Bugün Girne ile ilgili bir konuda yazmaya karar verdim. Konu aslında son derece lokal ama benzerleri, başta İstanbul olmak üzere Türkiye’nin pek çok kentinde de gündeme geldi.
Belki biliyorsunuz, Girne’nin kent girişindeki tabelada nüfus 33,000 olarak gösteriliyor. Kargaların bile artık gülmediği bir rakam. Belediye Başkanı Murat Şenkul’a göre gerçek rakam 90,000. Civardan günübirlik gelenler ve turistlerle birlikte nüfusun 130,000’e çıktığını vurguluyor. İşin ilginç yanı, hükümet de 33,000 rakamına inanmıyor ve Girne Belediyesi’ne bütçeden kaynak aktarırken 47,000 üzerinden hesap yapıyormuş. Eskiden benzer olaylar gerçekleştiğinde ‘Aziz Nesinlik bir durum‘ derdik ama şimdi belki ‘TÜİK’lik bir durum’ demek daha doğru olacak.
Bu konuya girmemin nedenini anlatayım. Geçen akşamüstü olağan günlük yürüyüşlerimden birini yaparken Mete Adanır Caddesi’nde bulunan, Akpınar Pastanesi’nden Lavash Restoran’a kadar uzanan bölgede çeşitli mağazaların aralarına konulan Akacan Holding’in yeni bir projesini tanıtan panolara ve arkasında neler yapıldığına biraz dikkatlice baktım. Yaşamının bir bölümünü de İstanbul’da geçiren biri olarak, yüksek panoların arkasında, toplumun görmesinin istenmediği bazı işler yapıldığından hep şüphelenirim. İstanbul’a ihanet projeleri hep böyle panolar arkasında başlamıştır.
Panolarla kapatılan alanın etrafını yürüyerek dolaşmaya başladığımda bu bölgede muazzam bir çukurun kazılmış olduğunu fark ettim.
Eve döndüğümde Akacan Holding’in web sitesine girdim. Bahsettiğim çukurun ne amaçla kazıldığı, yeni inşaat projelerinin tanıtıldığı bölümde anlatılmıştı. Bu araziye Akacan Holding bir alışveriş merkezi (AVM) ve rezidans yapacakmış. Adı da İngilizce Diamond’dan (pırlanta) esinlenilerek DİA konmuş. Arazinin toplam büyüklüğü 63 bin metrekareymiş. AVM’de kiralanacak alan 30 bin metrekare olacakmış. (Bir karşılaştırma yapmak gerekirse İstanbul Akmerkez’in kiralanabilir AVM alanı 35 bin metrekaredir.) Üstüne de 14 bin metrekare büyüklüğünde rezidans yapılacakmış. Bu mekana girip çıkacak olan araçlar için de 19 bin metrekare kapalı otopark inşa edilecekmiş.
Anlaşılan başarılı bir girişimci Girne’nin göbeğinde büyük bir alanı kontrolüne almış ve şimdi de dev bir yatırıma başlıyor. Kontrolüne almış dememin nedeni, neredeyse tüm Ada’yı kapsayan proje arsasının hisse durumunu, yatırımın ortaklık yapısını bilmememden kaynaklanıyor. Belki de tümü Holding’e aittir. Aslında bu konu beni pek de ilgilendirmiyor.
Beni ilgilendiren bu projeye kimin nasıl izin verdiği. İmar mevzuatına uy(durul)duğunu varsayıyorum. Ancak, son on yılda Girne’nin dev binalarla doluştuğunu, kentin mimari dokusunun bozulduğunu, Girne’nin ders kitaplarında anlatılan tipik bir ısı adasına dönüştüğünü, trafiğin içinden çıkılmaz bir hal aldığını, arıtmanın yetmediğini ve atık suların zaman zaman doğrudan denize verildiğini, elektrik kesintilerinin hat safhada olduğunu biliyoruz. Ayrıca Batı ülkelerinde kent içerisinde bu tür projelere asla izin verilmiyor. Türkiye’de de bu tür yatırımların kent dokusu ve altyapısına büyük zararlar verdiği, büyük ek maliyetler getirdiği artık herkesin malumu.
Bu bağlamda, Girne’de yaşayan bir vatandaş olarak, hem merkezi hükümet hem de yerel yönetime sormadan edemiyorum:
Bu ve benzer projelerde altyapıya binecek yük hesaplanıyor mu, bu yükün biz vatandaşlara vergi yükü ve yaşam kalitesinde düşme olarak yansımaması için ne tedbirler alınıyor? Projenin trafik etüdü yapıldı mı, bu kadar dükkan ve rezidansa günde kaç araç giriş çıkış yapacak hesaplandı mı, bu giriş ve çıkışlar hangi yollar vasıtasıyla olacak, otopark nedeniyle oluşan çukurun drenaj işlemi nasıl yapılacak, ek enerji gereksinmesi nedir, ek temiz su gereksinmesi nedir, atık suyu nereye gidecek? Belediye bir yangın halinde gerekecek teçhizatı edinmiş midir, tüm bunların finansmanının ne kadarını ben vatandaş olarak karşılayacağım, ne kadarı yoksul Anadolu halkının cebinde çıkacak ve ne kadarı yatırımı yapan şirket tarafından finanse edilecek? Örneğin parsel dışı altyapıya katkı olarak, yol genişletme, kavşak yapımı, drenaj şebekesi gibi bazı yatırımlar, proje sahiplerinden talep edilmiş midir?
İstanbul’da Akmerkez ve İstinye Park’ın katlı kavşak, Zorlu Plaza’nın metro, metrobüs bağlantılarını kapsayan geniş bir tüneller ağı inşa ettiğini örnek olarak vurgulayayım.
Son olarak, bu yatırım nedeniyle Belediye’ye proje, inşaat ruhsatı vb. benzeri hizmetler için ne kadar ödeme yapıldı? Proje tamamlandığında yıllık emlak vergisi ne olacak?
Yasadışı sanal kumarın yaygın olduğu, yatırımcılardan milyon İngiliz poundluk rüşvetlerin talep edildiği, insanların çeteler tarafından ayağından vurulduğu, iş adamlarının hapse girip çıktığı KKTC’de böyle güzel bir girişim yapılması elbette gurur verici, ancak bu yatırımlar yapılırken çevreye, topluma zarar verilmemesi de önemli.
Umarım bu proje ile ilgili sorduğum soruların makul yanıtları da vardır.
Not: Bu yazım ilk olarak noktakibris.com sitesinde yayınlanmıştır.
AVM görseli: akacanholding.com