Yeni Merkez Hakem Kurulu (MHK) açıklandı ve Lale Orta başkan oldu. İlkokul çocuğu bile biliyor ki hanımefendinin bu konuda yeterli tecrübesi olmadığı gibi hakem dünyasının vıcık vıcık ve feodal ilişkilerle düzenlenmiş, siyasi olarak dizayn edilmiş yapısı hakkında hiçbir fikri de yok.
Hal böyle olunca kendisinin MHK’nin “reklam yüzü” olduğunu, ipleri de başkasının tuttuğunu varsaymak yanlış olmaz. Çünkü daha isim ortaya atılır atılmaz, organize ve tek kaynaktan yönetildiği belli bir sosyal medya kampanyası ile Lale Orta’nın ne kadar Fenerbahçeli olduğunu hepimiz anladık! Tıpkı Mehmet Ali Aydınlar gibi!
Bu arada, bu sosyal medya kampanyalarına da değinmek lazım; daha pozisyon bitmeden Fenerbahçe maçlarında olmayan hakem hataları sosyal medyada manşete çıkıyor. Bu kadar hız tesadüf olamaz, belli ki organize ve tek kaynaktan yönetiliyor. Sonra “gazeteci değil tetikçisiniz” deyince artık ne derneği olduğu ve ne iş yaptığı tartışmalı bir şey açıklama falan yapıyor. Medya bu ülkenin en çürümüş kurumu, onun en çürümüşü de spor medyası, o kadar ki kimin üstüne sıçrasa leke bırakıyor.
Konumuza dönelim…
Lale Orta’nın pozisyonu hakkında bu şüphe makul, zaten spor hukukunda makul şüphe yetiyor, bu durumda MHK üyeleri daha çok anlam kazanıyor. Birçok üyesini tanımam ama Hamza Mısır’ı sosyal medyada Fenerbahçe için yazdığı aşağılayıcı ve hakaret içeren mesajlarından biliyorum.
Bakın bu Ahmet Ağaoğlu’nun veya Dursun Özbek’in MHK üyesi olmasından daha vahim bir durum; rakip başka bir şey, holigan başka bir şey. “Holigan” kelimesi fanatizmi destekleyen kişiler için kullanılır. Holigan Türk Dil Kurumuna göre “fanatik ve bir konuda aşırı tutkun” demek. Bu tutkunun çevreye zarar vermesi de söz konusu.
Hamza Mısır sosyal medyada Fenerbahçe’ye karşı işlenen bir suçu yalan söyleyerek örtbas etmeye çalışmış, TFF kurumları tarafından alınan kararları aşağılamış, Fenerbahçe için yine aşağılayıcı ve hakaretvari ifadeler kullanmış biri. Oysa FIFA Etik Kurallarına göre spor yöneticileri tarafsız olmak zorunda ve UEFA statüsüne göre ulusal federasyonlar ve kurumları görevlerini “tarafsızlık” içinde yapmak zorunda, üstelik bunu UEFA’ya yazılı olarak taahhüt ediyorlar.
Hal böyle iken Fenerbahçe’ye karşı nefret söylemleri olan, bırak taraf olmayı düşmanca tutum takınmış birisi, üstelik bunların hepsi belgeli iken MHK üyeliğine getirilemez. Getirilirse, hem FIFA ve UEFA talimatlarına aykırı olur hem lig kirlenir hem de meşruiyetini kaybeder.
Bu sene Fenerbahçe’nin ligde rakibi yok, kadrosu, genç oyuncuları, oyunculara yapılan düzenli ödemeler, hocası her şey Fenerbahçe lehine. Bunun anlamı Fenerbahçe’nin şampiyonluğu engellenemez sadece çalınabilir demek. Zaten bunu gören çürümüş futbol yönetimi önce sahada kartlarda çifte standartla (rakip vuruyor devam Fenerbahçeli futbolcu değiyor sarı kart) Fenerbahçe’yi durdurdu. J.J. bunu görüp sistem değiştirip yine sonuç alınca bu defa yeni bir Mehmet Ali Aydınlar tiyatrosu sahneliyorlar.
Yine yönetime sallamak çok ucuzca ve korkakça, 3 Temmuz’da yönetimden mi bekledik? Hayır ama Fenerbahçe’nin artık taraftarı yok, seyircisi var, bir de sosyal medyada Fenerbahçe adını sömüren birkaç ipsiz, sapsız, işsizi ne idiği belirsiz adamlar, hepsi o kadar. Fenerbahçe son 10 yılda şampiyonluklar çaldırdıysa bunun birinci sorumlusu cemaatlerin, masa başı oyunların, hakem dümenlerinin ortasında Fenerbahçe’ye sahip çıkmak yerine ona küfreden ve ona düşmanlık eden taraftarıdır.
Galatasaray maçı için oyuncu ve teknik ekibi suçluyorlar, oysa sahada her kararı Galatasaray lehine olan, ofsayt golü veren bir hakem vardı. Her kararının ıslıklanması gerekirken bizim seyircimiz çekirdek çitlemeyi tercih etti, yenilgiden daha büyük bir utançtı.
Taraftarsız bir takımı şampiyon yapmazlar, ne siyasiler ne de başkaları çünkü taraftar güçtür, güç olmayınca da bu kadar.
Şu taraftar görüntüsü ile Fenerbahçe’nin şampiyonluğunun çalınacağı aşikar, çok net görünüyor. Oysa bizim tiyatro seyircisi Hamza Mısır yerine kimin penaltı atacağı ile meşgul, tam bir rezillik.