Sevgili yeğenim “halacıımmm” diye en tatlı ses tonuyla ve gülümseyerek yanaştığında bir şey isteyeceğini anlıyor ve “gızmallık yapmanın hiç lüzumu yok, ne istiyorsan doğrudan söyle” diye yüzleyiveriyorum.
Aylar yıllardır aramayan bir arkadaşım telefon edip “çoktandır arayamadım, nasılsın iyi misin” diye lafı uzattıkça uzatıyorsa tıbbi bir şey danışacağını anlıyor ama “gızmallık yapıp durma da derdini anlat arkadaşım” diyemiyor ama aslında demek istiyorum.
Yeğenimi doğrudan yüzlediğim halde arkadaşlarıma daha nazik davranmaya çalışmamın ardında birçok psikolojik faktör var. Aile bireylerimizin davranışlarını değiştirebileceğimizi, onları istediğimiz şekle dönüştürebileceğimizi sanmak bunun bir nedeni. Arkadaşlık, dostluk bağının her an kopabilir, oysa akrabalık bağının kopmaz olduğunu bilmek de diğer nedeni. Başka nedenler de söz konusu olabilir ama ben onlardan değil de gızmallıktan söz etmek istiyorum.
Gızmal Abazaca bir söz. Yapmacık bir sevimliliğe bürünen kişiyi tanımlıyor. Birine abartılı sözlerle iltifat etmek, sanki çok severmiş gibi sımsıkı sarılıp şapur şupur öpmek, çocuksu davranışlar sergileyerek ilgi çekmeye çalışmak, canımlı cicimli konuşmak, sesine yapmacık tonlamalar eklemek, gızmallığın değişik biçimleri. Gızmallık içinde çıkarcılığı birazcık barındırsa da önemli boyutta bir çıkar hesabından çok ilgi çekmek ve sevgi derlemek amaçlı bir davranış biçimi. Karşısındakine iltifat ediyor gibi görünse de özünde kendine yönelik bir eylemlilik hali. Özetlersek, çıkar uğruna yapılan yapmacık bir sevimliğin adıdır diyebiliriz ama sevimlilik en ön planda, çıkar üçüncü plandadır diye vurgulamak şart.
Gızmallığın Türkçede tam karşılığı yok. Yalakalık demek mümkün değil çünkü hem o boyutta bir çıkar hedefi yok hem de üslup olarak bu kaba sözü hak edecek bir şey değil. Cilve desek hiç olmaz çünkü hedefinde cinsellik yok. Şirinlik desek, sevimlilik şeklindeki üslubu benzer ama az da olsa içerdiği çıkarcılığı ifade edemez. O yüzden ben bu eşsiz sözcüğü doğrudan alıp Türkçeme ekledim, bolca kullanıyorum.
Gızmallık özünde kadınsı bir şey. Yalaka erkekler de var ama erkek yetenekleri gızmanlık yapmaya yetmez. Gızmanlık bayağı bir kadın hüneri gerektirir. Öyle gızmal kadınlar tanıdım ki siz de tanısanız şapka çıkarırdınız. Adını böyle koymadıysanız da belki siz benden daha çok gızmal tanımışsınızdır, kim bilir.
Bu seçim döneminde en çok aklıma gelen sözlerden biri oldu gızmallık. S. Oğan’ı filan geçtim de asıl K. Kılıçdaroğlu gızmallığından söz ediyorum. Yanlış anlama olmasın, onun tavrından değil ona yönelen tavırdan bahsediyorum. Bu gızmallığın en belirginlerinden biri onun adının önüne eklenen sıfatlar. Gandi ile başlayan, Piro ile süren bir sürü sıfat. Sonra da yapılan o ölçüsüz güzellemeler. Bu gızmallığın amacı nedir yahu?
Açıkça söylemeliyim ki son seçimde Bay Kemal’e oy verdim. Tekrarında da ona oy vereceğim. Öngörü ve vicdan sahibi olan her vatandaşın da “tıpış tıpış gidip” ona oy vereceğini biliyorum. Vermeyenleri de, vermeyişini reklama çevirenleri de hiddetle kınıyorum. Bu arada Kemal Bey’e de hiç bayılmıyorum.
Geldiğimiz ya da getirildiğimiz bu aşamada, ama… diye başlayan cümleler kurmanın ne anlamı kaldı ne de gereği. Böylesi davranışların yararı yok hatta çok da zararı var. O yüzden birinden duyduğum sözü yenilemek istiyorum: Sandığa gidip Bay Kemal’i seçin, illa seçmeyecekseniz de hiç değilse sesinizi kesin. Ötesi ateşte kavrulmayı hak etmektir. Üstelik alazlandırdığınız ateş sizden çok bizi yakıyor.
Kemal Kılıçdaroğlu’nu cumhura başkan seçtirmek görevimiz, bu kesin. Aksi takdirde ne cumhur kalacak ne de onun başkanlığı. Ötesi “padişahım çok yaşa” şeklindeki kulluk dönemi, bu da kesin. Şeriata giden yolu kesmenin tek yolu bu. Kesin ötesi kesin.
Ancak ve yine de gızmallık yapmanın hiç lüzumu yok. Kemal Kılıçdaroğlu’nu olduğundan öte bir şeymiş gibi göstermenin hiçbir anlamı yok. Çünkü bunu yapmanın iki büyük komplikasyonu var. Birincisi o da bir insan, bu türden aşırı pohlanmalarla o da makam/koltuk zehirlenmesine uğrayabilir. Hubris Sendromu, iktidar koltuğundakilerin tutulduğu en tehlikeli hastalıktır ve bunu yaratan koltuğun kendisinden çok etrafındaki şakşakçılardır. Olduğunun ötesinde bir resim oluşturup yaymanın ikinci büyük sakıncası da şişirilen özelliklerin zaman içinde tek tek yerle yeksan olmasıdır. O durumda da kemik oylar kalsa bile gezen yüzen oylar uzaklaşıverir ki o da ilk tehlike kadar büyüktür ve kaosun zeminini hazırlar.
Lütfen gızmallık yapmayı bırakın. Yalakalığın nasıl kazançlı bir şey olabildiğini hepimiz bolca gözlemledik. Ancak amacımız bundan sıyrılmak değil mi? O adam yerine bu adamı seçiyoruz çünkü bunu yapmaya mecburuz. Ancak ne bunu ona dönüştürmek zorundayız ne de gızmal olmak.
Farklı olmak ve farkımızı göstermek zorundayız. Eğer Bay Kemal’in iktidarı bizim çıkarımızaysa ki öyle, bu kişisel bir çıkardan çok toplumsal çıkardır. Bu bilinci yitirmeden kişisel haklarımızı elde etmek için de mertçe çabalayabiliriz. Aksine davranışlar art niyet barındırır.
Unutmadan bir şey eklemeliyim: Siz de unutamamışsınızdır, “çapulcu” diye hakaret edilen gezi gençliği, bu sıfatın anlamını kaydırıp iltifata dönüştürmeyi becermişti. “Ben Bay Kemal” diyen Kemal Kılıçdaroğlu’nu da aynı yöntemi yinelediği için kutluyorum.
Ben de bundan sonra Cumhuriyetimizin başkanını hep “Bay Kemal” diye anacağım. Çünkü halefin bu sıfatı bana her seferinde selefinin üslubunu ve yaptıklarını hatırlatacak ki üstünden ne kadar zaman geçerse geçsin onu ve yaptıklarını asla unutmamalıyız. Ayrıca Kemal adı az da olsa Cumhuriyetin ilk yüz yılının yaratıcısını anımsatıyor. İkinci cumhur yüzyılına ikinci Kemal ile girdiğimizi hatırlamak da ayrıca güzel. Üstelik de “Sayın Cumhurbaşkanı” lafından hiç hoşlanmıyorum. Ömrüm boyunca hiç de saygıdeğer olmayan birçok başkana katlanmak ve sayın diye anmak zorunda kalmış bir vatandaş olarak yeni cumhur başkanının adına zorunlu “sayın” ön ekini eklememek ve de “soy adını” sürekli söylemek zorunda kalmamak da çok hoş olacak.
Üstüne üstlük, bayan demeyin diye çırpınan bazılarına rağmen ben bay ve bayan laflarını da çok severim. Bey lafını da “beylik düzeni” çağrışımı yüzünden pek sevmem. Bay ve bayan laflarının kız-kadın, oğlan-adam laflarının içerdiği “bekaret” gönderilerinden arınmış olduğu kanısındayım. Ayrıca bay ve bayan kelimelerinin Cumhuriyetin simgesi gibi bir şey olduğu kanısındayım da. Bütün bu nedenler yüzünden “Ben Bay Kemal” sözünü cana yakın buldum ve de canı gönülden benimsedim.
Biliyorum Cumhuriyetin ikinci yüzyılı en az birincisi kadar kaotik geçecek. Ama n’apalım, bu da bizim gerçeğimiz. Bütün tıkaçlara rağmen yolunuz acık olsun Bay Kemal. Yolunuz açık olsun ne pahasına olursa olsun sandığa gidecek olan Cumhuriyet dostları.
Kendi yolunu kendi başına açanlara da ayrıca selam ve en içten saygılarımla.