Virajlı yolda ağır ağır ilerleyen minibüsün şoförü, az önce camdan dışarı çöp atan arabanın yanından geçerken haykırdığı, “Yola çöp atmasana”nın yanına okkalı bir küfür ekleyerek çevreye duyarlı olduğunu gösteriyor!
Aslen Samsunlu olan şoför yanındaki kısa boylu adamla sohbet ediyor. Kısa boylu adam Selimiye’den söz ederken, “Medeniyet görmeden para gördüler!” diyor kınayan, biraz da alaycı ses tonuyla.
Kastettiği Selimiye, Marmaris’in son yıllarda gelişen yeni turizm gözdesi. Selimiye’den pek haz etmediği belli olan kısa boylu adam ise “rakip” Bozburun’dan yani Marmaris’in bir başka tatil yöresinden.
Elbette herkesin farklı bir tatil anlayışı var, kimi Antalya’daki “her şey dahil” beş yıldızlı tatil köylerini tercih ediyor, kimi Bodrum’un renkli ve pahalı gece hayatını, kimi ise evinde oturup ayağını uzatmasını.
Evde olmanın huzurunu denizin mavisiyle birleştirmek isteyenler için giderek azalan seçeneklerden biri Bozburun. Marmaris’ten yaklaşık 60 kilometre uzaktaki Bozburun lüks aramayanların beğeneceği sevimli, alçak gönüllü mini bir yerleşim bölgesi. Burada öyle beş yıldızlı tatil köyleri, oteller yok, yok ama denizle kucak kucağa, kekik kokularıyla çevrelenmiş kendi halinde pansiyonlar var. Aslında bildiğimiz anlamda bir köy olan Bozburun’u üne kavuşturan özelliklerinden biri de gulet yapımındaki ustalığı. Hatta Türkiye’nin en ünlü iki gulet ustasının Bozburunlu olduğu söyleniyor. Bölgede pansiyonculuk yapan Ali Rıza Doğan Yılmaz, yaklaşık 2300 nüfuslu köyde 123 tekne bulunduğunu söylüyor. Yani, ortalama 19 kişiye bir tekne düşüyor ki, bu da herhalde bir dünya rekoru. Tekneler yaz aylarında en çok mavi yolculuk düşkünleri tarafından kiralanıyor.
Bozburunlular para kazanmak için yazın tekneleriyle köylerinden ayrılırken, çok lüks tekneler demirlemek için yakındaki Selimiye’yi tercih ediyor, hani şu minibüsteki kısa boylu adamın, “Medeniyet görmeden para gördüler” dediği…
Sevenleri kusura bakmasın ama Bozburun’un tersine Selimiye’nin pek kendi kişiliği yok sanki, en azından kısa bir ziyaretin bıraktığı izlenim böyle. Güzel olmasına güzel, denizi de masmavi olmasına masmavi de bolca Bodrum’a öykünmüş bir havası var Selimiye’nin. “Medeniyet görmeden para görmek” ise, İstanbul başta büyük şehirlerden gelenlere evlerini, arazilere satan Selimiyeliler için söyleniyor Bozburunlular tarafından.
Kısacası alçak gönüllü Bozburun bir yanda, zengin ve biraz da şımarık Selimiye de diğer yanda. Bazıları Bozburun’un 10 yıl sonra Selimiye’ye dönüşeceğinden endişe ediyor.
Ama şimdi Türk kıyılarını terk ederek kısa bir süre için karşı tarafa geçelim…
“Sömbeki” adı size bir şey ifade etmeyebilir ama Yunanistan’ın Simi Adası’nın Türkçe karşılığı bu.
Simi aslında küçük bir ada ama başta Türkler hayranı çok. Daha limana girer girmez renkli evleriyle konukları kendine çeken bir ada Simi. O kadar çok tekne geliyor ki, kıyı koruma görevlileri tıpkı trafik polisi gibi ağızlarında düdük teknelere nereye yanaşmaları gerektiğini teker teker gösteriyor koşturmaca içinde. Geçen hafta bir akşamüstü yarım saat içinde neredeyse tamamı Türk 20 kadar tekne geliyor Simi’ye ki, aralarında bazıları gerçekten çok lüks. Eşekleriyle ünlü Simi için Halikarnas Balıkçısı, “Simi’nin semeri Datça’nınkine benzer” demiş…
Peki, Simi’nin Selimiye’den ya da Bozburun’dan ne üstünlüğü var?
En önemli fark, çevre anlayışında. Bozburun ve Selimiye’nin güzel doğası çirkin mi çirkin estetik yoksunu beton renkli binalarla kirletilmiş, Simi’de ise belirli bir standart dahilinde yapıldığı anlaşılan rengarenk binalar hem doğayla uyumlu hem de sempatik.
Ayrıca burada turist kazıklamak da yok, yabancıları bir şeyler satmak için sürekli taciz etmek de. Yoksa deniz aynı deniz, güneş aynı güneş, yemek aynı yemek.
Birbirine bu kadar yakın iki ülkenin arasındaki fark şaşırtıcı. Bir taraf sahip olduklarının kıymetini biliyor, diğer taraf gözü kara şekilde yağmalıyor!
Bozburun’la ilgili son ve önemli bir not:
Bizim ziyaret ettiğimiz tarihte (pandemiden çok önce), ünlü Rus milyarder Roman Abramoviç’in dünyanın en büyük yelkenlisini Bozburun’da yaptırdığı yolunda haberler vardı. Mavi bir yapının içinde gözlerden uzak yapılan yelkenliyi görmek için tersaneye gittik ama teknenin yapıldığı alana girişleri engellemek için bekçiler konulmuştu. Bozburun’da konuşulanlara bakılacak olursa teknenin yapımında 30 Türk işçi görev alıyordu, başlarında ise bir Rus vardı. İnternette yaptığımız kısa bir araştırmaya göre 141 metre uzunluğundaki yelkenlinin adı “Dream Symphony” olacakmış. Aslında teknenin 2024 yılında teslim edilmesi öngörülüyordu ama sonradan bildiğimiz gibi Rusya-Ukrayna savaşının başlamasından sonra köprünün altından çok su aktı, Batılı ülkeler Abramoviç dahil Rus oligarklara yaptırım uygulamaya ve mallarına el koymaya başladı.
“Dream Symphony” ile ilgili son haber boatinternational.com sitesinde 25 Kasım 2021 tarihinde çıkmış. Haberde dünyanın en büyük yelkenlisi olmaya aday teknenin yapımının Bozburun’da devam ettiği belirtiliyor ama konuyla ilgili başka bir ayrıntı yer almıyor. Eğer bu haber doğruysa ve yelkenli gerçekten iki yıl sonra teslim edilecekse, lüks yatlarını el konulmasın diye sürekli farklı ülkelere gönderen Abramoviç’in “nur topu gibi” 141 metrelik yeni bir sorunu daha doğmak üzere demektir.