör örgütü ve radikal cihatçı imajından kurtulma çabasını yansıtan açıklamalar yapmaya başladı.
ABD ve Türkiye gibi pek çok ülkenin yanı sıra Birleşmiş Milller Güvenlik Konseyi (BMGK) tarafından da terör örgütü olarak sınıflandıran HTŞ geçen hafta aldığı Halep’te etnik ve dini azınlıklara saygı gösterecekleri güvencesine dair Alevilere, Hristiyanlara ve uluslararası topluma hitaben açıklamalar yayımladı.
DW Türkçe’de yer alan habere göre, Uluslararası Kriz Grubu’ndan (ICG) Dareen Khalifa’ya (ICG) konuşan HTŞ lideri Ebu Muhammed Colani’nin açıklamaları geniş yankı buldu.
Colani, Suriye toplumunun geniş kesimlerini yansıtan yeni kurumlara tam entegrasyonunu sağlamak için HTŞ’nin kendisini feshetmeyi değerlendirdiğini duyurdu.
Önümüzdeki haftalarda HTŞ’liler dahil tüm muhalif savaşçılardan sivil alanları terk etmelerinin isteneceğini söyleyen Colani, Halep’in bir geçiş yönetimine devredileceğini söyledi.
HTŞ lideri ayrıca bürokratları yeniden görevlerinin başına geçmeye davet edeceklerini, şehrin farklı sosyal ve kültürel normlarına, tüm çeşitlilikleriyle Müslümanlara ve Hıristiyanlara saygı gösterileceğini vurguladı.
ICG uzmanı Khalifa, Colani’nin kendisine yaptığı açıklamaları paylaştıktan sonra “Elbette HTŞ’nin bu fikirleri hayata geçirip geçirmeyeceğini ya da diğer gruplara buna uymaları için baskı yapıp yapmayacağını bekleyip görmek gerekecek” yorumunu yaptı.
Khalifa, birçok Suriyeli’nin HTŞ’nin genişleyen hegemonyasından, bunun kişisel ve dini özgürlüklerine olası etkilerinden endişeli olduğunu anımsattı. Bu endişelerin anlaşılabilir olduğuna vurgu yapan ICG uzmanı, HTŞ’nin geçmişi ve cihatçı kökenleri nedeniyle bunları gidermekte ciddi sınamalarla karşı karşıya kalacağını da sözlerine ekledi.
Siyasi gözlemciler, HTŞ’nin uluslararası toplum tarafından muhatap kabul edilen bir aktör konumuna gelmeye, siyasi meşruiyet kazanmaya çalıştığına işaret ediyor.
Oklahoma Üniversitesi Ortadoğu Etütleri Merkezi’nin Direktörü Joshua Landis, geçmişte El Kaide ile bağlantılı olan HTŞ’nin terörist olarak sınıflandırmaktan kurtulmak ve Suriye toplumuna ‘daha uygun hale gelmek için’ kendini feshetmeyi değerlendirdiği görüşünde.
Suriye’de 13 yılı aşkın bir süredir devam eden ve belirli bölgelerin farklı yapılar tarafından kontrol edilir hale gelmesine yol açan iç savaşta, en az yarım milyon insan öldü, milyonlarca Suriyeli yerinden edildi ve yine milyonlarcası başta Türkiye olmak üzere üçüncü ülkelere sığınmak zorunda kaldı.
Suriye’deki etnik ve dini azınlıklara ilişkin ne doğru ne de güncel istatistikler bulunuyor. Bununla birlikte Suriye’nin 25 milyona yakın nüfusunun yaklaşık yüzde 70’inin Sünni Müslümanlardan, yüzde 13’ünün Şii Müslümanlardan ve yaklaşık yüzde 10’unun Alevilerden oluştuğu, ayrıca ülkedeki Kürt, Hristiyan ve Dürzi azınlıkların da bulunduğu konusunda tahminler büyük ölçüde benzerlik gösteriyor.
Oxford Brookes Üniversitesi’nden Chrissie Steenkamp, DW’ye HTŞ’nin Halep’te azınlıklara saygı gösterileceği açıklamasını değerlendirirken “HTŞ kendisini azınlık gruplarına ve diğer dinlere karşı o kadar da baskıcı değilmiş gibi göstermeyi seviyor” dedi.
HTŞ, son beş yıldır Suriye’nin kuzeybatı bölgesinde, çoğunlukla yerinden edilmiş yaklaşık 4 milyon Suriyelinin yaşadığı İdlib’i fiilen yönetiyor.
Colani liderliğindeki HTŞ bunu büyük ölçüde bölgede askerleri olan, yerinden edilmiş Suriyelilere insani yardımlar gönderen Türkiye’nin desteğine borçlu.
HTŞ liderleriyle görüşmeler yürüten UCG analisti Jerome Drevon, İdlib ile ilgili izlenimleri DW’ye aktarırken HTŞ’nin son yıllarda dini azınlıklara açılmaya başladığına dikkat çekiyor.
HTŞ’li komutanların, endişelerini dinlemek için Hristiyan toplumunun temsilcileriyle görüştüğünü anlatan Drevon, iç savaş sonucunda Suriye’nin başka bölgelerinden İdlib’e gelenler nedeniyle barınma sorunu yaşandığını, pek çok Hristiyanın evinin yerinden edilmiş kişiler tarafından sahiplendiğini söyleyerek “HTŞ bu evleri ve arazileri Hıristiyan sahiplerine iade etti” bilgisini paylaştı.
“Haklar büyük ölçüde iyileştirildi” diyen Drevon, ayrıca 2018 yılından itibaren İdlib bölgesindeki Hristiyanlara Paskalya ve Noel gibi dini günlerini kutlama imkanı da sağlandığını sözlerine ekledi.
Cihat iddiasından vaz mı geçti?
Jerome Drevon, HTŞ’nin hedefini Suriye ile sınırlandırdığına işaret ederek “Suriye rejimini devirmek ve yerine yeni bir rejim kurmak istiyorlar” diyor.
HTŞ’nin bu amaç doğrultusunda Türkiye ve Irak ile stratejik ilişkilerini geliştirme niyetini beyan ettiğine dikkat çeken Drevon, “Hatta Ruslarla da ilişki kurabileceklerini söyleyen bir bildirileri bile vardı” diye ekledi.
2011 yılındaki kuruluşunda HTŞ, cihatçı El Kaide militanları ile bağlantılıydı. Ancak HTŞ daha sonra “küresel halifelik” iddiasından vazgeçtiğini açıkladı. Kimi uzmanlar bu nedenle İslamcı bir yapıya sahip olmak ve Suriye’de bir “İslam Cumhuriyeti” kurmayı hedeflemekle birlikte artık HTŞ’nin cihatçı bir yapı olarak tanımlanamayacağını savunuyor.
Alman Orta Doğu uzmanı Guido Steinberg ise ihtiyatlı olunması gerektiği görüşünde.
Alman Bilim ve Politika Vakfı analisti olan Steinberg, hafta başında Alman basınına yaptığı açıklamada HTŞ saflarında çok sayıda cihatçının bulunduğuna dikkat çekti.
Steinberg, “Bu nedenle örgütün, dini ve etnik azınlıklara karşı şiddet eylemi gerçekleştiren bir cihatçı grup gibi hareket edeceğinden yola çıkabiliriz” diyor, bunun özellikle Halep’in Hristiyan ve Kürtlerin yaşadığı bölgelerdeki nüfus için “terörün saltanatı” anlamına gelebileceğini söylüyor.
Fotoğraf: news-kiev.ru