“Kadının Adı Yok” başlığını taşıyan kitabın ilk basımı 1987 yılında yapıldı.
1999 sonuyla 2000 yılının ilk altı ayı arasında Milliyet gazetesinde birlikte çalışma şansına eriştiğim Duygu Asena’nın unutulmaz kitabıdır. Türkiye’de feminist hareketin kıvılcımını çakan işaret fişeklerinden biriydi. Kitap 1988 yılında yasaklandı. Uzun süren dava sonucunda tekrar yayımına izin verildi ve ardından aynı yıl yönetmen Atıf Yılmaz tarafından filme alındı.
Asena aslında kadınların toplumdaki konumuna gönderme yaparak kitabına bu adı koymuştu. Kadına toplumda herhangi bir değer biçilmiyor, ikinci sınıf insan muamelesi yapılıyordu. Çalışmasına, hayatını dolayısıyla bağımsızlığını kazanmasına izin verilmiyor, çalışsa da erkekler kadar ücret alamıyordu. Mobbing, taciz ve tecavüz olayları ise sıradan ve neredeyse hiç cezalandırılmayan eylemlerdi. Asena’nın isyanı işte bunların tümüneydi.
Dünya feminist hareketinin kazanımlarından çok sonra Türkiye’de de başlayan kadınların hak arama ve özgürlük hareketine bir ışık olmuştu Asena. Ne yazık ki genç denebilecek bir yaşta yaşamını kaybetti.
Toplumlarda kadının böylesine aşağılanıp ikinci sınıf insan muamelesi görmesi neye dayanıyor peki? Kutsal kitaplarda kadının yeri var mı acaba? İlginç bilgilerle karşılaştım bir göz atınca. Kadın, kutsal kitaplara göre zaten yaratılışında değersizleştirilmiş durumda. Ben tabii İbrahimî dinlere baktım yalnızca, Tevrat, İncil ve Kuran’a yani.
Tevrat’ta Havva adı geçiyor mu?
“Tevrat’ta insanın yaratılışıyla ilgili iki anlatımdan Ruhban metnine ait olan ilkinde (Tekvîn, 1/27; 5/2) insanın erkek ve dişi olarak yaratıldığı, Yahvist metne ait ikincisinde ise (Tekvîn, 2/18-23) önce erkeğin, daha sonra kadının yaratıldığı belirtilmektedir.”1
“Yılan kadına, ‘Tanrı gerçekten, ‘Bahçedeki ağaçların hiçbirinin meyvesini yemeyin’ dedi mi?’ diye sordu. Kadın, ‘Bahçedeki ağaçların meyvelerinden yiyebiliriz’ diye yanıtladı, ‘Ama Tanrı, ‘Bahçenin ortasındaki ağacın meyvesini yemeyin, ona dokunmayın; yoksa ölürsünüz’ dedi.’ Yılan, ‘Kesinlikle ölmezsiniz’ dedi, ‘Çünkü Tanrı biliyor ki, o ağacın meyvesini yediğinizde gözleriniz açılacak, iyiyle kötüyü bilerek Tanrı gibi olacaksınız.’ Kadın ağacın güzel meyvesinin yemek için uygun ve bilgelik kazanmak için çekici olduğunu gördü. Meyveyi koparıp yedi. Yanındaki kocasına verdi, o da yedi. İkisinin de gözleri açıldı. Çıplak olduklarını anladılar. Bu yüzden incir yaprakları dikip kendilerine önlük yaptılar.” (Tevrat: Yaratılış 3:1-7)2
Yaratılış bölümünde şöyle bir ifade var ki burada en azından “kadın” sözcüğü geçiyor.
“İşte, bu benim kemiklerimden alınmış kemik, etimden alınmış ettir. Ona kadın (İbranice:işşa) denilecek, Çünkü o adamdan alındı”der (Yaratılış 2/21-23).3
Asife Ünal4, “Yahudi Geleneğinde Kadının Yaratılışı ve Lilit Efsanesi” başlıklı yazısında Rab tarafından yaratılan kadının Âdem’in kaburga kemiğinden yaratılma nedenine ilişkin Genesis Rabbah’ta şu ifadelerin geçtiğini belirtiyor:
“Kadının erkeğin başka bir bölgesinden değil de kaburga kemiğinden yaratılışı üzerinde Midraş koleksiyonundan Genesis Rabbah’ta şöyle bir yorum yapılmaktadır: Kadın Âdem’in mağrur olmasın diye başından, her şeye bakmaya istekli olmasın diye gözünden, her şeyi duymaya meraklı olmasın diye kulağından, çok konuşmasın diye ağzından, kıskanç olmasın diye kalbinden, aşırmaya hevesli olmasın diye elinden, çalıştırma heveslisi olmasın diye de ayağından yaratılmamıştır. Âdem’in kaburgasından gizli, mütevazı bir yerinden yaratılması kadının mütevazı, gösterişten hoşlanmayan ve gizli bir münzevi olması içindir. (GenesisRabbah :54).
Yine aynı kitapta erkeğin su geldiğinde nispeten yumuşak ve eriyen topraktan/yeryüzünden yapıldığı, kadının ise sert bir madde olan kemikten yaratılması sebebiyle daha inatçı ve sert olduğu ifade edilmektedir (Genesis Rabbah:52).4
Havva’nın yaratılışı, mermer rölyef, Lorenzo Maitani, Orvieto Catedrali, İtalya
İncil’de Havva adı var mı?
İncil’de Havva’nın adı şu biçimlerde geçiyor:
“Rab Tanrı Âdem’e derin bir uyku verdi. Âdem’den aldığı kaburga kemiğinden bir kadın yaratarak onu Âdem’e getirdi. Âdem, ‘İşte, bu benim kemiklerimden alınmış kemik, etimden alınmış ettir” dedi, “Ona ‘Kadın’ denilecek, Çünkü o Adamdan alındı.’ Adem karısına Havva adını verdi. Çünkü o bütün insanların annesiydi. Adem karısı Havva ile yattı. Havva hamile kaldı ve Kayin’i doğurdu.”5
Kuran’da Havva adı geçiyor mu?
“İslâm öncesi dönemde Hristiyan şair Adî b. Zeyd’in bir şiirinde de rastlanan Havvâ adı (Horovitz, s. 108) Kur’ân-ı Kerîm’de geçmemekte, Hz. Âdem’le ilgili âyetlerde ondan Âdem’in zevcesi olarak bahsedilmektedir. Bazı hadislerle konuya dair İslâmî literatürün tamamında ise Hz. Âdem’in hanımının ismi olarak zikredilmektedir. Ayrıca Havvâ kelimesi için ‘siyah’ anlamındaki ahvânın müennesi, bir yer adı ve hatta Alkame b. Şihâb’ın atının adı şeklinde açıklamalar yapılmaktadır.”
“Kur’ân-ı Kerîm’de Havvâ’nın yaratılışından bahsedilmemekte, kocası Âdem ile birlikte cennete yerleştirilmeleri ve sonra oradan çıkarılışları anlatılmaktadır.”6
Çok tanrılı dönemlerde kadın tanrı var mıydı?
Kendisi de Yahudi olan Freud Yahudilerin çok tanrıdan tek tanrıya doğru giden bir tarihsel süreç geçirdiğinden söz eder. Şimdi de Yahudilerin önceki tanrıları arasında kadın var mıydı, buna bakalım.
“Aşera kelimesi hakkında önceden bilinenler neredeyse sadece Tanah’a dayanmaktaydı ve Tanah’taki ifadelere göre ahşap bir direk olarak anlaşılmaktaydı. Fakat 1929’dan beri Suriye’nin Ugarit bölgesinde bulunan çiviyazısı tabletler sayesinde Aşera hakkında günümüzde çok sayıda belge ve bilgiye sahibiz. Bu metinlere göre İbranicesi Aşera olan Atirat bir Kenan tanrıçasıdır ve El’in eşi ve aynı zamanda ‘Denizlerin Kraliçesi’dir.”7
Tanrıça Aşera, muhtemelen Kenan tanrılar panteonundaki en yaşlı tanrıçadır. Yaklaşık olarak M.Ö. 1750’de Sümer tabletleri ondan El olarak da adlandırılan, Kenan tanrılar panteonunun baba tanrısı olan Anu’nun eşi olarak söz eder. Aşera için kullanılan Denizler Kraliçesi sıfatı onunla Sümer tanrıçası Nammu ve Mısır tanrıçası İsis arasında bir bağ kurulmasına yola açmıştır.”8
Kenan kozmogoni mitine göre El iki kadını, Aşera ve Anat’ı sabah ve akşam yıldızlarına hamile bırakır. Kendisi de El tarafından doğurulmuş olan Aşera’ya ise “Tanrıların Anası” adı verilir. Aşera yetmiş Tanrı doğurur ve Baal dışındaki bütün Tanrılar Aşera’nın soyundandır.9
Hristiyanlar daha önce neye inanıyordu?
Bugünkü Hristiyanların etnik kökenleri o kadar çok ki. Luvilerden bile başlatsanız onlarca etnik topluluktan söz etmiş olursunuz. Bunların her birinin de kendi panteonları vardı. Pan Yunanca bütün, theos ise tanrı demektir. Sözcük tanrıların tümü, bütün tanrılar anlamına gelir. Yani cinsel bir ayrım yapmadan tüm tanrılar olarak anlayın. Bugün Batı toplumları olarak adlandırdığımız dünya iki bin yıl önce yalnızca Avrupa’dan oluşuyordu. Buna Anadolu’yu da dahil etmek gerekiyor tabii.
Önce Yunan sonra Roma Panteonunda herkesin bildiği gibi kadın tanrılar da vardı. Aslında Romalılar Yunan Panteonunu neredeyse tamamen benimsemiş durumdaydı. Yani Hristiyanlık öncesinde bu toplumlar kadın tanrılara da inanıyordu.
Avrupa’nın kuzeyindeki halklar ise Yunan-Roma mitolojisinden farklı bir mitolojiye sahipti. “M.Ö. 1000 yıllarında Avrupa’nın büyük bir kısmına Hint-Avrupa dilleri ve kültürü yayılmıştı. Bu halkların yayılmaları ve ilerlemeleri M.Ö. 2. yüzyılla kadar devam etti. Bu nedenle İskandinav ve Kıtasal Cermen mitolojileri aynı temeller üzerindedir ve birçok ortak noktası vardır.” 10
İskandinav mitolojisinde tanrıçalar tabii ki vardı. Kadının adı vardı yani. “Freja veya Freya, İskandinav mitolojisinde deniz tanrısı Njord’un kızı ve Freyr’in kız kardeşidir. Önemli bir bereket tanrıçası ve Germen tanrılarının ayrıldığı iki koldan biri olan Vanir’in bir üyesidir… Eski Nors dilinde Freyja hanımefendi, kadın yönetici veya efendi anlamına gelir. Bereket getirmesi için çağrıldığına dair delil bulunmasa da aşk, cinsellik, savaş, güzellik ve çekicilik tanrıçasıdır.”11
Arapların çok tanrılı dönemi
Arapların İslam’dan önceki tanrıları arasında kadın tanrılar var mıydı? Bu sorunun yanıtı evet, hem de birden çok tanrıçaları vardı.
“M.Ö. 5. yüzyılda Yunan tarihçi Herodot Arap tanrılarını Orotalt ve Alilat ‘tanrıça’ adlarıyla anmıştır. Bunlar Güney Arabistan tanrıları olup, tanınan ve Kuran’da da adı geçen üç tanesi, zaman zaman Tanrının (Al İlah) kızları olarak da anılmış olan el-Lât, el-Uzzâ ve el-Menât’tır.”
“Shams, Şumes veya Shamsum Aşk tanrıçası olup güneş ile ilişkilendirilmekteydi.”12
“Anat veya Anath, Mısır’dan Mezopotamya’ya kadar uzanan bölgede tapılan bir tanrıçadır. Kökeni Mezopotamya uygarlıklarına kadar dayanırdı. Mısır’da Bakire Anat olarak bilinir. Vazifesi kurbanlar sayesinde tanrıların yaşamasını temin etmekti. Aynı zamanda yağmur tanrısının kızı ve pınar tanrısının kardeşi olduğu için bitkilere yardım ederdi. Yakın ve uzak diyarlardaki ölülere su temin ederdi. Kadeş denilen tanrıça yine Anat’ın şeklindedir ve Mısır yazılarındaki sembolü aslandır. Mısırlılar onu Mezopotamya’daki tanrıça Baal’le özdeşleştirdiler.”13
Türklerde tanrıça var mıydı?
Tabii ki vardı. Umay adını sanırım herkes duymuştur. Umay eski Türklerin ana kadın tanrısıdır.
“… Kök-Türk devri Türklerinin monoteist olmayıp, epey sayıda tanrılara inandıkları anlaşılmaktadır… Türklerde de gök tanrısına verilen ‘Tengri, Kan’, veya ‘Kan-teñgri’ gibi han unvanları, Çin’dekine benzer şekilde bir kavramı akla getirir. ‘Kan teñgride’ tabiri ile gök tanrısına izafe edilen ve Türk Kağanının hatununa benzetilen ana tanrıça Umay, kadim Çin’de olduğu gibi, Türkler’de de ocak tanrıçası veçhesinde gelişecekti”.14
Tek tanrıya geçilirken kadın yok edilmiş
Çok tanrılı inançlardan tek tanrılı inançlara geçilince nedense o tanrı hep erkek olmuş. Gerçi tanrının erkek mi kadın mı olduğuna dair de bir şey söylenmiyor. İbrahimi dinlerde tüm peygamberler de erkek, dikkat edilirse. Kadın niye bu kadar aşağılanmaya başladı ve yok sayıldı acaba? Doğurganlık rolü bile elinden alınmaya çalışılmış baksanıza. Erkek yani Âdem olmasa, onun kaburga kemiği olmasa kadın olmayacakmış. Tanrı nedense kadını erkekten alınma bir kemiği et kaplayarak yaratmış. Bu kadar tasarruf etmesine ne gerek vardı ki?
Herkese keyifli günler.
Manşet fotoğrafı: Türkiye Kadın Hareketi’nin unutulmaz ismi: Duygu Asena
KAYNAKLAR
4- Ünal, A. (2017). Yahudi Geleneğinde Kadının Yaratılışı ve Lilit Efsanesi, Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 17 (2), 103-115.
7-William J. Fulco, “Athirat”, The Encyclopedia of Religion, c. 1, New York: Macmillian Publishing Company, 1987, s. 491. Bir Yahudi Tanrıçası olarak Aşera, Cengiz Batuk, Mevlüde Köroğlu, Ondokuz Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2016, sayı: 41, ss. 19-36.
8-Anne Baring & Jules Casford, The Myth of the Goddess, Evolution of an Images, London: Arkana-Penguin Books, 1993, s.454. Bir Yahudi Tanrıçası olarak Aşera, Cengiz Batuk, Mevlüde Köroğlu, Ondokuz Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2016, sayı: 41, ss. 19-36.
9-Bir Yahudi Tanrıçası olarak Aşera, Cengiz Batuk, Mevlüde Köroğlu, Ondokuz Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2016, sayı: 41, ss. 19-36.
10-Wikipedia
12-Wikipedia
13- Wikipedia
14 -turuz.com
İlgili yazı: