Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanan 9. Yargı Paketi’nde yer alan bir madde gazeteciler başta herkesi yakından ilgilendiriyor.
ANKA Ajansının aktardığına göre taslakta yer alan maddeyle, devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları aleyhine yabancı bir devlet veya organizasyonun stratejik çıkarları veya talimatı doğrultusunda Türk vatandaşları veya kurum ve kuruluşları ya da Türkiye’de bulunan yabancılar hakkında araştırma yapan veya yaptıranlar hapis cezası ile cezalandırılacak.
“Etki ajanlığı” ya da “yeni tip casusluk” olarak nitelenen maddede gerekçe şöyle açıklanmış:
“Devletin iç veya dış siyasal yararına yönelik olarak gerçekleştirilen bazı faaliyetlerin cezalandırılması kabul edilmektedir. Bu kapsamda iktisadi, mali, askeri, milli savunma, kamu sağlığı, kamu güvenliği, kamu düzeni, teknolojik, kültürel, ulaştırma, haberleşme, siber alan, kritik altyapılar ve enerji gibi diğer yararlar da devletin iç veya dış siyasal yararları kavramı içinde kabul edilecektir. Dolayısıyla bu gibi yararlar aleyhine gerçekleştirilen faaliyetler de suçun konusunu oluşturabilecektir.”
Düzenlemeye göre, söz konusu suçu işleyenler 3-7 yıl hapisle cezalandırılacak.
Asıl tartışma yaratan ise, taslak metinde “suç” tanımının son derece belirsiz ve muğlak olması.
CHP’nin gazeteci kökenli Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer’e göre de düzenleme yeni bir “cadı avı” süreci başlatabilir.
Düzenlemede “Türkiye aleyhine propaganda yapanlar”ın cezalandırılacağının öngörüldüğünü belirten Çakırözer BBC Türkçe’ye yaptığı açıklamada, “Ancak bu ‘kara propaganda’ nasıl tanımlanacak, sınırları ne olacak bilinmiyor. Amaçları gazeteciler başta olmak üzere sivil toplumun, muhalefetin sesini kısmak” dedi.
Bu düzenlemenin 9. Yargı Paketi’nden çıkarılmasını isteyen Çakırözer, geçen yıl getirilen “dezenformasyon” yasasını anımsatarak, iktidarın teklifi bir kez daha gözden geçirilmesini istedi ve şunları söyledi:
“Görüyoruz ki geçen yıl çıkarılan sansür yasası yetmemiş; gazetecileri, yurttaşları cezalandırdığınız yetmemiş; şimdi, yine muğlak, belirsiz tanımlamalarla etki ajanı damgası vurup düşüncesi, ifadesi, yazısı nedeniyle milyonların sesini kısmak istiyorsunuz. Amacınız asla ajan yakalamak falan değil. Gazeteciyi, eleştirel aklı, muhalefeti, kendinden olmayanı baskıyla susturmak.
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Ceza ve Ceza Muhakemesi Hukuku Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Devrim Güngör de, tasarıda suçun maddi unsurunun belli olmadığını söyledi. Etki ajanlığıyla mücadelenin ancak anayasa ve ceza hukukunun genel ilkeleriyle uyumlu olması gerektiğini belirten Güngör, DW Türkçe’ye yaptığı açıklamada, “Aksi durumda hukuk güvenliğini ortadan kaldırırsınız” dedi.
Maddenin gerekçelerinin de “tatmin edici” olmadığını belirten Güngör şunları söyledi:
“Düzenleme yasalaşırsa herkes risk altında olabilir. Yabancı bir organizasyonun yasal bir tanımı yok. Stratejik çıkarın içine her şey konulabilir. Belirsiz bir durum var. Suçun maddi unsurunun da ne olduğu belli değil. Oysa kanun tasarılarının daha belirli yapılması gerek. Kanun koyucunun suç ve ceza koyma yetkisi vardır. Ancak başkalarının hukuken korunun menfaatlerini ihlal eden davranışlar cezalandırılmalı. Aksi durumda özgürlüğü keyfi olarak daraltırsınız. Bu düzenleme her tarafa çekilmeye müsait bir yeni suç tanımı. Bu düzenlemenin belirsiz olması kanunilik ilkesinin ihlal edilmesi anlamına gelir. Bu da keyfilik olur. Yabancı organizasyon dediğiniz zaman CNN gibi medya kuruluşlarının muhabiri, Türkiye’de bir haber yaptığı zaman yabancı bir organizasyonun stratejik çıkarı için hareket etmekle suçlanacak.”