Herkes politikacıları, politikacılar birbirini suçluyor. 1999’da olan deprem 2023’te tekrar ediyor, can kaybı artıyor, bu gidişle yine olacak ve yine aynı şeyleri yaşayacağız.
Ülkemizin ve insanlarımızın felaketler esnasında gösterdiği büyük dayanışma ve bugün yaşananlar, ülkemizin sadece fiziki varlığı ile değil tüm benliği ile orada olması ve depremzedelerle birlikte acıyı hissetmesi büyük bir gerçek. Bu bence büyük bir ulusal özellik, bunu yaşamaktan büyük gurur duyuyorum.
Ancak böyle anlarda gösterdiğimiz dayanışmayı neden bu tür olayların olmaması için gösteremiyoruz onu anlamıyorum ve sorguluyorum.
Batılı böyle durumlarda kendi harekete geçmek yerine daha önceden organize ettiği kurumların harekete geçmesini bekliyor ki en doğal hakkı çünkü kendi haklarından vazgeçerek devleti kurmuş ve vergi ödeyerek ona güç sağlamış.
Oysa biz Doğuluyuz, bizim için devletin anlamı böyle değil, biz devlet için var oluyoruz ve devlet için varız. O yüce kavramın yanında bizim bireysel kimliğimizin hiçbir değeri yok; savaş, deprem, doğal afet, işte bu bizi biz yapan toplumsal kimliğimizi riske ediyor ve sıradan insanlar birdenbire kahramana dönüşüyor. Çünkü varlık nedenleri olan devlet, kabile, boy yok olma riski altında, eğer o yok olursa her şey ve herkes yok olacak.
Ancak binlerce yıldır toplumu ve kimliği ayakta tutan bu davranış şekli ve demokrasinin yayılması sonucu oldukça yıkıcı bir hale gelmiş çünkü demokrasi popülizm içeriyor. Popülizmin yıkıcı sonuçlarından halkı koruyan ise ortak bilinç ve her zaman politikacıları izleyip hesap sormaya hazır olmak. Oysa bizde devlet her şeyin üstünde, yanlış yapmaz, güvenilir. Böyle bir kurum popülist politikacıların eline geçip halk da onların her dediğine “devlet kerimdir” diye inanınca ortaya çıkan sadece popülizme ve oya hizmet eden siyasi refleksler oluyor, sonuçları da böyle yıkıcı oluyor.
Burada sorun siyasilerden çok halktan kaynaklanıyor; artık savaş ve doğal afetlerde gösterdikleri koruma duygusunu her gün gösterseler ne depremde yıkılan bina yapılır ne de siyasiler yanlış yapmaya cesaret edebilir.
Bunu sağlamanın yolu eğitimdir, bireysel farkındalıktır ama ilk vazgeçtiğimiz şeyin üniversiteler olduğunu düşünürsek biz daha çok deprem yaşarız, unuturuz, sonra tekrar yaşarız. Biz her gün yöneticilerimizi denetlemezsek bu kısır döngü devam eder gider.